Hoca Tahsin (1811-1881)

Bediüzzaman’ınİttihad-ı İslam’da selefleri arasında gösterdiği Hoca Tahsin’in asıl adı Hasan Tahsin’dir. On dokuzuncu asrın önemlifikir adamlarındandır. Ulema sınıfına mensup olduğu gibi tabii ilimlerde de önemli bilgilere sahip birisi olarak tanınmıştır.Darülfünun’un (üniversite) ilk müdürüdür. Uzun süre Avrupa’da kalarak oradaki ilmi gelişmelerden faydalanma imkanınıelde etmiştir. Yeni Osmanlılara yakın olmakla beraber siyasi faaliyetlerinden uzak kalmaya itina göstermiştir.

Hasan Tahsin, 1811 yılında Yanya bölgesinde bulunan Filat kazasının Ninat köyünde doğdu. MüderrisOsman Efendinin oğludur. Eğitimine babasından aldığı din ve edebiyat dersleriyle başladı. Daha iyi medrese eğitimi içinmemleketinden İstanbul’a geldi. Müderris Vidin’li Hoca Mustafa Efendinin derslerini takip ederek mezun oldu. 1856 yılındaAvrupa’ya gönderilmesi gündeme gelinceye kadar geçen 45 yıllık hayat süreci hakkında fazla bilgi mevcut değildir.

Osmanlı idaresi yurt dışına gönderdiği Türk öğrencilerine din eğitiminin verilmesi, Arapça ve Farsçabilgilerinin geliştirilmesi, ayrıca öğrenim maksadıyla yurt dışında bulunan gayrimüslim vatandaşların Türkçe’yiöğrenmelerini sağlayacak tedbirler almayı kararlaştırdı. Bu maksatla düşünülen isimlerden birisi Hoca Tahsin, diğeriise Selim Sabit oldu. Bu hocalar hem yurt dışında bulunan öğrencileri disiplin altına almalarını sağlayacaklar, hemde ileride açılması düşünülen darülfünunda görevlendirilmeleri için yetişmiş olmaları sağlanacaktı. Böylecegönderildikleri Paris’e 20 Mart 1857 tarihinde vararak, orada bulunan Mekteb-i Osmani’de hoca olarak görevlendirildiler.

Hasan Tahsin, Paris’te bulunduğu süre zarfında modern ilimlerle ilgilenerek çeşitli alanlarda bilgisiniarttırmaya çalıştı. Matematik, fizik, kimya, mekanik, jeoloji ve astronomi gibi ilim dallarıyla uğraştı. Dört yılsonra yurda döndü ise de bir yıl sonra (1862) tekrar yurt dışına gitti. Bu kez Abdülhak Hamit ve onun ağabeyi AbdülhalıkNasuhi Bey ile Paris’e gitti. Bu arada Paris’e sefaret imamı olarak tayin edildi. Abdülhak Hamid’in ifadelerine göre; Hocaikinci kez Paris’te bulunduğu sırada, bir ara sarığını çıkararak hasır şapka giymiş ve bu hareketinden dolayı dakendisine "Mösyö Tahsin" veya "Gavur Tahsin" denilmiştir (Ömer Faruk Akün; "Hoca Tahsin",TDVİA. 18. C. s. 200).

Hasan Tahsin, Avrupa’da bulunan başta Namık Kemal olmak üzere Yeni Osmanlılarla dostluk kurdu. Ancak,siyasi faaliyetlere girmekten uzak durdu. Bu dostluk Paris dönüşünde de devam etti. Tedavi için Nice şehrine gelen FuatPaşa’nın burada vefat etmesi üzerine cenazesini hazırlamakla görevlendirildi ve Hoca 28 Şubat 1869 tarihinde İstanbul’adöndü. Kısa bir süre sonra da kuruluş aşamasında olan Darülfünun’a müdür olarak atandı (1869).

Hasan Tahsin, üniversitenin açılmasına kadar geçen sürede halka açık konferanslar verdi. 20 Şubat1870 yapılan açılışla birlikte Darülfünun’daki görevine başladı. Altı ay süren eğitimin sonunda halka açıkkonferanslara devam etti. Hem okuldaki görevinde hem halka yönelik yapılan konferanslarda Cemaleddin Efgani ile birlikteçalıştı. Tabii ilimlerle ilgili olarak verdiği konferansların tepki çekmesi ve aleyhlerinde yapılan şiddetlipropaganda sonucu görevinden uzaklaştırıldı. Bu görevi sadece yirmi ay kadar sürdü.

Uzaklaştırmaya iki olay sebep gösterilmektedir. Birincisi; tabii ilimlerde yaptığı deney çalışmasıdır.Oksijensiz yaşamanın mümkün olmadığını göstermek ve vakum kavramını açıklamak maksadıyla bir fanusun içine kuşuyerleştirdi ve arkasından fanusun içindeki havayı boşalttı. Bunun üzerine kuş öldü. Bu deney hocanın sihir yaptığışayiasına dönüştü. Zındık olmakla itham edildi. (Şerif Mardin; Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu, İletişim Y.İstanbul 1998, s. 250). İkincisi ise; özellikle tabii ilimlerle ilgili olarak verdiği konferanslarda dini akidelere aykırıbulunduğu şeklindeki iddialardır.

