Tahavvülat-ı Zerrat Şerhi-4

"Yoksa, maddiyyun ve tabiiyyunların tevehhüm ettikleri gibi tesadüf oyuncağı ve karışık, manasız bir hareket değildir."

Maddiyyun ve tabiiyyun aynı tarz yaklaşımın farklı şekillerde ifade edilmesi şeklinde kabuledilebilir. Bu temel yaklaşım ise varlıkları bir yaratıcıdan bağımsız, kendi iç dinamikleri ile işliyor olarak görmektedir.Kâinatın işleyişinde bir mekaniklik, sebebin sonucu doğurduğu zincirleme bir işleyiş, varlıkların kanunlarınidaresi altında ve onların yönlendirmesine tabi oldukları anlayışı hakimdir. Bu noktada bir yaratıcının varlığınıkabul edip etmemekten öte, varlık aleminde en küçükten en büyüğe, zerreden güneşlere her şeyin her an, zamanın enküçük dilimlerinde bile Yaratıcının emri, iradesi, yönlendirmesi ile şekillenip vücut bulduğunu kabul edip etmediğimizönemlidir. Zira Hıristiyanlığın da belirgin şekilde etkisi altında kaldığı ifade edilen Newtoncu mekanik anlayış,başlangıçta bir yaratıcı fikrini kabul etmekte ancak, bu yaratıcının düzeni kurup varlıklar çarklarını, kanunlarzembereği emrine verdikten sonra artık müdahale etmediğine inanmaktadır.

Günümüzdeki uzantıları Pozitivizm, Determinizm, Darwinizm gibi ekoller olan bu anlayış, varlığıkendi içinde anlamaya çalışmakta, bütün özellikleri varlığın özünde aramaktadır. "Ne kadar güzel yaratılmış"ifadesinden çok uzaklaşmaktadır. Varlığı yalnızca maddeden ibaret sayan, dolayısıyla algılarının dar alanınahapseden bu bakış, günümüzün sık kullanılan ifadesi ile "kartezyen" kalmaya mahkumdur. Yani, yalnızcabelli şartlar içinde, sınırları çizilmiş bir alanda geçerli ve tutarlı olabilir. Bu alanın dışına çıkıldığındatutarlılığını ve geçerliliğini yitirecektir. Dolayısıyla hükümleri genel geçer değildir. Bu bakış açısınınortaya koyduğu tarifler yaklaşımlar, açıklamalar; algılar ve maddenin karşılıklı etkileşiminden doğan hükümlerolduğu için maddenin algılanabildiği miktarla bağlantılı olacaktır. Algılama sınırları çeşitli şekillerde genişlediğindehükümler de değişecektir. Aslında maddenin iç özelliklerinden türetilmiş algı ve ölçülerle ortaya konan hükümler,dar bir alanı ifade etmeye, sınırlı kalmaya mahkumdur, çünkü insan sınırlıdır ve bu hali ortadan kaldırmaya yönelikgeliştirdiği teknik imkânlar da sınırlı kalmaya mahkûmdur.

İnsan bu hali ile varlıkları gözleyip onların işleyişine dair hükümler ortaya koyar. Tabiatrisalesinde aklen ortaya konabilecek hükümler dört grupta toplanmıştır: "Evet, madem mevcudat var ve inkâredilmez. Hem, her mevcut san’atlı ve hikmetli vücuda geliyor. Hem madem kadîm değil, yeniden oluyor. Herhalde, ey mülhid,bu mevcudu, meselâ bu hayvanı, ya diyeceksin ki, esbab-ı âlem onu icad ediyor, yani esbabın içtimaında o mevcut vücutbuluyor; veyahut o kendi kendine teşekkül ediyor; veyahut tabiat muktezası olarak, tabiatın tesiriyle vücuda geliyor;veyahut bir Kadîr-i Zülcelâlin kudretiyle icad edilir."

