İşarat'ül İ'caz, 6. âyetin tefsiri, 98. sayfadasınız.

﴾ اِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا سَوَۤاءٌ عَلَيْهِمْ ءَاَنْذَرْتَهُمْ اَمْ لَمْ تُنْذِرْهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ 1 ﴿
Bu cümlenin mâkabliyle cihet-i nazmı:
Arkadaş! Cenâb-ı Hakkın sıfât-ı ezeliye âleminde biri celâlî, diğeri cemalî, iki türlü tecellîsi vardır.
Celâl ile cemâlin sıfât-ı ef'al âleminde tecellîsinden lütuf ve kahır, hüsün ve heybet tezahür eder.
Ef'al âlemine tecellî edince, tahliye تَحْلِيَه ile tahliye تَخْلِيَه , (tezyin ile tenzih) doğar.
Âsâr ve a'mâl âleminden âlem-i âhirete intıba' edince, lütuf Cennet ve nur olarak, kahır da Cehennem ve nar olarak tecellî eder.
Sonra âlem-i zikre in'ikâs edince, biri hamd, diğeri tesbih olmak üzere iki kısma ayrılır.
Sonra âlem-i kelâmda tecellî edince, kelâmın emir ve nehye taksimine sebep olur. Sonra âlem-i irşada intikal edince, irşadı tergib ve terhib, tebşir ve inzara taksim eder.
Sonra vicdana tecellî edince, reca ve havf husule gelir.
Sonra irşadın iktizasındandır ki, havf ile reca arasındaki müvazene devamla muhafaza edilsin ki, reca ile doğru yollara sülûk edilsin, havf ile de, eğri yollara gidilmesin; ne Allah'ın rahmetinden me'yus, ne de azabından emin olunsun.

﴾ اِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا سَوَۤاءٌ عَلَيْهِمْ ءَاَنْذَرْتَهُمْ اَمْ لَمْ تُنْذِرْهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ 1 ﴿ Bu cümlenin mâkabliyle cihet-i nazmı: Arkadaş! Cenâb-ı Hakkın sıfât-ı ezeliye âleminde biri celâlî, diğeri cemalî, iki türlü tecellîsi vardır. Celâl ile cemâlin sıfât-ı ef'al âleminde tecellîsinden lütuf ve kahır, hüsün ve heybet tezahür eder. Ef'al âlemine tecellî edince, tahliye تَحْلِيَه ile tahliye تَخْلِيَه , (tezyin ile tenzih) doğar. Âsâr ve a'mâl âleminden âlem-i âhirete intıba' edince, lütuf Cennet ve nur olarak, kahır da Cehennem ve nar olarak tecellî eder. Sonra âlem-i zikre in'ikâs edince, biri hamd, diğeri tesbih olmak üzere iki kısma ayrılır. Sonra âlem-i kelâmda tecellî edince, kelâmın emir ve nehye taksimine sebep olur. Sonra âlem-i irşada intikal edince, irşadı tergib ve terhib, tebşir ve inzara taksim eder. Sonra vicdana tecellî edince, reca ve havf husule gelir. Sonra irşadın iktizasındandır ki, havf ile reca arasındaki müvazene devamla muhafaza edilsin ki, reca ile doğru yollara sülûk edilsin, havf ile de, eğri yollara gidilmesin; ne Allah'ın rahmetinden me'yus, ne de azabından emin olunsun.