Emevilerin ikinci halifesidir. Halifelik onun şahsında saltanata dönüşmüştür. Hz. Hüseyinin (ra) şehit edilmesi ve Kerbela Faciasından sorumlu tutulduğu için İslam dünyasının büyük tepkisine sebebiyet vermiştir. Bazı alimler tarafından lanetlenmekle birlikte, sonradan pişman olup tövbe etmiş olma ihtimalini göz önünde bulunduranlar bu konuda temkinli davranmışlardır. Risale-i Nurda ismi, kendisine lanet etmenin caiz olup olmadığı tartışması bağlamında geçmekte; lanet getirmenin bir kazanç sağlamayacağı gibi mahzurlarına da dikkat çekilmektedir.
Yezid, 646 yılında Şamda doğdu. Çocukluğu ve gençliği, babasının valiliği münasebetiyle Şamda geçti. Çocukluğu sırasında iyi bir eğitim gördü. Sonraki hayatında özellikle sanata merak saldı. Henüz veliaht tayin edilmeden önce Bizansa karşı gönderilen orduya katıldı. Bu sefer, Bizans İmparatorluğuna karşı isyan eden ve Emevilerden yardım isteyen Ermenilere yardım etmek maksadıyla düzenlendi.
Bizansa karşı harekete geçen İslam ordusu 668 yılında harekete geçti. Kadıköy önlerine gelindikten sonra yardım istendi. Bunun üzerine Yezid komutasında hazırlanan yardımcı kuvvetlerle birlikte Boğazı geçip İstanbul kuşatıldı (669). Yaz boyunca devam eden kuşatma, kışın yaklaşması üzerine kaldırıldı. Bu kuşatma sırasında aralarında Ebu Eyyüp El-Ensarinin de bulunduğu bazı Sahabeler şehit düştü. Kuşatma neticesinde, Bizansın vergi vermesi şartıyla barış yapıldı.
Emevi halifesi Hz. Muaviye, ülkede düzeni ve iç barışı sağladıktan sonra Küfe valisi Muğire bin Şubenin teşvik ve telkiniyle, vefatından evvel oğlu Yezidi veliaht tayin etti. Muaviye özellikle Medinede bulunan İslam büyüklerinin bu gelişme karşısındaki düşüncelerini öğrenmek istedi. Ancak, Hz. Hüseyin, Abdullan bin Ömer ve Abdullah bin Zübeyr buna karşı çıktılar. Bu muhalefete rağmen Muaviye, ülkenin değişik beldelerindeki idarecilerini toplayarak veliaht olarak Yezide biat edilmesini istedi.
679 yılında babası Muaviyenin vefatı üzerine Yezid halife oldu. Bu gelişme ile halifelik Yezidin şahsında saltanata dönüşmüş oldu. Veliahtlığına karşı çıkanlar kendisine biat etmediler. Söz konusu kişilerin halifeliğini tanımaları için Medine valisi Velid bin Utbeye mektup yazdı. Ancak, Medine valisi bu girişimde muvaffak olamadı. Bu arada, Hz. Hüseyine (ra) elçi gönderen Küfeliler, kendisini halife olarak tanıyacaklarını bildirdiler. Bunun üzerine amcasının oğlu Müslim Küfeye giderek Hz. Hüseyin adına biatleri kabul etti. Küfe valiliğine de atanan Basra valisi harekete geçti ve Müslimi öldürdü.
Hz. Hüseyin (ra) son gelişmeden habersiz bir şekilde Küfeye doğru yola çıktı. Yolda Müslimin öldürüldüğünü öğrendi. Ancak, geri dönmedi. Kerbelaya ulaşan Hz. Hüseyinin üzerine dört bin kişilik bir ordu gönderildi. Kendi maiyeti çok az olan ve Küfeden de yardım gelmeyeceğini anlayan Hz. Hüseyin (ra) geri dönmek istediyse de vali Ubeydullah bin Ziyad, Yezide biat etmesini ve ondan sonra geri dönmesine izin verileceğini bildirdi. Teklifi kabul etmeyen Hz. Hüseyin 680 yılında ( Hicri 10 Muharrem 61) yetmiş kişi ile birlikte şehit edildi.
İslam tarihine Kerbela Faciası faciası olarak geçen bu olay özellikle Yezid başta olmak üzere Emeviler için büyük bir leke oldu. Muaviye, Hz. Hüseyin ve ailesine iyi davranması için oğluna vasiyette bulunmuştu. Şehit edildiğini duyduğunda çok üzüldüğü ve kendisini şehit ettiren vali Ubeydullaha lanet getirdiği ve ağladığı nakledilmektedir. Hz. Hüseyinin şehit edilmesi için, Yezidin emir vermediğini ileri sürenler olduğu gibi, valisini her yönden desteklediğini ileri sürenler de olmuştur. Hz. Hüseyinin çocuklarını Şama getirttiği ve kendilerine çok iyi davrandığı da ifade edilmektedir. Ancak, tüm bunlar İslam dünyasında kendisine karşı duyulan tepkiyi engelleyemedi.
