Hz. İsanın İkinci Gelişi

Hz. İsa (a.s.), insan ve peygamber olarak harikalara mazhar olmuş bir zattır. İlk yaratılışına, hayatına,nübüvvetine ve mucizelerine bakıldığında, diğer esma-i ilahiye ile birlikte onda "Kadir" isminin galibentecelli ettiği görülmektedir.1 Dünyaya ilk gönderilmesi, Kur’an-ı Kerim’de "Allah katında İsa’nınhali Adem’in yaratılışı gibidir" ifadesiyle Adem (a.s.)’a benzetilmektedir.2

Cenâb-ı Hak emir ve irâdesinin küllî bir cilvesi olan âdetullah kanunlarını kudretine perde yapmaktave bazen bu "âdetlerini" bir hikmete binaen değiştirmektedir. Hârikulâde bazı fertlerle halk ederek âdetlerini"tahsis ve takyid" etmektedir. Böylece her şeyde ve her kanunda irâde ve ihtiyarının hükmettiğini göstermektedir.İnsan ve hayvanın yaratılmasında görülen tenasül kanunu da aynı hikmetle, başta insanların babası Hz. Adem’inyaratılması olmak üzere, bütün hayvan türlerinin başlangıçlarında, âdeta onların Adem’leri hükmündeki ilkfertlerinin hilkatinde "hark" edilmiştir (ortadan kaldırılmış/değiştirilmiştir). Bu "hark-ı âdet",her baharda tenasül kanunu haricinde yoktan yaratılan bir çok hayvan türünde tekrarlanmaktadır.3 Neticede şuursahipleri bu âdet değişmelerine bakarak, her bir şeyin hem ferd hem de nev olarak doğrudan doğruya Zât-ı Kadir-i Zülcelâlinkudretiyle yaratıldığını anlamaktadırlar. Böylece önlerine ehadiyet ve vahidiyete dair bir pencere daha açılmaktadır.İşte bu kadar "şüzuzat" (istisnalar) ile yırtılan kanun-u tenasülün insan nev’indeki bir başka istisnasıda Hz. İsa olmuş ve Cenab-ı Hak onu da Hz Adem gibi pedersiz olarak dünyaya göndermiştir.

Hz. İsa’nın dünyaya gelmesi gibi ayrılması da yine bilinen şekilde değil, istisnaî bir yolla gerçekleşmiştir.Kendisini öldürmek isteyenler, Zât-ı Zülcelâlin, "cism-i dünyevisiyle" onu (semaya) yükselttiğindenhabersiz, ona benzeyen birini öldürmüşlerdir. Gerçekte İsa Aleyhisselâmın dünya hayatına "uzun bir ara"verilmiştir. Melek hayatı gibi bir hayata intikal ederek nuranî bir letâfet kesb etmiş ve Hz. İdris’e arkadaş olmuştur.İki peygamber de beşeriyetin gereklerinden tecerrüd edilen bir hayat tabakasına yükseltilmiş ve "âdetâ beden-imisalî letâfetinde ve cesed-i necmî nuraniyetinde olan cism-i dünyevîleriyle semâvatta bulunmaktadırlar."4

Ahirzamanla ilgili hadis-i şeriflerde Hz. İsa’nın dünyaya yeniden gönderileceği ve "Deccal’i öldürmek"gibi çok mühim icraatta bulunacağı haber verilmektedir. Ancak, bunlar umumiyetle "müteşabih", yani manasıherkes tarafından tevilsiz/tefsirsiz (izahsız) anlaşılamayan hadislerdir. Hadislerin sadece zahirine baktıklarından gerçekanlamını kavrayamayan bir kısım alimler şüpheye düşmüşler ve iki gruba ayrılmışlardır. Bir kısmı, anlayamadığını"istib’ad" ederek (akıldan uzak ve akla aykırı görerek) inkara meyleden "zahirî nazar"ın tuzağınadüşmüş ve hadislerin sıhhatini inkar etmişlerdir. İkinci kısım zahir uleması ise gerçek manasını anlamadığı,fakat sıhhatine de ilişemediği bu hadisleri "hurafevari bir mana verip, âdeta muhal bir sureti bekler birtarzda" yorumlamışlardır. Her iki tavır ve yorumdan da sonuçta Müslümanların avam kısmı zarar görmektedir.Aynı zamanda bu ihtilaf ve karışıklıktan en çok İslam’ın hasım ve muarızları istifade etmekte ve Müslümanlarınimanını sarsmaya çalışmaktadır. Biçare Müslümanlar ahirzamanla ilgili hadislerin manası ve bilhassa Hz. İsa’nın"nüzulü" hakkında mütehayyir kalmaktadır.5

Halbuki ne bazılarının ahirzaman hadiselerinden haber veren hadisleri adem-i kabulü meselenin hakikatiniortadan kaldırabilir6 ne de mesele hurafeci ve aklı zayıfların eline bırakılacak kadar önemsizdir. BilhassaHz. İsa’nın dünyaya yeniden gönderilmesi hakikatinin "hurafeci ve inkarcıların" elinden kurtarılmasıyla Müslümanlarınimanının tashih ve takviyesi, zamanımızın en önemli "mesail-i diniyesinden" sayılmalıdır ki, bu vazifeyiyine, "ahirzamanın en büyük müceddid ve müctehidi olan Risale-i Nur" yapmaktadır.7 Bilhassaahirzamanla ilgili müteşabih hadislerin hakikî tevilleri Risale-i Nur’un çeşitli bahislerinde "Kur’an’ınfeyziyle" ortaya konulmuştur.8 Bu hadis tevillerine başka bir yazıda daha geniş olarak—inşaallah—değinmekniyetiyle, burada yalnız Hz. İsa’nın nüzulü hakkında yapılan bir izahı hatırlatmak istiyoruz; ta ki, imanı zayıfolanların9 ve eşyanın vücudunu kendi bilgi ve gözlemine münhasır zanneden zahir-perestlerin bu hakikati"istib’adlarının" ne kadar hakikatsiz olduğu anlaşılabilsin.

