On altı ve on yedinci asırlarda yaşamış ünlü şair ve mutasavvıflardandır. Doğum tarihi ve yaşadığı zaman ile ilgili olarak farklı bilgiler verilmektedir. Yazdığı ilahileri ile şöhret bulmuş ve bir çok insanı etkilemiştir. Kendisi bir Yunus takipçisidir. Yazdığı şiirleri bestelenmiş ve bazıları günümüze kadar ulaşmıştır. Risale-i Nurda ismi zikredilmekte ve şiirlerinden iki kıta aktarılmaktadır.
Ümmi Sinan veya gerçek adıyla Yusuf (İbrahim) Antalyanın Elmalı ilçesinde doğdu. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Hayatı ile ilgili yapılan araştırmalardan bazılarına göre 1563-1567 yılları arasında doğduğu tahmin edilmektedir. Doğum tarihi farklılık arz ettiği gibi gerçek isminin de farklı olduğu ileri sürülmektedir. Bazı kaynaklarda gerçek adının İbrahim olduğu belirtilmektedir. İbrahim Ümmi Sinan olarak kabul edilen eserlerde ise, yaklaşık bir asır önce yaşadığı ve ölüm tarihinin de 1568 olduğu ileri sürülmektedir. Dolayısıyla zaman itibariyle arada çok önemli bir fark vardır. Ancak, gerçek adının Yusuf veya İbrahim olması ve yaşadığı iddia edilen dönemler arasında bir asır gibi uzun bir zaman bulunmasına karşılık, kendisine atfedilen şiirler, farklı iki kişi olma ihtimalini akla getirmemektedir. Tasavvufla ilgili yazılan eserlerde ve bazı mahalli araştırmalarda Yusuf adının daha çok kabul gördüğü anlaşılmaktadır.
Yusufun (İbrahim) doğum tarihi kesin olarak bilinmediği gibi, görmüş olduğu eğitimi hakkında da fazla bilgi yoktur. Ancak, özellikle onun yetiştiği dönemde Elmalının önemli bir mevkide bulunması, burada mevcut olan medrese ve kütüphaneler göz önüne alındığında bir ilim irfan merkezi olduğu anlaşılmaktadır. Buradan hareketle iyi bir eğitim gördüğü tahmin edilebilir. Ayrıca, aralarında Niyazi-i Mısrî gibi ünlü talebelerinin olması ve bunların eserlerinde hocalarından övgüyle söz etmeleri de kendisi hakkında daha fazla bilgi sahibi olma imkanı vermektedir.
Anne ve babası hakkında da yeterli bilgiler elde yoktur. Sadece Süleyman ve Selami Halil adlarında iki oğlunun mevcudiyeti bilinmektedir. Medrese eğitimini gördükten sonraki dönemde Halvetî büyüklerinden olan Şeyh Eroğlu Nuriye bağlandı. Medresede ilimle meşgul olurken buradan ayrılıp tasavvufa yönelmesinde gördüğü bir rüyanın etkisi olduğu belirtilmektedir. Bu şahsın vefatından sonra da yerine geçerek insanları irşat etmeye başladı.
Şöhreti saray çevresine kadar yayılan Ümmi Sinan, gündüzleri kendi ismiyle anılan medresede ders verdi. Geceleri ise zamanını tasavvufa ayırarak vaaz ve nasihatlerde bulundu. İnsanları irşat etmekle meşgul olurken çok sayıda şiir kaleme aldı. Şiirlerinden oluşan iki eser vücuda getirdi. Tahminen doksan yıl gibi uzun bir ömür yaşadıktan sonra bazı kaynaklara göre Elmalı ve bazılarına göre de İstanbulda vefat etti (1657).
Yunus Emre ve Mevlananın takipçisi olarak kabul gören Ümmi Sinan, şiirlerini daha çok aruz vezniyle yazdı. Ayrıca hece vezni ile de yazdığı şiirleri vardır. Şiirlerinde kendi anlayış ve düşüncelerini, tarikat anlayışını dile getirdi. İnsan, varlık, ilahi aşk gibi temalar üzerinde durdu. Yazılarında sade bir Türkçe kullandı.
