Yazar, siyaset ve fikir adamlarımızdandır. Tanin Gazetesinin yazarlığını yapmış, daha sonra sahibi olmuştur. İkinci Meşrutiyet döneminde İttihat ve Terakki saflarında siyasete atılmış ve milletvekili olmuştur. Kendilerine muhalif olanlara karşı sert üslubuyla dikkat çekmiştir. Mütarekeden sonra Maltaya sürgün edilmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkarılan bazı kanunlara karşı çıkıp İstiklal Mahkemelerinde yargılanırken, daha sonraki yıllarda CHPnin sözcülüğünü yapmıştır. 1939-1950 yılları arasında milletvekili olarak mecliste bulunmuş, daha sonraki DP iktidarına sert muhalefette bulunmuştur. Risale-i Nurda, Mizancı Murad ile hürriyetin mahiyeti üzerindeki tartışmaları vesilesiyle ismi zikredilmiş, bu konudaki tavrı ve fikirleriyle yanlış ve hatalı olduğuna işaret edilmiştir.
Hüseyin Cahit, 1875 yılında Balıkesirde doğdu. Babası Ali Rıza Efendidir. İlköğrenimini İstanbul Aksarayda bulunan Yakup Ağa mektebinde yaptı. Babasının memuriyeti ve Sereze tayini üzerine, buraya gitti ve askeri rüştiyeyi burada bitirdi. Daha sonra annesi ile birlikte İstanbula döndü. Mülki İdadisi mektebine kaydını yaptırarak eğitimini sürdürdü. 1893de bu okuldan mezun oldu. Burada okuduğu sırada yerli ve yabancı yazarların eserlerini okumaya başladı. özellikle Ahmed Mithat Efendinin etkisinde kalarak Nadide adlı romanını yazdı.
Hüseyin Cahit, 1896 yılında Mülkiye mektebinden iyi bir derece ile mezun oldu. Aynı yıl içinde Maarif Nezareti Mektubi Kaleminde memur olarak çalışmaya başladı. Henüz öğrenciliği devam ederken bazı gazetelerde yazılar yazmaya başladı. Mütalaa, Sabah, Saadet ve Tarik gazetelerinde makaleleri yayımlandı. Cenab Şahabettin ve Mehmed Raufla tanıştıktan sonra Servet-i Fünun topluluğuna katıldı.
Servet-i Fünunda yazmaya başlayan Hüseyin Cahit, Tevfik Fikretin ayrılmasından sonra derginin yönetimini üstlendi. Bu dönemde kendi yayın guruplarıyla diğer yayımcılar arasındaki tartışmalarda daima ön palana çıktı. Edebiyat ve Hukuk adıyla Fransızcadan tercüme ettiği bir yazıyı 1901 yılında yayımladıktan sonra derginin kapanmasına, içinde bulunduğu topluluğun da dağılmasına sebep oldu.
Memuriyet hayatını sürdüren Hüseyin Cahit, Türkçe ve Fransızca öğretmenliği yaptığı gibi, müdür yardımcılığı ve müdürlük görevinde de bulundu. 1906 yılında Mercan İdadisinde müdürlük yaptı. İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra memurluğu bıraktığı gibi edebiyat ile de ilgisini kesti ve siyasete atıldı. İttihat ve Terakki Cemiyetine girmek suretiyle aktif olarak siyasetin içinde bulundu. Yazdığı yazılarıyla cemiyetin kalemşorluğunu yaptı. Tanin Gazetesini Tevfik Fikret ve Hüseyin Kazım ile birlikte çıkardı. Gazetenin çıkmasından kısa bir süre sonra, neşri tamamen üzerine kaldı.
1908de yapılan seçimlerde İttihat ve Terakkinin adayı olarak İstanbuldan milletvekili seçildi. Milletvekili seçildikten sonra, kendilerine muhalif olan İkdam Gazetesi yazarlarından Ali Kemal ile polemiğe girdi. 31 Mart Olayının çıkması üzerine Tanin matbaası tahri
p edildiği gibi, kendisi de öldürülmekten zor kurtuldu. Ona benzetilen Lazkiye mebusu Emir Aslan yanlışlıkla öldürüldü. Olaylar sırasında Selanike kaçtı. Hareket Ordusunun İstanbula gelip kontrolü ele geçirmesinden sonra İstanbula döndü.
Hüseyin Cahit, 1911-1922 yılları arasında Duyun-ı Umumiyede çalıştı. Yazı çalışmalarını sürdürmeye devam ederken, kullandığı sert üsluptan dolayı Tanin Gazetesinin sık sık kapatılmasına sebep oldu. Kapatılan gazetesinin yerine Cenin, Renin ve Senin adlarını taşıyan gazeteler çıkardı. 1913 yılından itibaren İttihat ve Terakki ile araları bozulmaya ve bu tarihten itibaren cemiyeti eleştirmeye başladı. Gazetesi Tanin ile Balkan Savaşından sonra ilişkisi kesildi.
