İki Tablo

Dünyadan

Kendisinin daha sonra "Eski Said" dönemi diyeceği, hayatının ilk kısmında felsefe ve akliilimlere uygun bir meslek arar. Yalnızca kalple hareket etmeyi yeterli ve tatminkar bulmadığı gibi kalpten uzak olan aklında tek başına kendisini kurtaramayacağının fakındadır aslında. Sürekli felsefi kitaplarla uğraşmanın verdiği sıkıntıdankurtulmaya çalışır. Bunu başarır da.

Kur’an’a yönelir, "Tevhid-i Kıble" eder. Yani, istifade ettiği kaynak tektir. Üstad-ı hakikiyalnız Kur’an’dır, Tevhid-i Kıble de yalnız onu kaynak almak ve ondan medet istemektir. Bu hal Risale-i Nur Külliyatındakendini gösterir. Onun eseri çeşitli makamlardaki izahlardan oluşmaktadır. O, tıpkı İmam-ı Gazali, İmam-ı Rabbanive Mevlana Celaleddin gibi, kalbiyle akli istidlalin himayesinde gittiği gibi aklıyla da kalbin himayesinde ilerler. SonuçtaEski Said yavaş yavaş Yeni Said’e inkılap eder.

Risale-i Nur ise hakikat arayanlara uzman hekim olduğu gibi dinsizliğe ve dalalete de korkutucu vesusturucu bir silah olur. Nursi eserlerinde iki sahne oluşturur. Birinde ehl-i gaflete göre dünyanın halini tasvir eder.Diğer sahnede ehl-i hidayetin halini tasvir eder.

Ehl-i gafletin durumlarını anlatırken şöyle der:

Beni dünyaya çağırma ona geldim fena buldum.
Demâ gaflet hicab oldu; ve nûr-u Hak nihân gördüm.
Bütün eşyâ-i mevcûdat; birer fânî muzır gördüm.
Vücud desen, onu giydim; ah! Ademdi, çok belâ gördüm.
Hayat desen, onu tattım; azap ender azap gördüm.
Akıl ayn-ı ikâb oldu; bekâyı bir belâ gördüm.
Ömür ayn-ı hevâ oldu; kemâl ayn-ı hebâ gördüm.
Amel ayn-ı riyâ oldu; emel ayn-ı elem gördüm.
Visâl nefs-i zevâl oldu; devâyı ayn-ı dâ’ gördüm.
Bu envâr, zulümât oldu; bu ahbâbı yetim gördüm.
Bu savtlar, na’y-i mevt oldu; bu ahyâyı mevât gördüm.
Ulûm evhâma kalboldu; hikemde bin sekam gördüm.
Lezzet ayn-ı elem oldu; vücudda bin adem gördüm.
Habîb desen onu buldum; ah! Firakta çok elem gördüm.

Ehl-i hidayet hakkındaki tasvirinde şöyle diyor:

Demâ gaflet zevâl buldu; ve nur-u hak ayan gördüm.
Vücud bürhan-ı Zât oldu; hayat mir’at-ı Haktır, gör.
Akıl miftâh-ı kenz oldu; fenâ bâb-ı bekâdır, gör.
Kemâlin lem’ası söndü; fakat, Şems-i Cemâl var, gör.
Zevâl ayn-ı visâl oldu; elem ayn-ı lezzettir, gör.
Ömür nefs-i amel oldu; ebed ayn-ı ömürdür, gör.
Zalâm zarf-ı ziyâ oldu; bu mevtte hak hayat var, gör.
Bütün eşya enîs oldu; bütün asvât zikirdir, gör.
Bütün zerrât-ı mevcudât , birer zâkir müsebbih, gör.
Fakrı kenz-i gınâ buldum; aczde tam kuvvet var, gör.
Eğer Allah’ı buldunsa, bütün eşya senindir, gör.
Eğer Mâlik-i Mülke memlûk isen, Onun mülkü senindir, gör.
Eğer hodbîn ve kendi nefsine mâlik isen, bilâaddin belâdır, gör.
Bilâhaddin azaptır tat; belâ gâyet ağırdır, gör.
Eğer hakîki abd-i Hudâbin isen, hudutsuz bir safâdır, gör.
Hesapsız bir sevap var tat; nihayetsiz saadet gör…