Çok yünlü bir insan olan Ümmi Sinan, yazılarında gerçek adını kullanmayıp mahlas olarak Ümmi Sinanı kullandı. Alim, müderris, şair, mutasavvıf ve ahlak adamı olarak tanınıp şöhret buldu. Bu özelliklerinden ötürü zamanında çok sevilip sayıldı. Yunus Emrenin bir takipçisi olarak; ilahilerinde İslam tasavvufu, aşk, yaratılış, varlık ve bilgi gibi konuları işlerken sade ama, önemli manalar içeren ifadeler kullandı.
Ümmi Sinan ilahilerinde kullandığı dil itibariyle tam bir Yunus takipçisi olarak ortaya çıktı. İlahilerinde işlediği tema ve kullandığı dil, tanınıp şöhret olmasında önemli bir etken oldu. Birçok şiiri bestelenip dilden dile dolaşmaya başladı. kendisinden sonra gelen birçok şair ve mutasavvıfı etkiledi. Yaşadığı toplum ile bütünleşerek üstüne düşen görevleri yapmaya ve gerekli yerde insanlara telkinde bulunmaya çalıştı.
Risale-i Nur ve Son Şahitlerde ismi zikredilen Ümmi Sinanın birkaç beytine de yer verilmektedir. Bir sohbet esnasında Üstadın talebelerinden Sabri, Süleyman, Bekir ve Tevfik, kendi meslekleri ve Sözlerle ilgili niyette bulunduktan sonra, Ümmi Sinanın Divanını rastgele açtıklarında karşılarına; hak söz, nur söz, ifadelerinin çıkması hayret etmelerine sebep oldu. Ümmi Sinan;
Derim ki yardımcım Allah,
Şefaatçım Resulullah.
Ki bürhanım kitabullah,
Budur bendeki hak söz.
Senin kapında kul çoktur,
Hesabı, haddi hiç yoktur.
Ve lâkin bir dahi yoktur.
Sinan-ı Ümmî gibi nur söz.Bu ifadelerle karşılaştıktan sonra eserin tamamını incelediklerinde, söz konusu ifadelerin sadece bu iki kıtada geçtiğini tespit ettiler. Böylece hem kendilerinin şevki arttı, hem de Sözlerin hakkaniyetine ve nuraniyetine yordular.
Risale-i Nurun basıldığı Sinan Matbaası ve Hür Adam Gazetesinin sahibi Sinan Omurun Bediüzzaman ile ilgili hatıralarında da Ümmi Sinanın ismi zikredilmektedir. Bediüzzaman ve talebelerinin çok sıkıntılar çektiği, Nur Risalelerinin basım ve yayımı konusunda her türlü engellemelerin yapıldığı bir zamanda Sinan Omur, kendi matbaasında Risale-i Nurun basılmasını sağladı. Omur, Bediüzzaman Hazretlerinin; Benim üç Sinanım var: Mimar Sinan, Ümmi Sinan ve Omur Sinan şeklindeki iltifatlarını aktarmaktadır. (Son Şahitler, 1. C. s. 94)
Ümmi Sinanın Kutbül-Meani ve Divan-ı İlahiyyat adını taşıyan iki eseri vardır. Birincisinde daha çok tasavvuf ve yükselişe dair ifadeler yer almaktadır. İkincisi ise kaleme almış olduğu ilahilerini ihtiva etmektedir. Türk-İslam dünyasında önemli bir şöhrete ulaşmasında bu eserin etkisi büyük olmuştur. Bu eserinde iki yüze yakın ilahi yer almaktadır. Birkaç örnek;
Gül alırlar gül satarlar
Gülden terazi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar
Çarşı pazarı güldür gül
…
Ey cümle halkın maksudu
Al gönlümü Senden yana
Ey külli şeyin mevcudu
Al gönlümü Senden yanaNefs elinden avareyim
Hırs elinden biçareyim
Gayrı kime yalvarayım
Al gönlümü Senden yanaElim Sana ermekliğe
Gönlüm Seni görmekliğe
Tapuna yüz sürmekliğe
Al gönlümü Senden yana
…
Kurtar nefsin belasından
Can bu lütfu bula Senden
Nola ihsan ola Senden
Al gönlümü Senden yana
…
Ümmi Sinan der Yaradan
Götür perdeyi aradan
Kurtar beni bu yaradan
Al gönlümü Senden yana.