Mondros Mütarekesinden sonra İngilizler tarafından Maltaya sürgüne gönderildi. Sürgün hayatı yaklaşık iki yıl sürerken, ardından İtalyaya gitti ve burada bir yıl kaldıktan sonra 1922de İstanbula geri döndü. Döndükten sonra Tanin Gazetesini tekrar çıkarmaya başladı. Basın özgürlüğünün tam işlemesini isterken, demokrasiyi savunan siyasi yazıları, sert muhalefeti ve bazı kanunlara karşı çıkmasından dolayı 1923te İstiklal Mahkemesinde yargılandıysa da beraat etti. Ancak, 1925te Takrir-i Sükun yasasıyla gazetesi kapatıldı ve müebbet sürgün cezasıyla Çoruma sürüldü. Ancak, cezası sadece bir yıl uygulandı ve tekrar İstanbula döndü.
Hüseyin Cahit, bir ara Akşam Gazetesinde yazdı. Fikir Hareketleri adını taşıyan dergi çıkardı. 1935-1946 tarihleri arasında Yenigünde yazılar yazdı. Uzun bir aradan sonra 1939da CHPden milletvekili seçilerek meclise girdi. 1950 yılına kadar mecliste İstanbul ve Kars milletvekili olarak mecliste bulundu. 1943-1947 yılları arasında tekrar Tanin Gazetesini çıkarıp yayımlamaya devam etti. Mecliste bulunduğu süre zarfında devrimleri ve CHPnin siyasi görüşlerini savundu.
Demokrat Parti iktidarında muhalefette bulundu. Yönetime yönelttiği eleştirilerinden dolayı 1954te tutuklanarak cezaevine kondu. Bir süre sonra yaşı ve hastalığı sebebiyle cezası kaldırıldı. 1957 seçimlerinde tekrar aday olmuşsa da seçim sonuçları belli olmadan önce İstanbulda öldü. Kabri Feriköy Mezarlığında bulunmaktadır.
Özellikle yirminci yüzyılın başından itibaren İslam ve İslam hukuku aleyhinde yazılar yazan, İslam hukukunun ihtiyaçlara cevap vermediğini iddia eden, kültür değişiminin gereği gibi konular üzerinde fikir beyan eden yazarlardan birisi de Hüseyin Cahittir. Hüseyin Cahit İslam hukukunu donmuş ve yetersiz olmakla itham etmiştir. Kendisine cevap veren Bediüzzaman; bu tür iddia sahiplerinin çıkış noktalarının yanlışlığına dikkat çekmiştir. Bunların, fikir beyan ederken İslam hükümlerinde yer bulmamış zihniyetlerle, başka din ve kavimlerde görülen uygulamalardan hareketle eleştiride bulunduklarını, İslamiyetle diğer dinleri aynı kefeye koyduklarını belirtmiştir. Oysa ki, İslamiyetle bunların hükümleri arasında dağlar kadar fark vardır. sizlerin en büyük hatanız, bizimle hiçbir maddi-manevi münasebeti olmayan menbaları, bizim için kabil-i tatbik kabul etmeniz, yaşadığımız zamana da bu esasata göre boyanmış renkli camlarla bakmış olmanızdır.(Safa Mürsel, Bediüzzaman Said Nursi ve Devlet Felsefesi, Yeni Asya Yayınları, İstanbul 1995, s. 368-369).
Risale-i Nurda, Mizancı Murad ile hürriyetin mahiyeti üzerindeki tartışmaları vesilesiyle ismi zikredilmiş, bu konudaki tavrı ve fikirleriyle yanlış ve hatalı olduğuna işaret edilmiştir. Mizan Gazetesi sahibi Mehmed Murad ile Tanin yazarı Hüseyin Cahit fikri tartışmalara girerken, özellikle Hüseyin Cahitin üslubu rahatsızlıklara sebep olmuştur. Hürriyet kavramı ile ilgili tartışmalara katılan Bediüzzaman, hürriyetin sınırlarını, ne nefsine ne gayriye zararı dokunmasın(Münazarat, 1998, s. 54) şeklinde çizer. Bu arada, Tam ve mükemmel hürriyet, kişinin firavunlaşmaması ve başkasının hürriyeti ile alay etmemesidir. Şüphesiz, gaye haktır; ama mücadele üslubu uygun değildir (Münazarat, s. 56) özdeyişini aktardıktan sonra, iki yazar arasındaki tartışmada Mizancı Muradın haklı, Hüseyin Cahidin ise yanlış ve hatalı olduğunu ifade etmiştir.
Eserleri
Nadide, 1891 yılında yazdığı ilk romanıdır. Hayal İçinde roman olup 1901de yazılmıştır. Kavgalarım adını taşıyan romanını 1910 yılında yazmıştır. Türkçe dil bilgisi kitabı olan Türkçe Sarf ve Nahiv adlı eserini 1911de kaleme almıştır. Uzun bir zaman dilimine yayılmış olan yazı ve siyasi hayatının anıları Edebi Hatıralar adı altında 1935 yılında yayımlanmıştır. Hayat-ı Muhayyel hikaye olup 1899da yayımlanmıştır. Hayat-ı Hakikiyye Sahneleri hakaye-fıkra mahiyetindeki eseri olup 1910da yayımlanmıştır. Niçin Aldatırlarmış hikaye olup 1922de yayımlanmıştır.