Bediüzzaman’a Göre Kur’ân-ı Kerim’de Tekrar Nazariyesi

Kur’ân’daki tekrar üslûbu üzerinde hem eski, hem yeni alimlerin kendilerine has görüşleri vardır.Bunlardan bir kısmı Kur’ân’da tekrarın olduğunu, ancak bu tekrarın birçok faydaya mâtuf olduğunu söylerken,kimileri de Kur’ân’da tekrarın olmadığını benimsemektedir. Diğer bir grup vardır ki, bunların ilimle yakındanuzaktan hiçbir ilgileri yoktur. Bunlar tekrar üslûbunu Kur’ân’a ve onun üslûbuna yöneltilen bir nakise olarak değerlendirmişlerdir.Said Nursî ve onun tekrar üslûbuna yaklaşımını dile getirmeden önce bu görüşler üzerinde durmak gerekmektedir.Daha sonra Nursî’nin, Risâle-i Nur’un değişik yerlerinde ifade edilen görüşünü ortaya koyacak ve bir hatime ileO’nun konu ile ilgili nazariyesinin önemli noktalarını tespit etmeye çalışacağız.

Tekrar Üslûbu İle İlgili Âlimlerin Görüşleri

Tekrar konusunda âlimlerin iki görüşü vardır: Birincisi, Kur’ân’da tekrar vardır, ancak bu tekrarmahmûd/kabûle şâyan bir tekrardır, çünkü bu tekrar ibareyi pekiştirme ve ona yeni bir takım mânâlar yükleme gibifaydaları gerçekleştirmek üzere yapılmıştır. İkincisi ise, Kur’ân’da tekrarın olmadığıdır, bu görüş dahaileride ifade edileceği gibi, tekrarın tarifinden ne kastedildiğine bağlı bir görüş olarak karşımıza çıkmaktadır.

İlk devir âlimleri tekrar konusu üzerinde durmuş ve onu birtakım tetkik ve araştırmalara tâbi tutmuşlardır.Bunların en eskilerinden İbn Kuteybe edDineveri, Te’vilu Müşkili’lKur’ân adlı eserinde şöyle der: "Haber ve kıssalarıntekrarına gelince, Allah Teâlâ hazretleri kullarına kolaylık olsun diye Kitabı Mübin’ini yirmi üç yıl boyunca parçaparça inzâl buyurmuştur…Arap kabilelerine mensup heyetler İslâm’a girmek üzere Hz. Peygamber(s.a.v)’e geldiklerinde,Ashabı Kiram o kimselere biraz Kur’ân öğretiyor, bu da onlara kâfi geliyordu. Aynı şekilde Hz. Peygamber(s.a.v) değişikkabilelere bir takım sûreleri öğretmek üzere okuyucular gönderiyordu. İşte eğer geçmiş ümmetlere ait kıssa vetarihi kesitler Kur’ân’da tekrar edilmemiş olsaydı, Musa (a.s) kıssası bir kavme, İsa (a.s) kıssası bir başkasına,Nuh (a.s) kıssası bir diğerine, Lût (a.s) kıssası başka bir kabilenin payına düşmüş olacaktı, ancak Allah Teâlabunları tekrarlamak suretiyle lütfu ve rahmetiyle bu kıssaları dünyanın dört bir tarafına yaymayı ve herkeseduyurmayı murad etmiş ve bu yolla muhataplarına birtakım mesajlar göndermeyi amaçlamıştır."1 İbnKuteybe kıssa ve ahkâm âyetleri arasında bir ayırıma gitmek suretiyle kıssaların tekrarını gerekçelendirmek üzereşöyle der:

"Peygamberlere dair nakledilen tarihi kesitleri işleyen kıssalar, farzlar gibi değildir,çünkü Hz . Peygamber’in (asm)’in yazdığı mektuplar, Allah Teâlâ’nın namaz, namaz vakitleri ve namaz sayıları ilezekât ve zekâtın sünnetleri gibi farz hükümleri herkese ulaşıyordu. Nitekim bu ayrıntıların keyfiyeti direkt Kur’ânıKerim’de tarif edilmiyordu ve bunlar Musa, İsa, Nuh ve diğer peygamberlerin kıssalarıyla duyurulmuyordu. Bu uygulama,Allah Teâlâ daha dinini kemale erdirmeden önce İslâm’ın ilk dönemlerindeydi, Allah Teâla dinini yeryüzünün hertarafına yaydı ve küçük büyük herkes Kur’ân’ın hükümlerini öğrendikten ve Kur’ân iki kapak arasında cemedildikten sonra, sözkonusu durum ortadan kalkmış ve her bölgede ve her toplulukta olan haberler bir araya getirilmiştir."2Tekrar konusunu erken dönemlerde işleyen âlimlerden birisi de Ebu Süleyman elHattâbî’dir. Kendisi mezmûm ve memdûholmak üzere tekrarı iki gruba ayırmış ve Kur’ânı Kerimde mezmûm tekrar diye bir şeyin söz konusu olmadığınıifade etmiştir. Bu bağlamda şöyle der:

"Kelamın tekrarı iki şekilde olur: Birincisi mezmûm olanıdır ki, bu da ilk kelama mânâitibariyle katkısı olmayan ve dolayısıyla kendisinden istiğna edilebilecek olan kelamdır, çünkü bu durumda kelamzaid hükmüne girmektedir. İşte bu türden Kur’ânı Kerim’de tekrar varid olmamıştır. İkinci çeşit tekrar ise bununtam karşıtı olan bir tekrardır; ihtiyaç olmadığı ve tekellüfe meydan verdiği durumlarda tekrar yerine hazf veihtisara başvurulur; çok önemli ve üzerinde durulması gereken hususlarla, tekrar edilmemesi durumunda bir yanlış anlaşılmaya,unutkanlığa veya kâle alınmamaya mahal olacak yerlerde ise tekrar kaçınılmaz bir ihtiyaç haline gelir."3

Zerkeşî de tekrar konusuna değişik açılardan değinir ve onu şöyle tarif eder: "Tekrar gerçekte,uzun bir aralık geçtiği için ilk mânânın unutulmuş olabileceği endişesiyle mânâyı pekiştirmek maksadıyla, lafzıaynıyla veya eşanlamlısı ile iade etmektir, onun için tekrar eğer bir önceki mânâyı pekiştirmek için yapılmamışsatekrar sayılmaz."4 Zerkeşî, tekrar üslûbunun Arapça’da alışılagelen bir üslup olduğunu açıkladıktansonra faydalarını da zikreder, arkasından Kur’ân kıssaları konusuna değinerek bu kıssalarda yer alan tekrarlarınfaydaları üzerinde mütalaalarda bulunur. Bu faydalardan birisi, yeni bir şey ilave etmek olduğunu ifade eder. Bir başkafaydası da Zerkeşî tarafından şöyle dile getirilir: Kıssalar tekrar edilmek suretiyle mânâlar insanların zihnindedaha da pekişiyor ve başkalarına ibret ve ders hükmünde oluyordu. Kıssaların tekrarının bir başka faydası da Hz.Peygamber’i (asm) teselli etmek ve aynı mânâyı, fesahata delil teşkil edecek değişik ifadelerle ve farklı üslûplarladile getirmektir.

Zerkeşî devamla Kur’ân’ın nazmının sahip olduğu hârikulâde üslûplar üzerinde durur ve Kur’ân’dayer alan tekrarın bir kusura ve bıkkınlığa meydan vermeyen bir tekrar olduğunu ifade eder. Aynı şekilde değişikyerlerde yer alan Kur’ân kıssalarının aynen tekrar edilmediğini, bir yerde uzun ve tafsili bir şekilde yer alırken, başkabir yerde kısa ve özet bir şekilde ifade edildiğini ve bazen takdimte’hir yapıldığını ifade eder."5Böylece Zerkeşî ve ondan önce gelen elHattabi, Kur’ân’da birden çok defa tekrar edilen kıssaların zikredildikleri heryerde mânâ noktasında ilaveler olduğunu ifade etmişlerdir. Dolayısıyla zahiren tekrar vardır, ancak bu tekrar mânâyıdaha da pekiştirmek için faydalı bir tekrardır.

