Ebu Leheb (?-624)

Yüce Peygamberin (asm) amcası olmasına rağmen en azılı düşmanı oldu. Ölümüne kadar düşmanlığını devamettirdi. İsmi zikredilmek suretiyle hakkında sure (Tebbet) nazil olan ilk müşrik oldu. Peygamber Efendimiz için yapılansuikast planı ve uygulama faaliyetleri içinde aktif rol aldı. Ebu Talib’in vefatından sonra Haşimilerin reisi oldu. Risâle-iNur’da, kendisi ve Ebu Cehil’in de aralarında bulundu Kureyşli müşriklerin Peygamber Efendimize suikast girişimlerindensöz edilmektedir. Çiçek hastalığından dolayı ölünce kendilerine de bulaşır korkusuyla evlatları tarafından terkedildi ve cenazesi parayla tutulan kişiler tarafından kaldırıldı. Künyesi Ebu Leheb Abdüluzza bin Abdülmuttalib binHaşim şeklindedir.

Ebu Leheb’in esas adı Abdüluzza’dır. Ebu Leheb, alev babası anlamında olup, bu lakapla tanınmaktadır. Bu lakabın, çokçabuk parlayıp öfkelenen, öfkelendiği zaman yanakları kızarmaya başlayan bir yapıya sahip olmasından ötürüverildiği rivayet edilmektedir. Diğer taraftan esas künyesinin de Ebu Utbe olduğu belirtilmektedir.

Ebu Leheb, İslâmiyet’in zuhurundan evvel Peygamber Efendimizle dost olup, aralarında herhangi bir husumet yoktu. Ayrıca,iki oğluna gelin olarak da Peygamber Efendimizin iki kızını (Rukkiye ve Ümmü Külsüm) aldı. Ancak, bu dostlukları İslâmiyet’inzuhuru ile bozuldu.

Hz. Peygamber, Şuara Suresi (26) 214. ayetinin nüzulü ve burada geçen "(Önce) en yakın akrabanı uyar" şeklindekiİlâhî emir üzerine akrabalarını topladı. Peygamber olarak vazifelendirildiğini açıkladı ve onları iman etmeyedavet etti.

Yüce Peygamber; "Ben, sizi, dile kolay gelen, mizanda ağır basan iki kelimeye davet ediyorum ki, o da; Allah’tan başkailah bulunmadığına ve benim de, Allah’ın kulu ve Resulü olduğuma şahadet etmenizdir", "Yüce Allah, sizi,buna, dâvet etmemi, bana emretti", "Ey Abdülmuttalib Oğulları! Ben, özel olarak size, genel olarak da, bütüninsanlara Peygamber gönderildim" (M. Asım Köksal; İslâm Tarihi, C. 4., İstanbul 1989, s. 12) mealindeki sözleriylePeygamberliğini akrabalarına ilan etti.

Nübüvvetin ilanı karşısında Ebu Leheb hariç, bütün akrabalar yumuşak tavır takındılar. Ebu Leheb; "Ey Abdülmuttaliboğulları! Bu, vallahi bir şerdir, kötülüktür. Başkaları, onun elini tutup bundan alıkoymadan önce, siz, onunellerini tutup bundan alıkoyunuz! Eğer, siz, bugün ona boyun eğecek olursanız zillete, hakarete uğrarsınız. Onu,korumağa kalkışacak olursanız, öldürülürsünüz" (Köksal, age., s. 14) şeklinde mukabelede bulundu. EbuLeheb’e cevap Peygamber Efendimizin halası Safiyye’den geldi. Beklenen peygamberin Hazreti Muhammed (asm) olduğunu söyledi.Ebu Leheb de; "Zaten, kadınların sözleri, erkeklere ayak bağı ve köstek mesabesindedir! Kureyş aileleri veonlarla birlikte bütün Araplar, ayaklandığı zaman, onlara karşı koyacak bizim ne gücümüz var?" diye sordu.

Peygamber Efendimiz (asm), daha sonra Safa tepesinde Kureyşlilere; "Söyleyiniz bakayım: Ben, size, şu dağın eteğindenveya şu vadiden sizi yağmalamak isteyen bir takım atlıların çıkıvereceğini, yahud, akşama, sabaha düşman baskınınauğrayacağınızı haber verirsem, beni tasdik eder, doğrular mısınız?" diye sorunca onlar da; "Evet, senitasdik eder, doğrularız. Çünkü, biz, seni, bütün tecrübelerimizde, doğru sözlü bulduk. Sen bizim katımızda,herhangi bir suçla suçlanmış bir kimse değilsin! Hakkımızdaki tecrübelerimizde, sende hiçbir yalana rastlamış değiliz"dediler. Akabinde Peygamber Efendimiz onları imana davet etti. Bütün Kureyş kabilelerine tek tek seslenerek davetini ilanetti.

İlâhî emre icabet etmeye yapılan davete henüz hiçbir tepki gösterilmeden Ebu Leheb, Peygamber Efendimize (asm) atmaküzere eline bir taş aldı. "Yuh sana! Sen, bugün gelip de bizi bunun için mi topladın?" diyerek küstahça bağırdı.Böylece, Peygamber Efendimize (asm) yapılan ilk saygısızlık ve saldırı, yabancılardan evvel kendi öz amcasındangelmiş oldu. Ebu Leheb, böylece başlamış olduğu düşmanca tavırlarını ömrünün sonuna kadar sürdürdü.

