Sultan Mahmud Gaznevî (970-1030)

Gazneli Mahmud adıyla meşhurdur. Gazneliler Devletinin en büyük hükümdarıdır. Küçük yaşlarından itibarencesareti ve zekasıyla dikkat çekmiştir. Savaşlar dışında adam öldürmemeye azami gayret göstermiş, esir aldığıbir çok hükümdara karşı merhametli davranıp, adil olmaya çalışarak saltanat sürmüştür. Hindistan’a on yedi seferdüzenlemiş ve bu bölgede İslamiyet’in yayılmasında büyük etkisi olmuştur. Şiire ve şairlere olan merakından ötürüsarayında çok sayıda şairi konuk etmiştir. Dünyevi hazlara da düşkün olduğu söylenen sultanın eğlence meclisleride teşkil ettiği nakledilmektedir. Risale-i Nur’da geçen Farsça dizelerinden birinde ismi zikredilmektedir. (Sözler, s.205)

Mahmud, 970 yılında Gazne’de doğdu. Gazneliler Devletinin hükümdarı olan Sebüktegin’in oğlu olması itibariyle küçükyaşından itibaren iyi bir eğitim almaya başladı. Cesareti ve zekasıyla dikkatleri üzerine çekti. Babası henüzhayatta iken kendisinden küçük olan Mahmud’un kardeşi İsmail’i tahta çıkarmaya karar verdi. Ancak, güçlü bir iradeve kudrete sahip olan büyük oğul Mahmud bunu kabul etmedi. Babasının kararına karşı çıkan Mahmud, kardeşiyle giriştiğimücadeleyi kazanarak Gazneli tahtını ele geçirdi (998).

Sultan Mahmud, iktidarı eline geçirdikten sonra zayıflamaya başlayan Samanî’lerin içişlerine müdahale etmeye başladı.Onların tanımadığı Bağdat’taki Abbasi halifeliği adına hutbe okuttu. Bunun üzerine halife tarafından kendisine,"Yeminü’d-devle ve eminü’l-mille" lakapları verildi. Karahanlıların müdahalesi sonucu Samanîlerin ortadankalkmasıyla toprakları Karahanlılar ve Gazneliler tarafından paylaşıldı. Bu arada Sultan Mahmud, Horasan’da iktidarınısağlamlaştırdı (Erdoğan Merçil, Müslüman-Türk Devletleri Tarihi, TTK., 2. Baskı, Ankara 1993, s. 36-37).

Sultan Mahmud, putperest olan Gûr bölgesi üzerine yönelerek buraları kontrol altına almaya çalıştı. Buraya ikisefer düzenledi. Ayrıca, İslam dinini öğretecek hocaları bölgeye gönderdi. Ancak, Gûr bölgesinde tamamen hakimiyetsağlanamadı. Daha sonra Hindistan’a yönelindi. Gazne’nin coğrafi konumu ve Kuzey Hindistan ovalarına hakimiyeti bölgeyeyapılan seferleri kolaylaştırdı. Hindistan’a toplam on yedi sefer düzenlendi. Sultan’ın gayesi, bazı Şarkiyatçılarıniddia ettikleri gibi zengin kaynakları ele geçirmek değildi. Asıl amacı İslamiyet’i Hindistan’a yaymaktı. Nitekimdevlet, burada İslam dinini yaymaya çalıştı. Buradaki başarılar, Sultan Mahmud’un İslam dünyasında büyük birsempati ve şöhret kazanmasına vesile oldu. Abbasi halifesi, sultan hem kendisine hem de ailesine şeref lakapları gönderdi.

Sultan Mahmud, Karahanlılara karşı üstünlük sağladı. Batı yönünde de ilerleme sağlayarak sınırlarını Irak’adoğru genişletti. Burada bulunan Büveyhîleri mağlup etti ve Irak’ın önemli bir bölümünü topraklarına kattı.Ancak, iktidarının sonuna doğru, Türkmenlerin Amu-Derya’yı geçmeleri ve Horasan’a yerleşmelerine izin vermesi, sonrakidönemde devleti için büyük sıkıntılara vesile oldu. Çok büyük başarılara imza atıp devletine parlak dönem yaşatanSultan 1030 tarihinde Gazne’de vefat etti. Öldüğü zaman devletinin sınırları batıda Azerbeycan’a, doğuda Hindistan’ınGanj vadisine, Harezm’den Hint Okyanusu sahillerine kadar uzanıyordu. Kalabalık ordusunu binlerce kilometrelik sahada, herhangi bir sızıltıya meydan vermeden sevk ve idare etme başarısını gösteren Sultan Mahmud, coğrafi konumu ve iklim şartlarınauygun muharebe tekniklerini tatbik etti. Askeri sınıflar yetiştirmede büyük bir maharet gösterdi.