Çağdaş âlimlerden çok sayıda kimse tekrar konusunu işlemiş, önemi ve faydaları üzerinde durmuştur.Dr. Ahmed Bedevi, Min Belagati’lKur’ân adlı eserinde, te’kid ve tekrar başlıklı bir bölüm açar ve özetle şu görüşüdile getirir: "Kur’ânı Kerim, insan ruhu üzerinde bir tesiri olması hasebiyle, bazen pekiştirme ve vurgu ifade edencümleyi aynı lafızlarla birkaç defa tekrar eder, tıpkı: ‘Ben size gönderilmiş Allah’ın güvenilir elçisiyim,Allah’tan hakkıyla korkun ve Bana itaat edin.’ âyetlerinde vuku bulan tekrar gibi." (Şuara Suresi 26, 108, 126, 144,163, 179)

"Çok sayıda elçi tarafından tekrar edilmiş olsa da bu ibare, tekrarına binaen bir ibare gibi yansımaktadır.Sözkonusu elçilerin doğruluğunu teyid etme ve onları tasdik etmeyi pekiştirme babında tek bir ibare gibidir, dolayısıylatekrar üslûbu mânâların zihinlerde nakşolunması ve ruhun derinliklerine işlemesinin bir kaynağı olmaktadır"6Aynı şekilde Dr. Fadl Abbas, tekrar üslûbunun, Zerkeşî’nin tarif ettiği gibi lafzın aynen veya muradifiyle tekraredilmesinden ibaret olmadığını, Hattabi’nin ifade ettiği üzere tekrarın, mânâ fazlalığı taşıyan ve birden çokdefa varid olduğu için tekrar hükmüne giren bir üslup olmadığını ifade eder ve tekrarı şöyle tarif eder:

"Tekrar, sözü aynı lafızla, aynı bağlamda ve aynı mânâya yönelik ifade etmektir, şâyet buiki şart bir araya gelmezse, yani lafız aynıyla tekrar edilmemişse veya lafız birden çok zikredilmiş, ancak her biryerde kendine has bir bağlamda zikredilmişse bu tekrar değildir."7

Bediüzzaman’a Göre Tekrarın Önemi

Said Nursî tekrarın, özellikle Kur’ânı Kerim’de çok önemli olduğunu savunur ve bunu bir nâkisatelakki edenlere şöyle cevap verir: "Sebebi kusur tevehhüm edilen tekraratındaki lem’ai i’câza bak ki: Kur’ân hembir kitabı zikir, hem bir kitabı dua, hem bir kitabı davet olduğundan, içinde tekrar müstahsendir, belki elzemdir veeblâgdır. Ehli kusurun zannı gibi değil. Zira, zikrin şe’ni, tekrar ile tenvirdir. Duanın şe’ni, terdad ile takrirdir.Emir ve davetin şe’ni, tekrar ile tekittir."8

"Hem Kur’ân müessistir, bir dini mübînin esasıdır ve şu âlemi İslâmiyet’in temelleridir vehayati içtimaiye-i beşeriyeyi değiştirip muhtelif tabakata, mükerrer suallerine cevaptır. Müessise, tesbit etmek içintekrar lâzımdır. Tekit için terdad lâzımdır. Teyit için takrir, tahkik, tekrir lâzımdır.

"Hem öyle mesâili azîme ve hakaiki dakikadan bahsediyor ki, umumun kalblerinde yerleştirmek için,çok defa muhtelif suretlerde tekrar lâzimdir."9

Said Nursî bir adım daha öteye giderek Kur’ânı Kerim’deki tekrar üslûbunun, onun i’câz yönlerindenbiri olduğunu ifade etmek üzere şöyle der: "Tekrarı iktiza eden dua ve dâvet, zikir ve tevhid kitabi dahi olduğunubildirmek sırrıyla, güzel, tatlı tekraratıyla bir tek cümlede ve bir tek kıssada ayrı ayrı çok mânâları, ayrıayrı muhatap tabakalarına tefhim etmekte ve cüz’î ve âdi bir hâdisede en cüz’î ve ehemmiyetsiz şeyler dahi nazarimerhametinde ve dairei tedbir ve iradesinde bulunmasını bildirmek sırrıyla tesisi İslâmiyet’te ve tedvini şeriattaSahabelerin cüz’î hadiselerini dahi nazarı ehemmiyete almasında, hem küllî düsturların bulunması, hem umumî olan İslâmiyet’inve şeriatın tesisinde o cüz’î hadiseler, çekirdekler hükmünde çok ehemmiyetli meyveleri verdikleri cihetinde de birnevi i’câzını gösterir."10

Tekrarın Hikmeti

Said Nursî mükerrer olduğunu ifade ettiği âyetler üzerinde durur ve buradaki tekrarın hikmetini vegayesini açıklamaya çalışır. Bir yerde, tekrar üslûbunun ihtiyacın tekrarlanmasından kaynaklandığını ifadeetmek üzere şöyle der:

"İhtiyacın tekerrürüyle tekrarın lüzumu haysiyetiyle, yirmi sene zarfında pek çok mükerrersuallere cevap olarak ayrı ayrı çok tabakalara ders veren ve koca kâinatı parça parça edip kıyamette şeklini değiştirerek,dünyayı kaldırıp onun yerine azametli âhireti kuracak…"11

Daha sonra tekrarın ne zaman olacağını ve kendisine ne zaman ihtiyaç duyulacağını ifade etme bağlamındaşöyle der:

"Zerrattan yıldızlara kadar bütün cüz’iyat ve külliyatın tek bir Zât’ın elinde ve tasarrufundabulunduğunu ispat edecek"12

Bu, Kur’ânı Kerim’in maksatlarından birincisine, yani Allah Teâlâ’yı ispat etme konusuna işaretetmektedir, daha sonra Bediüzzaman Said Nursî şöyle der:

"Kâinatı ve arzı ve semavatı ve anâsırı kızdıran ve hiddete getiren nevi beşerin zulümlerine,kâinatın neticei hilkati hesabına gazabı İlâhîyi ve hiddeti Rabbâniyeyi gösterecek hadsiz ve nihayetsiz ve dehşetlive geniş bir inkılâbın tesisinde, binler netice kuvvetinde bazı cümleleri ve hadsiz delillerin neticesi olan bir kısımâyetleri tekrar etmek…"13

Said Nursî bu ifadeleriyle, herkesin yaptıklarından sorumlu tutulacağı haşir ve adalet hususlarına işaretetmektedir. Böylece Said Nursî’nin söz konusu tekrarları daima Kur’ân’ın maksatlarıyla irtibatlandırdığını görüyoruz.Bediüzzaman tekrar üslûbundan istinbat edebileceğimiz daha başka hikmetlere dikkat çeker: "[Kur’an] bir küllî düsturunefradı olarak her asırda ve her tabakaya hitap ederek taze nazil oluyor. Ve bilhassa çok tekrarla ‘ezzâlimîn, ezzâlimîn’deyip tehditleri ve zulümlerinin cezası olan musibeti semâviye ve arziyeyi şiddetle beyanı, bu asrin emsalsiz zulümlerine,kavmi Âd ve Semûd ve Fir’avunun başlarına gelen azaplarla baktırıyor. Ve mazlum ehli imana, İbrahim ve MûsâAleyhisselâm gibi enbiyanın necatlarıyla tesellî veriyor."14

Bediüzzaman Said Nursî, bir başka yerde, Kur’ân’ın nazarı itibara aldığı önemli bir terbiyevi (eğitim)maksada işaret eder, o da şudur: Kur’ânı Kerim’i okuyan Müslümanların hepsi aynı seviyede değildirler, kimileri Kur’ân’ıtümden okuyamaz, sadece birkaç cüzünü veya birkaç suresini okuyabilirler, işte tekrar olmasaydı, bu kimseler sözkonusu maksatlardan haberdar olmayacaklardı, bu anlamda Said Nursî şöyle der:

"Hem herkes her vakit bütün Kur’ân’ı okumaya muktedir olamaz, fakat bir sûreye galiben muktedirolur. Onun için, en mühim makasıdı Kur’âniye ekser uzun sûrelerde dercedilerek, her bir sûre bir küçük Kur’ân hükmünegeçmiş. Demek, hiç kimseyi mahrum etmemek için, tevhid ve haşir ve kıssai Mûsa gibi bazı maksatlar tekrar edilmiş."15

Said Nursî defalarca tekrar edilen ve insana hiç bıkkınlık vermeyen, hatta devamlı ihtiyaç olarakhissedilen bir takım eşya ile ilgili bazı örnekler verir ve arkasından şöyle bir soru yöneltir: Vücut ile ilgiliihtiyaçlarda durum böyleyse, ruh ile ilgili ihtiyaçlar çok daha fazla tekrar edilmeye layık değil midir? Bu bağlamdaşöyle der: "Hem cismânî ihtiyaç gibi, mânevî hâcat dahi muhteliftir. Bazısına insan her nefes muhtaç olur;cisme hava, ruha Hû gibi. Bazısına her saat; Bismillâh gibi ve hâkezâ… Demek, tekrarı âyet, tekerrürü ihtiyaçtanileri gelmiş ve o ihtiyaca işaret ederek, uyandırıp teşvik etmek, hem iştiyakı ve iştahı tahrik etmek için tekrareder."16

