İmam Buharî (810-870)

Hadis kitapları, Kur’an-ı Kerim’den sonra en önemli kaynaklardır. Altı büyük hadis aliminden biri olanİmam-ı Buhari hakkında Risale-i Nur’da; "…Buharî’de görmek, aynı Sahabeden işitmek gibidir". (Mektubat, s.129) denilerek onun hadis ilmindeki yeri belirtilmiştir. Künyesi; Ebu Abdullah Muhammed bin İsmail bin İbrahim el-Cufiel-Buhari olduğu halde, İmam Buhari olarak tanınmıştır.

Muhammed, 810 yılında Buhara’da doğdu. Daha küçük yaşta iken babası İsmail vefat etti. Babası İsmail,hadis ilmiyle iştigal ettiği için, kitapları oğluna kaldı. Muhammed’in annesi dindar bir kadındı. İlk dersleriniBuhara’daki alimlerden aldı. On altı yaşında annesi ve kardeşi ile birlikte hacca gitti. Annesi ve kardeşi haccı ifaedip döndükleri halde, kendisi dönmeyerek, hadis alimlerinden ders aldı. Ders alıp hadis öğrenmek için her fırsatıdeğerlendirerek ömrünü yollarda geçirdi. Bu amaçla bazı şehirlere defalarca gidip geldi. Mesela; Bağdat’a sekiz kezgittiği gibi, her defasında Ahmed bin Hanbel ile görüşüp onun ilminden istifade etti.

Muhammed, Bağdat’ın dışında Basra (4-5), Belh, Dımaşk, Humus, Küfe, Medine, Mısır, Nişabur gibiyerleşim yerlerine defalarca giderek, buralarda bulunan tanınmış alim ve din büyüklerinden hadis öğrenmeye çalıştı.Son olarak gittiği Nişabur’da beş yıl kalarak hadis öğrenip ezberlemeye çalıştı. Kendi ifadelerinden anlaşıldığıkadarıyla 1080 hadis öğrenerek bunları kitaplarına yazdı. Uzun seyahatleri boyunca öğrendiği hadislerin kaydedildiğikitaplar büyük bir yekun teşkil etti. Gittiği yerlere kitaplarını da beraberinde götürdü. Hadisleri yazmakla kalmayıphıfzetmeyi de ihmal etmedi. Bağdat’a geldiğini duyan hadisçiler bazı hadislerin senet ve metinlerini birbirine karıştırarak,değişik bölgelerden gelen alimlerin huzurunda Muhammed’in yanında karıştırılmış bir şekilde ve on kişi tarafındanokundu. Hemen yanlışı fark ederek duymuş olduğu hadislerin mahiyetinin öyle olmadığını kendisine soru soran ilk kişidenbaşlayarak tek tek okunan hadislerin doğru şeklini okudu. Böyle nasıl bir hafıza gücüne sahip bulunduğunu alimlerinhuzurunda göstermiş oldu (M. Mustafa el-A’zamî; "Buhari, Muhammed b. İsmail", TDVİA, VI. Cilt, s. 369).

Muhammed, Ahmed bin Hanbel ile aynı dönemde yaşamış olup, bazı Abbasi halifeleri tarafından destek gören,Mutezile mezhebi mensupları tarafından ortaya atılan "Halku’l-Kur’an" görüşüne karşı koymuştur. Devletdestekli bu görüşe karşı koymalarından ötürü, özellikle İmam Hambel, büyük baskılara maruz kaldı. Daha sonrakiyıllarda devlet desteğinin çekilmesine paralel olarak Mutezile davayı kaybetti.

Muhammed, çok sayıda talebe yetiştirdi. Kendi ilminden istifade etmek isteyenlerden bildiklerini hiçbirzaman esirgemedi. Yetiştirdiği talebeleri arasında İmam Müslim, Tirmizi, Ebu Hatim gibi tanınmış hadis alimleri vardır.İlim öğrenmeye çalışanlara yakınlaştığı ölçüde devlet adamlarından uzak durdu. Saraylarına gitmemeyikendisine prensip edinerek, ilmin haysiyetini korumaya ve yüceltmeye çalıştı. Kendisinden hadis dinlemeyi arzu edipsarayına davet edenlerin çağrılarına uymadı. İlmin onların ayağına gidemeyeceğini, gerçekten ihtiyaçları varsa,bizzat kendilerinin ilim meclislerine giderek dinlemelerini tavsiye etti. Bildiklerini öğretmede, Peygamber Efendimizin(asm) "Kendisine sorulan şeyi öğretmekten kaçınan kimsenin ağzına ateşten gem vurulacaktır" hadisi şerifiniesas aldı. Çocuklarına özel ders vermesini teklif eden Buhara valisine, ilmin belli şahıslara tahsis edilemeyeceğinibildirerek teklifi reddetti.

