Hz. Hasan (ra) (625-669)

Mübarek ve yüce Ehli Beyt silsilesinin iki büyüğünden birincisi ve seyyidlerin ceddi olan Hz. Hasan’ınkünyesi, Ebu Muhammed el-Hasan b. Ali b. Ebi Talib el-Kureyşi el-Haşimi şeklinde geçmektedir. Hicretin 3. yılındaMedine’de doğdu. Hz. Ali (ra) oğluna Harb ismini vermek istemişse de Peygamber Efendimiz (sav) daha önceleri bilinmeyenve cahiliye döneminde kullanılmayan "Hasan" ismini bizzat kendisi vermiş ve kulağına ezan okumuştur. Yine,Ebu Muhammed (Muhammed’in oğlu) künyesi de kendisi tarafından verilmiştir. Doğumunu takip eden yedinci günde Hz.Peygamber akika kurbanını kestirmiş ve Hz. Fatima’dan (ra) saçının ağırlığınca fakirlere gümüş dağıtmasınıistemiştir.

Kaynaklarda Hz. Hasan’ın (ra) dedesine çok benzediği nakledilmektedir. Hatta bu özelliğinden dolayı Hz.Ebubekir (ra) tarafından "Ey Nebi’ye benzeyen, Ali’ye benzemeyen" şeklinde hitap edildiği ve bu hitabın babasıHz. Ali tarafından tebessümle karşılandığı bildirilmektedir.

Hz. Hasan (ra) kardeşi Hz. Hüseyin (ra) ile birlikte halife Hz. Osman’ın (ra) isyancılara karşıkorunmasında görev almış ve evine su taşımışlardır. Bu olaydan evvel Horasan’a Sad b. As komutasında düzenlenensefere iştirak etmişlerdir.

Hz. Ali’nin (ra) halife olmasına karşı çıkan Talha b. Ubeydullah, Zübeyr b. Avvam ve Küfelileri iknaetmek için Ammar b. Yasir ile beraber Küfeye gitmiş ve biat etmelerini sağlamıştır. Cemel olayı ve Sıffin Savaşındababasının yanında bulunmuştur. Hz. Ali (ra), kendisinden sonra Hz. Hasan’a (ra) biat edilmesi konusundaki soruya,"ne emrederim ne de nehy ederim" şeklinde karşılık vermiştir.

Hz. Ali’nin şehid edilmesinden sonra Küfeliler Hz. Hasan’a biat etti. Bu sırada Hz. Hasan’da Emevilerin ırkçıtutumlarını benimsemiyordu. Çünkü, "Hasan ve Hüseyin’in Emevilere karşı mücadeleleri ise, din ve milliyetmuharebesi idi. Yani, Emeviler devlet-i İslamiyeyi Arap milliyeti üzerine istinat ettirip, rabıta-i İslamiyeti rabıta-imilliyetten geri bıraktıklarından, iki cihette zarar verdiler." (Mektubat, 58) Buna karşılık Muaviye Küfelilerikendi tarafına geçirmek için harekete geçti. İki tarafta da askeri hazırlıklar başlamış, ordular hazırlanmıştı.İki ordunun Medain’e doğru hareket etmesi ve bir savaş ihtimalinin belirmesi üzerine meselenin barış yoluylahalledilmesi için karşılıklı mektuplaşmalar başladı.

Kan dökülmesine asla rıza göstermeyen Hz. Hasan’ın (ra) bu düşüncesini taraftarlarına beyan etmesi,Haricilerin tepkisine yol açmış ve O’nu küfre düşmekle itham edip üzerine saldırmışlardır. Bilahare öldürmekmaksadıyla tekrar suikast düzenleyerek kendisini yaralamışlardır.

Fitnenin ve kardeş kavgasının daha fazla yayılmasına gönlü razı olmayan Hz. Hasan, Muaviye ile anlaşmayoluna giderek halifelikten feragat etti.

Maddi saltanat yerine manevi saltanat

Hz. Hasan bu feragati ile bir dünya saltanatı kaçırıp kan dökülmesini önledi. Fakat bunun yanındamanevi bir saltanat kazanmış oldu. Risale-i Nur’da bu olayın içyüzü şöyle anlatılır:

"Hasan ve Hüseyin ve onların hanedanları ve nesilleri, mânevî bir saltanata namzet idiler. Dünyasaltanatı ile mânevî saltanatın cem’i gayet müşküldür. Onun için onları dünyadan küstürdü, dünyanın çirkin yüzünügösterdi-tâ, kalben dünyaya karşı alâkaları kalmasın.