Hayatının önemli bir kısmını savaş meydanlarında ve seferlerde geçiren Sultan, özellikle Hindistan seferleri sonrasındayorgun düştü. Doktorların ısrarlarına rağmen dinlenmeyerek saltanatın gereklerini yerine getirdi. Dolayısıyla sağlığıgiderek bozuldu. Yaygın olan kanaate göre verem hastalığından ölmüştür. İdari teşkilata büyük önem verenSultan’ın döneminde her şehre kadı tayin edildi. Kadılara özel önem vererek devlet katında önemli bir itibar sağladı.Ayrıca, dürüst bir şekilde görevlerini ifa etmelerini sağlamak için, yüksek ücret bağladı. Kadı tayin etme işinde;bilgi ve dürüstlükleriyle ün kazanmış müftü ve İslam fakihlerine öncelik verdi.

Sultan Mahmud, ilim adamlarına büyük değer verdi ve bir çoğunu himayesine aldı. Harezm’i ele geçirdikten sonra meşhurEbu Reyhan el-Birunî’yi Gazne’ye getirtti. Birunî, Sultanın Hindistan’a yaptığı seferlere katılma şansını eldeetti. Birunî, bu seferler neticesinde Hindistan hakkında edinmiş olduğu muhtelif konulara ait bilgileri kaleme aldı veTahkik Mali’l-Hind adlı büyük eserini vücuda getirdi. Hindistan’ın dini, ilmi yapısı ve coğrafyası hakkındaki çokönemli bilgilere bu eserinde geniş yer ayırdı. Ayrıca Birunî’nin hocalarıyla beraber, ünlü hekim ve filozof olan Ebü’l-Hayrİbnü’l-Hammar’ı da başkentine getirdi. Diğer taraftan tarih yazıcılığı açısından da parlak bir dönem yaşandı.

Mimari faaliyetlere de büyük önem veren Sultan Mahmud, halkın istifadesine sunulan çarşı, köprü, su yolu kemerlerigibi eserlerin inşa edilmesini sağladı. Çok sayıda cami yaptırdı. Allah’tan korkan, zeki, cesur, ileri görüşlü,ihtiyatlı ve adil bir hükümdar olarak tanındı. Adaleti sağlamada gösterdiği titizliğe, Nizamülmülk’ün Siyasetnameadlı eserinde kayıtlı bir hadisede oğlunu yargılamaktan çekinmemesi örnek olarak gösterilmektedir (Doğuştan Günümüzeİslam Tarihi, Çağ Yay., 6. C., İstanbul 1987, s. 256).

Sultan Mahmud, adam öldürmeme konusunda titizlik gösteren hükümdarlardan oldu. Esir aldığı çok sayıdaki hükümdarıhapse atmakla yetindi. Güzel görünüme meraklı olan Sultan, vezirine, "Yüzümün güzel olmamasından dolayı halkınbeni sevmemesinden korkuyorum" deyince, veziri Ahmed bin Hasan da, "altın ve ziynetten uzak durarak halkınsevgisini kazanabilirsiniz" karşılığını verdi.

Sultan Mahmud’un sık sık ava gittiği ve eğlence meclisleri düzenlediği rivayet edilmektedir. Gösterişe meraklı olmasındanötürü ihtişamlı saraylar yaptırdı, debdebeli bir tarzda saltanat sürdü, yabancı devlet elçilerinin kabulü sırasındada bu durumu sergilemekten çekinmedi. Kabuller sırasında resmi geçitler düzenledi ve ziyafetlerle birlikte misafirlerineve elçilere zengin hediyeler verdi. Halkına iyi davranan, şefkatle muamele eden bir hükümdar olmasına rağmen, arasırahalkın mallarını müsadere ederek ellerinden aldığı da nakledilmektedir.

İlmi alandaki saygın kişileri başkentine toplayan Sultan Mahmud, şair ve şiire de özel önem verip bu konuda büyükbir merak sahibi idi. Komşu ülkelerde bulunan şairleri kendi ülkesine davet etti. Devletin resmi dilinin Farsça olmasınında etkisiyle çok sayıda şair sarayda toplandı. Dört yüz civarında şairin sarayda toplandığının rivayet edilmesişiire verilen önemi ortaya koymaktadır. Bu çalışmalara ve faaliyetlerle İran Edebiyatının gelişmesine de önemlikatkılar sağlandı. Meşhur şairlerin güzel dizelerine yer ver Bediüzzaman, Sultan Mahmud’un adının geçtiği vemahbubundan ayrılmasının verdiği hüznün konu edildiği mısraları da nakledilmektedir:

" (Ber seri Mahmud ha nağmeha-yı hüzn-engîz âyâzî) yani Sultan Mahmud gibi mahbubundan ayrılmış bütün aşıklarınbaşlarında, hüznalud mahbubların nağmesinin tarzını işittiriyorlar" (Sözler, s. 205).