Mülk

Mal ve mülk sahibi olmak" hayatımızın önemli bir parçası. Yani, "malikiyet" duygusunuyaşamak, enerjimizin önemli bir kısmını bu yolda sarfetmek yaygın bir davranış şekli olmuş. Mülk varlığın dünyayabakan, bize bakan, benliğimizin hakkı bulma yolculuğunda ‘O’na henüz dönüşmediği esnada "ben"de yansıyanhali. "Ben" mülk aleminin direği ve "ben" kendime ne kadar yönelikse, eşya onda o kadar katı, ayrışmışve cezbedici yansıyor.

Çok güzel el yazısı ile yazılmış bir şiir düşünelim. İki bakış açışı ile şiirin güzelliğiortaya konabilir. Birinde el yazısının güzelliği, harflerin ahengi, göze hoş gelişi ile şiir beğenilir. Bu tarz beğenmektehangi dil ile yazıldığı pek önemli değildir. İkinci şekilde ise şiirin çok derin manaları şifre kelimelerdetoplaması, kelimelerin ahenkle bir araya getirilmesinden derin anlamların ifadesidir, şiiri beğendiren. Şair kendiniifade etmek istemiştir. Okuyanın ruhu, kendi ruhuna ayna olsun istemiştir. Kelimelerin yazılışındaki güzelliğe takılmışruh şiirden, bir şiir şeklinde değil de hat şeklinde ancak istifade edilebilir. Oysa yazılmış olan bir şiirdir veona ruh veren, okuyucuda akseden manalardır. Ruhunu yazıya yansıtan, iç güzelliğini hatla ifade eden bir hattat kadaryazıyı ön plana çıkarmamıştır, şair. Aslında bir şaire, şiirini okuduktan sonra yazısının ne kadar güzel olduğunusöylemek belki de yapılabilecek en büyük hakaretlerden biridir.

Kainata, varlıklara bir kitap, bir şiir şeklinde bakarsak, "mülk" onun hattıdır. Bu şiirinŞair’i aynı zamanda hattat’dır. Şiir makamında şiir gibi, hat makamında hat gibi okunmalıdır. Yalnızca bu şekildeSanatkar’ın muradı anlaşılabilir. O anda muhatabın aleminde, ifadenin vasıtası harfler adeta erir, manalar açığa çıkar.Artık muhatabın ayinesinde, sırlı yüzde yansıyan "mülk" anlamını temsil eden renkler ve görüntüler, şeffafyüzdeki manalara dönüşür. Bu anda mülkün katılığı, kalınlığı kalkmış sanki eşya buharlaşmış gibidir.Muhatap, aleminde Sanatkar’ın güzelliklerini yaşar. Bu an, kendisi de bir mülk olan "ben"in de eridiği manayadönüştüğü andır. Farazi, vehmi bir "malikiyet" yolundan geçmiş, anahtarlık görevini üstlenmiş ve mülkünMalikini bulmuştur.

Bir şiirin harflerinin, kelimelerinin manaya dönüştüğü, şairin hissiyatına, ruhuna muhatap olduğunuzandaki duygularınızı, iç dalgalanmaları, vecd halini, kalbinizin çatlayacak gibi olduğu onları düşünün. Sonrahattındaki bütün güzellikleri ile, derinliklerindeki manalar ile aleminizde kainatın şiire ve mülkün aslına özünedöndüğünü… Acaba Cemalullah’ı müşahede böyle bir şey midir?