Maddiyyunluk; "Evcedethü’l-esbab" yani "Esbab bu şeyi icad ediyor." ya da "Teşekkelebinefsihi" yani "Kendi kendine teşekkül ediyor, oluyor, bitiyor" şeklinde ifade edilen yolları temsiletmektedir. Tabiiyyunluk ise; "İktezathü’t-tabiat" yani "Tabiidir, tabiat iktiza edip icad ediyor" düşüncesinitemsil etmektedir. Her iki isim altında toplanmış yollar için gerekli olan şey ise mekanikliktir. Yani insan aklı, daralgı sınırları içinde ortaya koyduğu hükümlere uygunluk ölçüsünde düzenlilik anlayışına sahiptir. Bu isezincirleme, birbirini takip eden ve bu takiplerin hep öncekilere benzer tarzda olması gerektiğini düşünen bir yaklaşımdır.Yalnızca bir başlangıç iradesi gereken ve işleyiş başladıktan sonra iradenin devre dışı kalıp, sistemin kendi içdinamikleri ile otomatik olarak yürümeye başladığı bir kâinat kabulünü esas almaktadır. Böyle bir varlık anlayışındaher şeyin bir sonraki anda ne olacağını kestirmek hatta bilmek kesinlikle mümkündür. Önemli olan işleyişi iyi takipedebilmektir. Bunu yapabildiğiniz anda işleyiş mekanizmalarını tespit ettiğiniz varlıklara hükmedebilmeniz de mümkünolacaktır. Çünkü mekanik kâinat anlayışında bir andan diğerine geçişte artık irade söz konusu değildir. İradebaşlangıçta kâinatın yaratılmasında devreye girmiş, sistemi oluşturmuş ve işeyişini kendi haline bırakarakdevreden çıkmıştır. Bu noktada Tabiat Risalesinden naklettiğimiz "Hem, madem kadim değil, yeniden oluyor" cümlesiçok önemlidir. Belki işin en can alıcı noktasıdır. Çünkü eski olmayan, sürekli yenilenen bir alemde her an hükmügeçerli olan külli bir irade kaçınılmazdır.

İşte makro alemde çoğunlukla bu tarz mekânik yaklaşımlara uydurabileceği gözlemler yapan"maddiyyun" ve "tabiiyyun" ekolleri bu mekanik işleyişe uyumu, düzen olarak adlandırmışlardır. Öncesi-sonrasıbelli, hangi etkiye nasıl tepki vereceğini bildiğimiz ve işleyişini kurallar ve kanunlar şeklinde ifade edebildiğimizbir varlıklar alemi düzenli ve kararlı olarak kabul edilmiştir. Oysa, aynı varlıkların temelini teşkil eden zerreleraleminde bu durum söz konusu değildir. Bir zerrenin hangi anda nerede olduğunu, nereye gideceğini, nasıl davranacağınıkestiremezsiniz. Rockefeller Üniversitesi fizikçisi ve "Kozmik Kod: Tabiatın Lisanı Olarak Quantum Fiziği"isimli eserin yazarı Heinz R. Pagels: "Quantum dünyası bizim gündelik hayatımızda yüz yüze olduğumuz dünyanınkuralarıyla şekillenmemiştir" diyor. 1988 Temmuzunda The Christian Science Monitor’un Quantum Leap (Quantum Sıçrayışı)ismi ile çıkardığı ekte ise şu ifadeler yer almaktadır: "Quantum mekaniğine göre her şeyin yapı taşı olantemel partiküllerin, mesela elektronun herhangi bir yerde bulunup bulunmadığı sadece istatistiksel bir ihtimaliyet şeklindeifade edilebilir." Bunu takip eden paragraftaki şu ifadelerde çarpıcıdır: "Newton elbette kâinattaki her birpartikülün yeri ve momentumunu ölçemeyeceğini biliyordu. Fakat asırlarca bu ölçme zorluğunun, yetersiz ve hassasolmayan cihazlardan kaynaklandığı düşünülüyordu. Yani bir kedi kılının kalınlığını cetvelle ölçmeye kalkıştığımızdakidoğruya ulaşma güçlüğüne benzer bir güçlük yaşanıyordu. Quantum mekaniği problemin bundan çok daha kompleksolduğunu gösterdi. ‘Ölçümün doğruluğunu engelleyen şey aletlerimizin kötülüğü değildir.’ sonucunu ortayakoydu. Çünkü bu ölçülememe özelliği varlığın en temel tabiatıdır. Basitçe, partiküller bizim beklentimizeuygun şekilde orada bulunmamaktadırlar."

