Kâinat külliyetinde bir duâ: Cevşen

Sonsuz cemal ve kemalin zaman ve mekânın yokluğunda gizli güzelliğin; sonsuz gözükme meyli, ilâhî "kün"âvâzını netice verdi. Öyle bir sadâ koptu ki, milyarlarca yıl sonrasına yansımaları "Büyük Patlama"diye adlandırıldı. Kabına sığmayan sonsuz güzelliğin vahdette "kün" ile ifadesi, kesrette "kâinat"oldu. Güzelliğin şiddetinden ifadenin şiddetine yansıyan "kün" sadâsı hava molekülleri gibi semavicisimleri, dev cisimleri titreştirdi. Zaman sahifesi açıldı, mekân sergisi yayıldı. Zamansızlık ve mekânsızlığınbir noktasından yükselen ve yükselmekte olan sadâ nötrinoları, hidrojenleri, gaz ve toz bulutlarını ve semavi kütlelerisağa sola dağıttı. Sanki mülkte nimetlerin ikramı için bir sergi yayılıyor, büyük bir sayfa açılıyordu. O kadarşiddetli bir sadâ idi ki, akisleri zamansızlık ve mekânsızlığın bilinmeyen bir taraflarına doğru hâlâ yayılıyor.

Bu sadânın dağılıp, yayılıp, eğilip, bükülerek yöneldiği ve mülkü algılayacak bir alıcı, mülke ve varlığayansıyan ilâhî âvâzın titreşimlerini algılayan bir anten hükmündeki bedenleri, yine bu titreşimlerin uzantısındahalkeden kudrete zamansızlık ve mekânsızlıkta "Evet, Sen bizim Rabbimizsin!" diyen ruhlar, sanki bu muhteşemâvâzın muhatapları. Akıl almaz büyüklükteki kütleleri hava molekülleri misali titreştiren sadânın mülkte hasılolan manalarının en parlak merkezi ve en net yansıma yeri olan ve en pürüzsüz akis yüzeyi, nübüvvetin ve dolayısıylagerçek insaniyetin kalbi olan Hz. Muhammed’in (sav) kalbini, sonra beynini, sonrada mübarek ağzını titreştiren mana; İlahikelamın kullar düzeyinde ifadesi: "Ey habibim, sen olmasaydın bu kâinatı yaratmazdım!" Bu, bizleri, bütünmahlukatı şereflendiriyor. Hepimizi, O Zât’ın (sav) temsil ettiği bir şahs-ı manevi olarak ve insaniyet-i kübra olanİslamiyet ile Kâinat Sultanı’na muhatap ediyor.

O Sultan, kâinat kitabı ile, varlık kelimeleri ile her an isimlerinin güzelliklerini bizlere anlatıyor. Acıkan midelerve onlara lazım olan rızıkları ihsan etmekle Rezzak olduğunu; düşünen beyinler ve onlara lazım olan bilgileri ihsanetmekle Alim olduğunu; korku ve korunma hissi ve iltica edecek bir yön göstermekle Hafîz olduğunu bizlere ifade ediyor.Varlığın gerisindeki İlahi âvâzın titreştirdiği zerreler ya da kâinat kitabını yazan kudret kaleminin cızırtılarıhep O’nu anlatıyor; vahdetteki esmâ manalarını kesretin bir parçası ve kesret içinde idrak edebilen şuur sahipleri içinsınırlandırıp, kesrete, zaman ve mekâna yayıyor. Ancak, güzelliğe muhatap, esmâyı idrake namzet biz şuursahiplerinin idraki sınırlı ve ulaşabildikleri algıların ötesine geçemiyor. Varlık ise küçüklükte ve büyüklüktesonu gelmeyen, deşildikçe deşilen, bölündükçe bölünen, çeşitlendikçe çeşitlenen ve her unsurunun birbiri ileirtibat halinde olduğu çok karmaşık ve kulun idrakine sığmayacak genişlikte bir yapı arzediyor. Öyle aciz, öyle sınırlıbir muhatap ki, zaman zaman yüz yüze olduğu şeyin bir kitap olduğunu bile farketmiyor ya da unutuyor. Bu noktadaSulatan-ı Ezeli’nin rahmeti imdada yetişip, varlık manalarını, esmânın kâinata yansıyan sonsuzluğunu kullara ihsanettiği kelam manasında ortaya koyup, onların diliyle ve Kur’an-ı Kerim mükemmelliğinde özetliyor. Tüm algılara hitapeden varlık kelimelerini göze ve kulağa, nihayetinde kulun sınırlı idrakine hitap edebilen kelimelere dönüştürüyor.