Darülfünundan uzaklaştırılan Hoca, kendini tamamen ilmi çalışma ve araştırmalara verdi. Babıali’debulunan Taşmektep’e çekilip ilmi faaliyetlerini sürdürdü. Ancak, burada da rahat bırakılmadı. Çevresindeki kişilerinakidelerini bozduğu, bir takım zararlı şeyleri öğrettiği gerekçesi ile hakkında soruşturma açılması için girişimlerdebulunuldu. Fakat bu sırada Saffet Paşa’nın Maarif Nazırı olması, soruşturma taleplerinin sonuçsuz kalmasına nedenoldu. Baskılardan iyice bunalınca bir ara memleketine gitti (1874). Ama, burada da fikirlerinin yanlış anlaşılması vehakkındaki dedikodular sonucunda Yanya valiliği tarafından tutuklanarak İstanbul’a gönderildi. Devreye giren dostlarıtarafından hapse atılmaktan kurtarıldı.

Münif Paşa tarafından yakın ilgi ve alaka gören Hoca bir ara kütüphaneler müfettişliği görevineatandı. 1878 yılından itibaren Darülfünun’da bazı derslere girerek hocalık görevini sürdürdü. Bunların dışındaArnavut kültür ve eğitimine katkıda bulunmak maksadıyla muhtelif çalışmalar yaptı. Yakalandığı Verem hastalığındandolayı durumu gittikçe kötüleşti. 3 Temmuz 1881’de Erenköy’de vefat etti. Naaşı Sahrayıcedid mezarlığına kaldırılarakburada defnedildi.

Din ilimlerinin yanında tabii ilimlerde de önemli bir eğitime sahip olan Hoca, yazdığı şiirleriyle dedikkat çekti. Risale-i Nur’da da yer verilen bir dörtlüğü bir çok eserde alıntı olarak yer aldı. "Kitab-ı âleminevrakıdır eb’ad-ı namahdud / Sutur-u kâinat-ı dehrdir âsâr-ı namâdud./ Basılmış destgâh-ı levh-i mahfuz-utabiatta / Mücessem lâfz-ı mânidardır âlemde her mevcud" (Muhakemat, s. 120). Bu dörtlüğünde kainat ve yaradılıştemaşasını veciz bir şekilde dile getirmektedir. Bu dörtlüğü büyük bir beğeni topladığı gibi bazı yerlerdelevha olarak duvarlara asıldı.

Ulema kişiliğinin yanında İttihad-ı İslam için yaptığı faaliyetlerle de dikkatleri çekmiştir.Bediüzzaman Said Nursi İttihad-ı İslam hususunda seleflerini zikrederken Hoca’dan da bahsetmektedir (Tarihçe-i Hayat, s.59). Hoca Tahsin, İslamiyet’in medeniyete ve ilerlemeye engel olduğu şeklindeki iddiaları çürütme yolundafaaliyetlerde de bulunmuştur. Diğer taraftan da İslamiyet’in ilim ve medeniyetin gelişmesine yaptığı katkıları dilegetirmiştir. Hac münasebetiyle her yıl Arafat’ta toplanan Müslümanlara dağıtılmak üzere hutbe ve lahiyaları kalemealmış, bu yolla İslam kardeşliği ve ittihadına katkıda bulunmaya çalışmıştır. Müslümanların aydınlatılmasımaksadıyla hümanist inançlardan istifade etme yoluna gitmiştir. Dini ve nakli ilimlerdeki vukufiyetiyle yazı vesohbetlerinde metafizik konularını maharetle işlemiştir. Tabii ilimlerden öğrendiklerini İslam inancının hizmetinesokmaya çalışmıştır. Uzun zamandan beri uzak kalınan modern ilimleri kendi çevresine yaymaya çalışmıştır. Fikirve görüşlerini beyan ederken Kur’an-ı Kerim’den naklettiği ayetlerle desteklemeyi ihmal etmemiş, tabii ilimlere yönelişininsebebini, mevcut İslam inancını daha da kuvvetlendirmek olarak izah etmiştir. Bilimsel araçlarla dolu bir odada yaşayarakadeta evini küçük bir laburatuvar haline getirmiştir.

Eserleri

Hoca Tahsin, önemli sayıda eser ve makale kaleme almış bulunmasına rağmen, bunları bir arayatoplamaması ve özellikle yazmış bulunduğu şiirlerini derlememesi, eserlerinin kıymetlerini idrak edemeyen bir kısımşahısların eline geçmiş olmasından dolayı bazı eserlerinin kaybolduğu sanılmaktadır. Eserlerinin tamamını Türkçeolarak kaleme aldı. Önemli bazı eserleri şunlardır:

Esrar-ı Ab u Hava; Darülfünün’un ilk açıldığı yıllarda su ile ilgili verdiği konferanslarınmetinlerinden oluşmaktadır. Hidrojen ve oksijenden oluşan suyun canlılar için taşıdığı büyük öneme dikkat çekilmekteve zamanına göre çok yeni bilgiler ihtiva etmektedir.

İlm-i Ruh; derslerinde de önemli yer tutan ruh konusu işlenmektedir.

Esas-ı İlm-i Hey’et; tabii ilimlerden gökyüzü ilmi ile ilgili olarak küçük bir el kitabı şeklindedir.

Tarih-i Tekvin yahut Hilkat; eserleri arasında önemli bir yere sahiptir. Varlık ve yaradılış ileilgili görüşlerini ihtiva etmektedir. Kainatın yaradılışını; jeoloji, astronomi, kozmoğrafya, mekanik, kimya,zooloji, botanik, coğrafya, cebir gibi muhtelif ilim dallarından istifade ederek fikirlerini açıklamaya çalışmaktadır.

Diğer eserleri; Mürebbi-i Etfal, Usul-i Fenn-i Felahet-Kimya-yı Ziraat, Nevamis-i Tabiiyye. Bueserlerinin dışında başta Cemiyyet-i İlmiye’nin yayın organı olan Mecmua-i Ulum’da olmak üzere yayınladığı çoksayıda makale de kaleme aldı.