Resulullah’a (asm) komşu olan Ebu Leheb, sık sık O’nun evini ya bizzat kendisi veya başkaları vasıtasıyla taşa tuttu.Kapısının önüne pislik atmak gibi çok adi davranışları sergilemekten sakınmadı. Bir ara yine Peygamber Efendimizin(asm) kapısının önüne pislik dökmek isterken Hazreti Hamza (ra) ile karşılaştı. Hazreti Hamza, onun elindekileri alıpbaşına döktü. Bu davranışlarında karısı da kendisinden aşağı kalmadığı gibi kocasını hep destekledi. Risâle-iNur’da aktarılan bir hadisede, Ebu Leheb’in karısı Ümmü Cemil’in nasıl bir karakterde olduğu anlaşılmaktadır. ÜmmüCemil; "… bir taş alıp Mescid-i Harâma gelmiş. Ebu Bekir ile Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm oradaoturuyorlarmış. Gözü Ebu Bekr-i Sıddık’ı görüyor, soruyor: ‘Yâ Ebâ Bekir! Senin arkadaşın nerede? Ben işitmişimki, beni hicvetmiş. Ben görsem, bu taşı ağzına vuracağım.’ Yanında iken Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmıgörmemiş. Elbette, hıfz-ı İlâhîde olan bir Sultan-ı Levlâk’ı, böyle bir Cehennem oduncusu, onun huzuruna girip göremez.Ağzına mı düşmüş?" (Mektubat, s. 161)

Ebu Leheb’in ve karısının bitmeyen hakaret ve saldırılarından sonra haklarında Tebbet Suresi nazil oldu. Tebbet,"kurusun" manasına gelen bedduadır. Fatiha Suresi’nden sonra Mekke’de nazil oldu; "Ebu Leheb’in iki elikurusun! Kurudu da. Malı ve kazandıkları ona fayda vermedi. O, alevli bir ateşte yanacak. Odun taşıyıcı olarak veboynunda hurma lifinden bükülmüş bir ip olduğu halde karısı da (ateşe girecek)."

Ebu Leheb, Ebu Talib’in vefatından sonra Haşimi kabilesinin reisi oldu. Bundan sonra da düşmanlığını sürdürdü.Peygamber Efendimizi takip ederek, sözlerini yalanlamaya çalıştı. Kendi düşmanca tavırlarını ailesine uygulatan EbuLeheb, daha önce oğullarıyla evlendirdiği Peygamber Efendimizin (asm) kızlarının boşanmalarını sağladı. Her iki oğluda hanımlarını boşadılar. Diğer taraftan Peygamber Efendimizin vücudunu ortadan kaldırmak maksadıyla müşriklertarafından organize edilen ve planlanan faaliyetlere aktif olarak katıldı. Peygamber Efendimiz, Medine’ye hicret etmeyehazırlandığı sırada müşrikler de suikast için bir araya toplandılar.

Arap yarımadasında kabile ve aşiret gelenekleri katı bir şekilde uygulandığından yapılan her eylemden önce aşiretdeğerleri ve gelenekleri göz önünde bulundurulurdu. Müşrikler Peygamber Efendimizi kesin olarak öldürmeye kararverdiler. Ancak, belli kişilere havale edilmesi halinde kabileler arasında düşmanlığa sebebiyet vereceği düşüncesihakimdi. İşlenecek cinayetin kabileler arasında çatışmaya dönüşmesini önlemek için, suikast girişimine herkabileden en az bir kişinin katılması sağlanacaktı. Risâle-i Nur’da da zikredilen hadise daha sonra şu şekildecereyan etti:

"Kureyş kabilesi, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı öldürtmek için kati ittifak ettiler. Hattâ, insansuretine girmiş bir şeytanın tedbiriyle, Kureyş içine fitne düşmemek için, her kabileden lâakal bir adam içindebulunup, iki yüze yakın, Ebu Cehil ve Ebu Leheb’in taht-ı hükmünde olarak, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmınhane-i saadetini bastılar. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın yanında Hazret-i Ali vardı. Ona dedi: "Sen bugece benim yatağımda yat." Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm beklemiş, tâ Kureyş gelmiş, bütün haneninetrafını tutmuşlar. O vakit çıktı, bir parça toprak başlarına attı, hiçbirisi onu görmedi, içlerinden çıktı,gitti." (Mektubat, s. 159)

Ebu Leheb, bir rivayete göre hasta olduğundan diğer bir rivayete göre Atika’nın gördüğü kötü rüyadan dolayıBedir Savaşı’na katılmadı. Yerine para karşılığı yanında tuttuğu As bin Hişam’ı gönderdi. Müşriklerin bozgunhaberi Mekke’ye ulaşınca büyük bir öfkeye kapıldı. Haberi ulaştıran adamın ve karısının üzerine saldırdı. Birsüre sonra da çiçek hastalığına yakalandı ve öldü. Hastalık kendilerine de bulaşır korkusuyla ailesi tarafındanterkedildi. Cenazesi de para ile tutulan kişiler tarafından ve herhangi bir tören yapılmadan defnedildi (624).