Yezid, döneminde gerçekleşen bu acı olay, gerek Müslümanlar ve gerekse ilim dünyasında çok büyük üzüntülere sebep oldu. Çok büyük tepki aldı. Sadece Şiilerin değil, Sünniler bile Yezid isminden özellikle kaçındı. Kendi çocuklarına Ali, Hasan ve Hüseyin ismini çok fazla sayıda vermelerine rağmen, Yezid ismini kullanmaktan imtina ettiler. Alimler arasında da bu isim üzerinde tartışmalar yaşandı. Kendisini lanetleyenler olduğu gibi, sonradan pişman olup tövbe etmiş olma ihtimalini göz önünde bulundurarak temkinli yaklaşanlar da oldu.
Risale-i Nurda da ismi zikredilmekte ve hakkındaki tartışmalara değinilmektedir. Bir ayet-i kerimenin tefsirinde; birinin hatasıyla başkası mesul olamaz (Enam 164) İlahi ikaza rağmen sosyal ve siyasi hayatta bunun aksine davranıldığı ve bu yüzden de büyük cinayetlere sebep olunduğuna işaret edilmektedir; Kardeşi de olsa, aşireti ve taifesi de olsa, partisi de olsa, o cinayete şerik sayılmaz. Olsa olsa, o cinayete bir nevi tarafgirlikle yalnız manevi günahkar olup, ahirette mesul olur; dünyada değil izahı yapıldıktan sonra, Kuran-ı Kerim talebelerinin bu büyük cinayete mani olmaya çalıştıkları, fedakarca çalışan bu insanlara mürteci deyip onları itham edenlerin; melun Yezidin zulmünü adalet-i Ömeriyeye tercih etmek misillü (Emirdağ Lahikası, 1997, s. 319-320) insanların uyguladığı söz konusu vahşi kanunu, Kuranın bu adil hükmüne tercih etmek olduğu ifadelerine yer verilmektedir.
Yezid için melun tabiri kullanılırken, bu konuda bazı ikazlar da yapılmaktadır; Haccac-ı Zalim, Yezid ve Velid gibi heriflere ilm-i kelamın büyük allamesi olan Sadeddin-i Taftazani, Yezide lanet caizdir demiş; fakat Lanet vaciptir dememiş. Hayırdır ve sevabı vardır dememiş. Çünkü, hem Kur'ânı, hem Peygamberi, hem bütün Sahabelerin kudsi sohbetlerini inkar eden hadsizdir. Şimdi onlardan meydanda gezenler çoktur. Şeran bir adam, hiç melunları hatıra getirmeyip lanet etmese, hiçbir zararı yok. (Emirdağ Lahikası, s. 178) Çünkü, lanet getirmek methetmek gibi değildir. Medih ve muhabbet salih amel içinde yer almasına karşılık, lanet getirmenin bir sevabı ve kazancı yoktur. Daha da önemlisi, hatalı ve yanlış bir şekilde insanları lanetleyip kötülemek çok büyük zararlara yol açabilir.
Hz. Hüseyinin şehit edilmesinden sonra Yezide karşı muhalefet eden Abdullah bin Zübeyr kaldı. Mekkede bulunan Abdullahın üzerine gönderilen kuvvetler bir netice elde edemediler. Mekke 683 tarihinde kuşatıldı. Kuşatma devam ederken Yezidin ölüm haberi geldi ve bunun üzerine bir netice alınmadan kuşatma kaldırıldı. Bu tarihlerde Yezide biat etmeye yanaşmayan Medineliler üzerine de kuvvet gönderildi. Önce biat etmeleri için kendilerine üç gün mühlet verildi. Bu süre dolduğu halde biat etmemeleri üzerine Medineye girildi ve biat etmeyenlere zorla biat ettirildi.
Yezid, 683 yılında ve otuz yedi yaşında Şamın Havran köyünde öldü. Ölümünden sonra yerine oğlu geçti. Halifeliği sırasında Kuzey Afrikanın tamamı Ukbe bin Nafi komutasındaki İslam ordusu tarafından fethedildi. Kendi döneminde yaşanan feci hadiselerden dolayı Müslümanlar arasında kötü olarak anıldı. Kendisinin veliaht tayin edilmesi ve babasından sonra halifeliğe getirilmesi, hilafetin saltanata dönüşmesine ve seçimle halife olma sistemine son verilmiş oldu.