Muhammed, özel ders vermeyi reddedince Buhara valisinin gazabına uğradı. Her dönemde örneklerinerastlanan bir yol izledi. Vali kendine yakın adamları vasıtasıyla İmamın ehl-i sünnetin görüşlerine uymayanfikirlere ve düşüncelere sahip olduğu iddialarını yaydı. Bu iddialara dayanarak da memleketinden sürdü. MuhammedSemerkand’a gitmek üzere yola çıktı. Ancak yolda hastalandığından bu şehre gidemeden vefat etti (870). Ramazan ayınınson gününde Hakkın rahmetine kavuştu.

Muhammed son derece cömert olup bir çok güzel huyu kendinde toplamıştı. Başkalarına özenmez, yeme içmeyefazla ehemmiyet vermezdi. Dünya malına ehemmiyet vermediği, kendisine yirmi beş bin dirhem borcu olan şahsa karşı gösterdiğimüsamaha ile kanıtladı. Uzun zaman geçip borcu ödenmediği halde şikayette bulunmadı. Şikayet için yöneticilere başvurmasınıtavsiye edenlere, ben onlardan yardım istersem onlar da benden kendi işlerine geldiği şekilde fetva vermeleriniisteyeceklerini, dünya malı için dinini satmayacağını belirterek karşılık verdi. Kendisinden habersiz bir şekildeborçluyu şikayette bulunan yakınlarının davranışı üzerine, yöneticilere mektup yazarak söz konusu kişiye kötüdavranmamalarını istedi. Yılda sadece on dirhem vermek üzere borçluyla anlaştı.

Kendisini tanıyanların büyük bir hürmet ve saygıyla andığı Muhammed, hadis ilminin tartışmasızotoritesidir. Çağdaşı olan hadis alimi İbnü’l-Medini; "Onun gözleri kendi gibi birini daha görmemiştir"diyerek övmüştür. Risale-i Nur’da hadis alimlerinin isimleri verilirken daima ilk önce Onun adı gelir. Hadis ilmiyle okadar haşir neşir olmuştur ki, anında sahih olmayan hadisi fark edecek seviyeye yükseldi. "Evet, fenn-i hadisinmuhakkikleri, nakkadları o derece hadisle hususiyet peydâ etmişler ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın tarz-ıifadesine ve üslûb-u âlisine ve suret-i ifadesine ünsiyet edip meleke kesb etmişler ki, yüz hadis içinde bir mevzuu görse,"Mevzudur" der. "Bu hadis olmaz ve Peygamberin sözü değildir" der, reddeder. Sarraf gibi, hadisincevherini tanır, başka sözü ona iltibas edemez" (Mektubat, s. 95). Yine Risale-i Nurda ;"…beş yüz binhadisi hıfzına alan Hazret-i Buharî başta olarak, Kütüb-ü Sitte-i sahiha ile nakilleri, gözle görmek kadarkati…" (Mektubat, s. 119), yer almaktadır.

Sahabelerin, Kur’an-ı Kerimi hıfz etmeden sonra en çok dikkat ettikleri şey, Peygamber Efendimizin (asm)fiil ve hareketleri oldu. Bütün kuvvetleriyle her hareketini izlemeye, her yaptığı şeyin hikmetini öğrenmeye, adetaOnun gibi yaşamaya çalışmaları oldu. En küçük hareketini takipte ihmal etmediler. Muhaddisler de bu yüce insanlarınçabalarını bize kadar ulaştırarak büyük bir hizmeti ifa ettiler. İşte bu hizmette en büyük pay sahibi olanlarınbaşında Muhammed Buharî gelir. Bu mükemmel hizmetleri neticesinde vücuda getirdikleri eserleri Kur’an-ı Kerimden sonraen sahih kitaplar olarak kabul görme şerefine nail oldular.

Bediüzzaman Hazretleri bu konuda şu ifadelere yer verir: "… Buharî’de görmek, aynı Sahabeden işitmekgibidir" (Mektubat, s. 129). Muhammed, hadisleri yazmadan evvel önce bütün kaynakları tespit edip toplar ve çalışmalarındaçok titiz davranırdı. Yazdıklarını bizzat kendisi defalarca okuduğu gibi talebelerine de okutarak tashih ederdi. Bazıkitaplarını üç kez yazdığı oldu.

Eserleri

En büyük ve en tanınmış eseri Sahih-i Buharî olarak tanınan, Camiu’s-Sahih adlı hadis külliyatıdır.On altı yılda tamamladığı bu eserini, altı yüz bin hadis arasından seçerek vücuda getirdi. Her bir hadisi, önceboy abdestini alır, iki rekat namaz kıldıktan sonra yazmaya başlardı. Bu eseri, hiçbir eserin kazanmaya muvaffak olamadığıbir ihtimam ve mazhariyete nail oldu.

Bu eserinden sonra diğer önemli bir eseri de daha önce yazmış olduğu, Tarihu’l-Kebir adlı eseridir.Burada, on üç bine yakın ravinin güvenilirlik dereceleri tespit edilmektedir.

Bu iki eserinin dışında; Tarihu’l-Sağir, Kitabü’d-Duafai’s-Sağir, Kitabü’l-Küna olmak üzere daha birçok eser miras bırakmıştır.