Şualar

Şualar, Beşinci Hakikat, 223. sayfadasınız.

Bu hakikat dahi Risaletü'n-Nur'da ispat ve izah edildiğinden, burada bu kısa işaretle iktifa ediyoruz.
Bizim yolcu, bu beş hakikatten aldığı feyz-i imanî ve zevk-i tevhidî neşesiyle müşahedatını hülâsa ve hissiyatını tercüme ederek, kalbine diyor:
 
Bak kitab-ı kâinatın safha-i rengînine,
Hâme-i zerrin-i kudret, gör ne tasvir eylemiş.
Kalmamış bir nokta-yı muzlim çeşm-i dil erbabına,
Sanki âyâtın Hüdâ, nur ile tahrir eylemiş.
 
Hem bil ki:
 
Kitab-ı âlemin evrakıdır eb'âd-ı nâmahdud,
Sütûr-u hâdisat-ı dehrdir âsâr-ı nâmadûd.
Yazılmış destgâh-ı levh-i mahfuz-u hakikatte
Mücessem lâfz-ı mânidardır, âlemde her mevcud.
 
Hem dinle:
جُو لاَ اِلٰهَ الاَّ اللهُ بَرَابَرْ مِيذَنَنْدْ هَرْشَىْ دَمَادَمْ جُويَدَنْدْ يَاحَقْ سَرَاسَرْ كُويَدْنَنْدْ يَاحَىُّ * 1
نَعَمْ؛ وَفِى كُلِّ شَىْءٍ لَهُ اٰيَةٌ تَدُلُّ عَلٰۤى اَنَّهُ وَاحِدٌ *
2
diyerek, kalbiyle beraber nefsi dahi tasdik ederek "Evet, evet" dediler.
İşte, dünya misafiri ve kâinat seyyahının ikinci menzilde müşahede ettiği beş hakikat-i tevhidiyeye kısa bir işaret olarak, Birinci Makamın İkinci Babında, ikinci menzile ait böyle denilmiş:
لاَ إِلٰهَ إِلاَّ اللهُ الْوَاحِدُ اْلاَحَدُ الَّذِى دَلَّ عَلٰى وَحْدَتِهِ فِى وُجُوبِ وُجُودِهِ: مُشَاهَدَةُ حَقِيقَةِ

Bu hakikat dahi Risaletü'n-Nur'da ispat ve izah edildiğinden, burada bu kısa işaretle iktifa ediyoruz. Bizim yolcu, bu beş hakikatten aldığı feyz-i imanî ve zevk-i tevhidî neşesiyle müşahedatını hülâsa ve hissiyatını tercüme ederek, kalbine diyor:   Bak kitab-ı kâinatın safha-i rengînine, Hâme-i zerrin-i kudret, gör ne tasvir eylemiş. Kalmamış bir nokta-yı muzlim çeşm-i dil erbabına, Sanki âyâtın Hüdâ, nur ile tahrir eylemiş.   Hem bil ki:   Kitab-ı âlemin evrakıdır eb'âd-ı nâmahdud, Sütûr-u hâdisat-ı dehrdir âsâr-ı nâmadûd. Yazılmış destgâh-ı levh-i mahfuz-u hakikatte Mücessem lâfz-ı mânidardır, âlemde her mevcud.   Hem dinle: جُو لاَ اِلٰهَ الاَّ اللهُ بَرَابَرْ مِيذَنَنْدْ هَرْشَىْ دَمَادَمْ جُويَدَنْدْ يَاحَقْ سَرَاسَرْ كُويَدْنَنْدْ يَاحَىُّ * 1 نَعَمْ؛ وَفِى كُلِّ شَىْءٍ لَهُ اٰيَةٌ تَدُلُّ عَلٰۤى اَنَّهُ وَاحِدٌ * 2 diyerek, kalbiyle beraber nefsi dahi tasdik ederek "Evet, evet" dediler. İşte, dünya misafiri ve kâinat seyyahının ikinci menzilde müşahede ettiği beş hakikat-i tevhidiyeye kısa bir işaret olarak, Birinci Makamın İkinci Babında, ikinci menzile ait böyle denilmiş: لاَ إِلٰهَ إِلاَّ اللهُ الْوَاحِدُ اْلاَحَدُ الَّذِى دَلَّ عَلٰى وَحْدَتِهِ فِى وُجُوبِ وُجُودِهِ: مُشَاهَدَةُ حَقِيقَةِ