Risale-i Nur’dan öğreniyoruz ki, "ahirzamanda Hz. İsa’nın (semadan) nüzulü kat’idir."10Yalnız, bunu anlamak için tek boyutlu düşünce yerine müteaddit mana tabakalarını (bedahet, sarahat, işaret, ima,remiz ilâahir) nazara alan geniş bir tefekküre ihtiyaç vardır.11 On Beşinci Mektup’taki izah işte bu geniştefekkürün önünü açacak niteliktedir. Buna göre "nüzul" meselesinin en mühim hikmeti ve anlamı şudur:"Ahirzamanda dinsizliğin iki cereyanı kuvvet bulacak: (…) İkinci cereyan ise: Tabiiyyun, maddiyyun felsefesindentevellüt eden bir cereyan-ı nemrudâne, gittikçe âhirzamanda felsefe-i maddiye vasıtasıyla intişar ederek kuvvetbulup, Ulûhiyeti inkâr edecek bir dereceye gelir. (…) İşte böyle bir sırada, o cereyan pek kuvvetli göründüğübir zamanda, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın şahsiyet-i mâneviyesinden ibaret olan hakikî İsevîlik dini zuhur edecek,yani rahmet-i İlâhiyenin semâsından nüzul edecek, halihazır Hıristiyanlık dini o hakikate karşı tasaffi edecek,hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-i İslâmiye ile birleşecek, mânen Hıristiyanlık bir nevi İslâmiyete inkılâpedecektir. Ve Kur’ân’a iktida ederek, o İsevîlik şahs-ı mânevîsi tâbi ve İslâmiyet metbû makamında kalacak, din-ihak bu iltihak neticesinde azîm bir kuvvet bulacaktır."12 Hz. İsa, komiteleşmiş dinsizliğe karşı buçok önemli mücahedesini yaparken de bir "cemaate" istinad edecektir.13

İşte hadis-i şeriflerde verilen sadık haberlerin hakiki bir manası budur ve bu izah, Hz. İsa’nıngelmesinin akla aykırı olmayıp, tam da hikmeti anlayan aklın gereği olduğunu göstermektedir.

Peki Hz. İsa nasıl gelecektir? Meselenin akılları en çok merakta bırakan yönü burasıdır. Öncelikleunutulmamalıdır ki, nasıl olursa olsun ineceğini "…bir Muhbir-i Sadık, bir Kadîr-i Külli Şey’in vaadineistinad ederek haber vermiştir. Madem haber vermiş; haktır. Madem Kadîr-i Külli Şey vaad etmiş; elbette yapacaktır."14Başta da söylediğimiz gibi, Hz. İsa galiben Kadir ismine mazhardır15 ve Kadir-i Zülcelal’in Kudretinintasarrufunda her zaman perdeler olması zarureti yoktur ve bu tasarruf bizim ilmimize de münhasır değildir. Mahiyeti nasılolursa olsun Hz. İsa’nın gönderileceği kesindir. Kaldı ki, mü’minler için bunun misalleri de yok değildir. "Hervakit semâvattan melâikeleri yere gönderen ve bazı vakitte insan suretine vaz’ eden (Hazret-i Cibril’in Dıhye suretinegirmesi gibi) ve ruhanîleri âlem-i ervahtan gönderip beşer suretine temessül ettiren, hattâ ölmüş evliyaların çoklarınınervahlarını cesed-i misaliyle dünyaya gönderen bir Hakîm-i Zülcelâl, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmı, İsâ dinine aiten mühim bir hüsn-ü hâtimesi için, değil semâ-i dünyada cesediyle bulunan ve hayatta olan Hazret-i İsâ, belki âlem-iâhiretin en uzak köşesine gitseydi ve hakikaten ölseydi, yine şöyle bir netice-i azîme için ona yeniden cesetgiydirip dünyaya göndermek, o Hakîmin hikmetinden uzak değil. Belki onun hikmeti öyle iktiza ettiği için vaad etmişve vaad ettiği için elbette gönderecek(tir)."16

Konuyu bağlarken son olarak şunu da hatırlatmak istiyoruz: "Hazret-i İsa Aleyhisselâm geldiğivakit, herkes onun hakikî İsa olduğunu bilmek lâzım değildir (herkesin onu tanıması gerekmez). Onun mukarreb vehavassı, nur-u iman ile onu tanır. Yoksa bedahet derecesinde herkes onu tanımayacaktır."17 Böyle olmasıimtihan sırrının devamı için zarurîdir. Hele bir de "Ben Hz. İsa’yım ve sizi kurtarmaya geldim(!)" diyeortalıkta dolaşmayacağı kat’idir.

Cenab-ı Erhamurrahimîn, farz-ı muhal, Hz. İsa’yı yeniden göndereceğini Muhbir-i Sadık vasıtasıylahaber verip vaad etmeseydi bile, ahirzamanda büyük bir manevî karanlığa düşen ve dinsizlik illetine maruz kalan biçarebeşerin lisan-ı halleriyle yaptıkları duaya cevap olarak Rahmetini indirecekti. Rahmetin, yağmurdan tut Kur’an’a kadarnice şekilleri vardır inmek için! Hz. İsa’nın, bu sefer Kur’an’la "ölüleri dirilten nefesi"ne, ahirzamankalbi manen ölmüş insanların çok ihtiyacı var. Hatta kendini İsa zanneden biçareler bile ancak o nefesle sıhhatbulabilir.