"Onların elleri muvakkat ve surî bir saltanattan çekildi; fakat parlak ve daimî bir saltanat-ımaneviyeye tayin edildiler. Âdi valiler yerine, evliya aktablarına merci oldular." (Mektubat s. 58, 59)

Hz. Hasan, saltanattan feragat ederken Muaviye ile bir antlaşma yapmıştı. Bu antlaşmaya göre; İntikammaksadıyla kimsenin tutuklanmaması, milliyetine bakılmaksızın herkes için emniyetin sağlanması, işlenmiş suçlarınaffedilmesi, Muaviye’nin ölümünden sonra yerine kimsenin tayin edilmemesi ve yeni halifenin Müslümanların katılımıylaseçilmesi hükme bağlanmıştı. Ancak yapılan anlaşmayı Muaviye dikkate almadı. Hilafet saltanata dönüştü veEmevilerle birlikte hanedan hakimiyeti başlamış oldu (661).

Hz. Hasan (ra) Muaviye ile anlaşma yaptıktan sonra Küfe’ye döndü. Bu hareketi ile Peygamber Efendimizin(asm) hadisine masadak olup, Müslümanlar arasında kan dökülmesini önlemiş, barış ve huzurun sağlanmasına vesileolmuştu. Hz. Peygamber bir gün minberden sahabelere; "Benim bu oğlum Hasan Efendidir. Allah onun vasıtasıyla iki büyükgrubun arasını düzeltecektir" buyurmuşlardır. Nitekim kırk yıl sonra İslam’ın iki büyük ordusu karşı karşıyagelmiştir. Hz. Hasan (ra) Hz. Muaviye ile anlaşma yoluna gidip Peygamber Efendimizin (asm) mucizesini tasdik etmiştir.(Mektubat s. 98)

Daha sonra ailesiyle birlikte Medine’ye geçerek vefatına kadar siyasetten uzak bir hayat yaşamıştır.Burada hanımı Cade binti Eşas bin Kays tarafından zehirletilmiş ve akabinde vefat etmiştir (669).

Hazreti Hasan’ın yarım kalan hilafetini Risale-i Nur tamamlar.

Hz. Hasan ehl-i sünnet alimleri tarafından Hulefa-i Raşidin’in beşincisi olarak kabul edilmiştir. ÇünküHz. Peygamberin "Benden sonra hilafet otuz yıldır" hadisleri Hz. Hasan’ın hilafeti ile itmam olmaktadır. BediüzzamanSaid Nursi, "vazife-i hilafetin en ehemmiyetlisi olan neşr-i hakaik-i imaniye noktasında" Risale-i Nur’un, Hz.Hasan’ın yarım kalan hilafetini tamamlama görevini Celcelutiye gibi eserlerden çıkardığını ifade eder. (EmirdağLahikası, s. 65)

Peygamber Efendimizin (asm) soyunu devam ettiren iki torunundan biri olan Hz. Hasan’ı Rasül-ü Ekrem (as)çok severdi. Bunu söz ve davranışlarıyla gösterirdi. Bediüzzaman Hazretleri, Peygamberimizin bu sevgisini,"Hazret-i Hasan’dan (r.a.) teselsül eden nuranî nesl-i mübarekinden, Gavs-ı Âzam olan Şah-ı Geylânî gibi pek çokmehdî-misal verese-i nübüvvet ve hamele-i şeriat-ı Ahmediye (asm) olan zatların" hesabına olduğunu ifade eder.Hazret-i Hasan’ın (ra) başını öpmesini, "O zatların istikbalde edecekleri hizmet-i kudsiyelerini nazar-ı nübüvvetlegörüp takdir ve istihsan etmiş. Ve takdir ve teşvike alâmet olarak, Hazret-i Hasan’ın (r.a.) başını öpmüş"(Lem’alar s. 26) şeklinde değerlendirir. Hz. Hasan’ın soyundan gelen bu kişilere "şerif" denilmiştir.

Ayrıca Peygamberimiz bazı tavır ve sözleriyle Aba ehlini (Hz. Ali, Hz. Fatima, Hz. Hasan ve Hüseyin)tathir etmiştir. Resuli Ekrem (asm) mübarek abasını üstlerine örterek Ahzap Suresi 33. ayetle "Ey Peygamberailesi, Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor" şeklinde dua ederek otuz kırk yıl sonra Müslümanlararasında çıkacak olan fitne ve kan dökmeleri nübüvvet nazarıyla görmüş, o dönemi yaşayacak olan Aba ehlininmasumiyetine dikkat çekmiştir. Bu hareketiyle, Hz. Ali’nin "…Hazret-i Hasan’ı (r.a.), yaptığı musalâha ile ümmeteettiği iyiliğini vazife-i risalet noktasında tebrik ediyor ve Hazret-i Fatıma’nın (ra) zürriyetinin nesl-i mübareki,âlem-i İslâmda Ehl-i Beyt ünvanını alarak âli bir şeref kazanacaklarını… ilan ediyor" (Lem’alar s. 97)