Bu muhteşem bir konum, ruhları coşkuya getirecek bir makam! Sultan-ı Ezeli’nin sonsuz hitabına, sınırlı idraklemuhatap olabilme ayrıcalığı! Bu hitaptan ruhta hasıl olan manaların bir şekilde şükür, duâ ve niyaz halinde yansıtılmasılazım. Arzularımızı, ihtiyaçlarımızı, sevgimizi, duygularımızı kullar ve insanlar canibinden Rabb-i Rahimimize yöneltmek,O’nun ezeli hitabına karşılık vermek istiyoruz. Ancak idrakimiz gibi dilimiz de aciz, kelimelerimiz de sönük. O sonsuzgüzellik, o akıl almaz sevgi bizim kırık dökük kelimelerimizle nasıl ifade edilir? O’ndan istediklerimizi,beklentilerimizi ve bu dalgalanan, her an dağılma eğili içinde olan, yıkılıp dökülen varlık alemi içinde, bizikorumasını o makama uygun edep ölçüleri içinde nasıl dile getirebiliriz? O’nun semavi cirimler; yıldızlar,okyanuslar, dalgalar, dağlar, çiçekler, nehirler, sevinçler, üzüntüler, korkular… kısacası yüzyüze geldiğimiz,işittiğimiz, hissettiğimiz her şey ile hitabına karşılık; bütün bunları O’na yönelen hitabımızda nasılkullanabiliriz?

Bu noktada da yine Rehmet-i Mutlaka, kâinatı raksa getiren, sadâsı ile semavi cirimleri titreştiren Kudret-i bî Nihayeimdada yetişmiş. Varlık kelimelerini kâinat kitabının Kur’an-ı Mübin manasında ve kulların düzeyinde bir kitaptaözetlediği, onların lisanı ile de dile getirdiği gibi, kuldan Rabbine yönelecek hitap şeklini de varlığın ruhu, kâinatınmelek-i müekkeli Cebrail (as) vasıtasıyla, kulluğun zirvesinde, insanlığın en üst mertebesinde ve Sultan-ı Kâinat’aMi’raç kadar yaklaşmış en büyük Muhataba (asm) ve en parlak Ayinesine (asm) talim ettirmiş. Kesrette mülk aleminde veşeriat-ı fıtriyenin hükümlerinin işlediği alanda korkulara, saldırılara, tahditlere ve Celal’in mülkte tezahürlerinekarşı korunma arzusunun Hafîz-i Hakiki’ye dile getirilmesi ile en sağlam zırh ve en iyi koruyacak siper olarak Cevşen’ihediye etmiş. İstemenin, tazarru ve niyazın, sevgimizi dile getirmenin ve duygularımızı dile getirmenin yolunu tenezzülat-ıilâhîye ile göstermiş. Kâinatı Kur’an’da özetlediği gibi, Kur’an’ın ifade ettiği manalarla ve kâinat külliyetindebir duâyı Cevşen’de özetlemiş.

Bu anlamı ile Cevşen okumak; başlangıçta ve bütün zamanlarda zerreleri ihtizaza getiren İlahi sadânın semavicisimleri, dünyayı, insan bedenini titreştirip, ruhta hasıl ettiği manaların; varlığın en mükemmel meyvesi, çekirdeğive neticesi olan Hz. Peygamber’in (asm) ruhun da oluşan manaların yine O’nun (asm) talim ettiği şekilde dilegetirilmesidir. Kâinat büyüklüğünde ruhta yansıyan manalarla Halik-ı Kerim’e, Rabb-ı Rahim’e arzuların, sevgilerin,duyguların O’nun (cc) Habib-i Edibine (asm) öğrettiği şekilde ve kâinat külliyetinde dile getirilmesidir. Sultan-ıEzeli’nin nazarında bize çok büyük ehemmiyet kazandıran duâmıza, her unsuru ile kâinatı, mülkte yansıyan şekliile esmâyı vesile yapmak ve ilâhî kelimelerin gizemi ve derinliklerinde gizli şifrelerle Rahmet-i İlahiye’yicelbetmektir.