Daha sonra Said Nursî tekrar hükmünde Kur’ân’da yer alan çok sayıda misal arzeder ve bu tekrarlarınarkasında bir i’câz ve yüksek bir edebî yön bulunduğunu ifade eder. Bu bağlamda zikrettiği misallerden’Bismillahirrahmanirrahim’i anar ve bunun Kur’ân’da 114 defa yer aldığını, çünkü besmelenin bütün kâinatı nûr veziya ile dolduran büyük bir gerçek olduğunu vurgular.17 Aynı şekilde: "İnne rabbeke lehuvel azizürrahim[Rabbin ise, şüphesiz ki, kudreti her şeye galip olan ve rahmeti her şeyi kuşatandır]" (Şuârâ, 9, 68, 104, 122,140, 159, 175, 191) âyetini misal verir ve bu âyetin söz konusu surede 8 defa tekrarlandığını ifade ettikten sonra, butekrarın, Allah Teâlâ’nın izzetinin, kendisini yalanlayan ve küfre sapanların azabını gerektirdiğini, İlâhîrahmetin de, peygamberlerle onların izinden gidenlerin necâtını gerektirdiğini ifade eder.18

Sonuç:

Bediüzzaman Said Nursî’nin bu konu etrafında yazdıkları ile ilgili yaptığımız bu gezintiden sonraonun görüşlerini şu maddeler altında özetlemek mümkündür:

1- Kur’ânı Kerim’de tekrarlar vardır, ancak tekrar edilen her ibare yeni bir mânâ ve yeni bir ibretedelalet etmektedir.

2- Kur’ân’da faydadan ve yeni bir şeyleri ilave etmekten hâli tekrar yoktur.

3- Kur’ân’ın ana maksatları dörttür: Tek olan Yaratıcının varlığını ispat, nübüvvet, haşr,adalet. Kur’ânı Kerim’in bütün âyetleri bu maksatları ispat sadedinde birbirini takip etmiş ve daha da vuzuha kavuşturmakiçin tekrar edilmiştir.

4- Kur’ânı Kerim bir zikir, dua ve davet Kitabı’dır. Dolayısıyla âyetlerin tekrarı sadece iyi olmaklakalmaz, aynı zamanda zarurîdir, çünkü zikrin tekrarı tenvirdir, duânın tekrarı takrirdir, davetin tekrarı da te’kitmânâsına gelmektedir. Kur’ânı Kerim büyük meseleleri ve ince hakikatleri arzettiği ve akılları, bunları bilmeye,kalbleri de iman etmeye davet ettiği için değişik ifadelerle ve muhtelif üslûplarla tekrarı kaçınılmazdır.

5- Tekrar Kur’ân’ın i’câz vecihlerinden bir vecihtir. Çünkü Kur’ân, farklı tabakalardaki insanlarıbir âyet veya kıssada geçen çok sayıda mânâ ve ibretlere irşad ve davet etmektedir.

6- En lezzetli şeylerde de olsa, tekrar çoğu şeylerde insanda bir bıkkınlık yaratmasına rağmen, Kur’ân’dakitekrarlar daima tatlı ve hoştur. Meziyyet sadece Kur’ân’a ait olup bunun sırrı, Kur’ân’ın daima terutazeliğinimuhafaza etmesi ve her asırda yenilenmesidir.

7- Kur’ân’ın kendine has özellikleri ve mukaddes veçheleri vardır, bunları şöyle sıralamak mümkündür:Tilavetine büyük bir ecir verilmesi, ins ve cinnin benzerini ortaya koyamayacağı bir Kitap olması, bütün insanları içerecekhitap çeşitlerini ihtiva etmesi, insanların devamlı onu okuma arzusu… Aynı şekilde küçüklerin zihinlerinde nakşolunması,hasta ve ölüm yatağında yatanların onu dinlemekten haz almaları.

8- Tekrarın hikmetlerinden biri de Kur’ân’ı okuyan kimselerin aynı seviyede olmamalarıdır. Zira bazılarıKur’ân’ı tümden okuyamazlar, bu kimseler Kur’ân’ın bir kaç cüzünü veya sûresini ancak okuyabilirler, dolayısıylatekrar olmasaydı bu kimseler söz konusu dört maksattan haberdar olmazlardı.