Bizler ise beklentilerimize uymayan halleri, varlıkların işleyişinden edindiğimiz ölçülere göre düzensiz,kararsız, belirsiz kabul ediyoruz. Düzenli, kararlı ve belirli olarak gördüğümüz makro alemin temelini oluşturanzerreler boyutunda bir kaos olduğunu söylüyoruz. Ancak "random" kelimesi ile ifade edilen bir sonraki anınkestirilememesi, bizim ölçülerimize uygun kurallar dahilinde hareket etmemek, bir partikülün başıboş, serseri olduğuanlamına gelmemelidir. Çünkü bir sonraki basamağın kestirilemediği ve belirsizliklerin ön planda olduğu zerrelerinhareketi hikmetli, maksatlı, iradi fiillere dönüşmektedir. Bunu izah için farklı yaklaşımlar ortaya konmakta, ancakyeterli miktarda zerre bulunduğunda tahmin edilebilir düzenli bir fiil ortaya çıkacağı ifade edilmektedir. Fizikçilerbu durumu yazı-tura için atılan para misaliyle açıklamaya çalışırlar. Tek atışta yazı yada tura gelme ihtimalinibelirlemek daha güçken, atış sayısı arttıkça yazı yada tura yönünde belirginleşme olacaktır. Diğer taraftanEinstein’ın meşhur "Allah kainatla zar atmaz!" sözünü doğrulayacak pek çok gerçek mevcuttur. Sonra kararsızlıklardan,belirsizliklerden kararlı ve bilirli bir düzen çıkarabilmek sonsuz zerrenin olduğu bir ortamda sonsuz iradeyi gerekli kılar.Böyle bir irade varsa, temeldeki kararsızlık da iradi ve şuuri olmalıdır. Yani başıboşluk mümkün değildir. Nezaman nasıl davranacakları bilinmeyen,-Heizenberg Belirsizlik Prensibine göre-aynı anda yeri ve momentumu tespitedilemeyen, ihtimallerin, imkanların, dalgalanmaların yani İslami literatürde "imkan dairesi" olarak tarifedilen alan, olması kuvvetle muhtemel bir alemden bizim düzen anlayışımıza hitab eden, işleyişi kurallara dönüşenâlem hasıl olmaktadır. O zaman tesadüfilik olmamalıdır.

Michael Berry, New Scientist’in Kasım 1987 tarihli sayısında "Quantum physics on the edge ofchaos" (Quantum fiziği kaosun kıyısında) başlıklı makalesinde, Quantum fiziğindeki tahmin edilemez oluşun yanirandomluğun Newtoncu bakıştaki her türlü düzensizlikten farklı olduğunu, Quantum mekaniği denklemleri ile Quantumdalgalarının yoğunluğundan olayların ortaya çıkış ihtimallerinin büyük ihtimalle doğrulukla tahmin edilebileceğinisöylüyor. Günlük hayatta Quantum mekaniğinin direk etkilerinin olduğunu ancak, Quantum dalga boylarının çok küçükolması nedeniyle gözlenemediğini söylüyor. "Nakkaş-ı Ezeli’nin Kalem-i Kudreti" yazısında çizdiğimizkainat tablosunu burayla birlikte düşünürsek, büyük bir hızla işleyen zerre noktasının yani kudret kaleminin ucununQuantum dalgalarına dönüşümünü ve sinema perdesindeki hızla değişen levhaları daha net anlayabiliriz.

Öte yandan James P. Crutehfield, J. Doyne Farmer, Normon H. Packard ve Robert S. Show ekibi tarafından hazırlanmışolan İnsan ve Kainat dergisinin Nisan 1987 sayısındaki, "Kainatta Tesadüfe Yer Yok! KAOS" isimli makalede yeralan şu cümleler gerçekten çarpıcı: "Yunanca’dan gelen kaos kelimesinin anlamı bilindiği gibi şudur: Kainatınoluşmasından önce geçirdiği düşünülen uyumsuz, kuralsız, karmaşık durum… Bilim alanındaki son buluşlar, bu düşünceyide temelden sarsmış ve kelimenin anlamını bile değiştirerek, determinist bir yapıya sahip olan kaosta sabit kurallarbulunduğunu, tesadüfe yer olamadığını ortaya koymuştur. Son görüşlere göre kaostaki olayların altında öyle mükemmelgeometrik düzenler ve kurallar vardır ki, tıpkı muhtelif elemanlar ihtiva eden bir tatlı hamurunun karıştırılmasıgibi belli bir sebep-sonuç münasebeti bulunan, fakat kolay kolay tahmin edilemeyen durumlar ortaya çıkmaktadır. Kaostakimutlak düzen ve isabetli tahmin yapmaktaki güçlüklerin sebepleri, bilimsel bir gerçeklikle açıklanmaktadır."

Burada "geometrik düzenler" ve "determinist yapı" ile vurgulanmak istenen şey iradeninvarlığı olmalıdır. Bizim anlayışımıza uymayan, düzen anlayışımızla örtüşmeyen işleyişlere başıboş,"tesadüf oyuncağı ve karışık, manasız bir hareket" deme hakkımız ve yeterliliğimiz yoktur. Bu hükümlerancak bizim asılsız vehimlerimiz olabilir. İzah edebilelim yada edemeyelim, gidişini, sonucunu tahmin edebilelim yadaedemeyelim zerrelerin işleyişi ve onlarla çizilen kainat tabloları iradesiz, kontrolsüz, bir yaratıcıdan bağımsızolamazlar. Yaratıcı ise bizim keyfimize, arzularımıza göre hareket etmek zorunda değildir.