İşarat'ül İ'caz, 16. âyetin tefsiri, 157. sayfadasınız.

elinde değildir. Yeni, in'ikad ve teşekkül etmeye başlayan hakikatler hakkında kullanılan اَلَّذِينَ 1 ünvanı, hidayeti satıp dalâleti almak gibi şu pis muamelenin—bir nevi ticaret olmakla—zamanın insanları için esaslı bir meslek olmaya başlamış olduğuna işarettir.
﴾ اِشْتَرَوْا 2 ﴿ Ünvanı ise, münafıkların "Hidayeti terk edip dalâleti aldığımız, fıtratımızın iktizasıdır, ihtiyarımızla değildir" diye yapacakları mâzeretin reddine işarettir. Evet, sanki Kur'ân-ı Kerim onlara diyor ki: "Cenâb-ı Hak re'sülmal olarak size uzun bir ömür vermiştir. Ve ruhlarınızda da kemâlât istidadını bırakmıştır. Ve hidayet-i fıtrıyenin çekirdeğini de vicdanınıza dikmiştir ki, saâdeti alasınız. Halbuki sizler saâdete bedel, lezâiz-i fâniye ve menafi-i dünyeviyeyi alıyorsunuz. Demek, su-i ihtiyarınızla, dalâlet mesleğini hidayet mesleğine ihtiyar ve tercih etmekle, hidayet-i fıtriyenizi ifsat, re'sülmalınızı da zayi ettiniz."
﴾ اَلضَّلاَلَةَ بِالْهُدٰى ﴿ 3 münafıkların iki hüsrana mâruz kaldıklarına işarettir. Birisi, dalâlet hüsranıdır. İkincisi, hidayet gibi büyük bir nimeti kaybetmektir.
﴾ فَمَا رَبِحَتْ تِجَارَتُهُمْ ﴿Yani, "Ticaretlerinin kârı olmadı."
Sual: Münafıkların bu ticaretlerinde re'sülmalları da zayi olduğu halde, yalnız kârlarının olmamasından bahsedilmesi neye işarettir?
Elcevap: Akıllı bir tüccarın, kârı olmayan bir alışverişe girişmemesi lâzım olduğuna ve kârı olmamasıyla beraber, re'sülmalın da zayi olması ihtimali olan ticaretlere girişmemesi elzem ve evlâ olduğuna işarettir.
Sual: Ribh fiili, hakikaten münafıkların fiili olduğu halde, bu cümlede ticarete isnat edilmiş olduğu neye işarettir?
Elcevap: Onların ne bu ticaretlerinde, ne eczasında, ne ahvalinde ve ne vesaitinde, ne cüz'î ve ne de küllî bir faide bulunmadığına işarettir. Evet, bazı ticaretlerde

elinde değildir. Yeni, in'ikad ve teşekkül etmeye başlayan hakikatler hakkında kullanılan اَلَّذِينَ 1 ünvanı, hidayeti satıp dalâleti almak gibi şu pis muamelenin—bir nevi ticaret olmakla—zamanın insanları için esaslı bir meslek olmaya başlamış olduğuna işarettir. ﴾ اِشْتَرَوْا 2 ﴿ Ünvanı ise, münafıkların "Hidayeti terk edip dalâleti aldığımız, fıtratımızın iktizasıdır, ihtiyarımızla değildir" diye yapacakları mâzeretin reddine işarettir. Evet, sanki Kur'ân-ı Kerim onlara diyor ki: "Cenâb-ı Hak re'sülmal olarak size uzun bir ömür vermiştir. Ve ruhlarınızda da kemâlât istidadını bırakmıştır. Ve hidayet-i fıtrıyenin çekirdeğini de vicdanınıza dikmiştir ki, saâdeti alasınız. Halbuki sizler saâdete bedel, lezâiz-i fâniye ve menafi-i dünyeviyeyi alıyorsunuz. Demek, su-i ihtiyarınızla, dalâlet mesleğini hidayet mesleğine ihtiyar ve tercih etmekle, hidayet-i fıtriyenizi ifsat, re'sülmalınızı da zayi ettiniz." ﴾ اَلضَّلاَلَةَ بِالْهُدٰى ﴿ 3 münafıkların iki hüsrana mâruz kaldıklarına işarettir. Birisi, dalâlet hüsranıdır. İkincisi, hidayet gibi büyük bir nimeti kaybetmektir. ﴾ فَمَا رَبِحَتْ تِجَارَتُهُمْ ﴿Yani, "Ticaretlerinin kârı olmadı." Sual: Münafıkların bu ticaretlerinde re'sülmalları da zayi olduğu halde, yalnız kârlarının olmamasından bahsedilmesi neye işarettir? Elcevap: Akıllı bir tüccarın, kârı olmayan bir alışverişe girişmemesi lâzım olduğuna ve kârı olmamasıyla beraber, re'sülmalın da zayi olması ihtimali olan ticaretlere girişmemesi elzem ve evlâ olduğuna işarettir. Sual: Ribh fiili, hakikaten münafıkların fiili olduğu halde, bu cümlede ticarete isnat edilmiş olduğu neye işarettir? Elcevap: Onların ne bu ticaretlerinde, ne eczasında, ne ahvalinde ve ne vesaitinde, ne cüz'î ve ne de küllî bir faide bulunmadığına işarettir. Evet, bazı ticaretlerde