Hz. Muhammed (asm) Ve Kozmik Mikrodalga Fon Işıması

Bunları Biliyormuydunuz?

Risâle-i Nur'un değişik yerlerinde orijinal bir hadis-i şerif dikkat çeker. Orijinal çünkü manası eski devirlerde anlaşılamayacak kadar ilericidir ve ancak günümüz fiziğiyle bir nebze anlaşılabilir. Biz de bunlardan artık netlik kazanan bir yönünü, zamanımız fiziğiyle ilgili bir mu'cizesini yazımıza konu edeceğiz.

“es-semau mevcun mekfufun” hadis-i şerifinden Risâle-i Nur Külliyatı'nda ya bizzat veya atfen birçok yerde bahs olunur. Hadisin meali şudur: “Gökyüzü dondurulmuş dalgadır.” “Gökyüzü su ile dolu olmadığına göre, bu ne demektir? Hem su olsa dalgaların kararlı olması ne demektir?” gibi sorular bize mananın “zahir”de olmadığını, ancak ciddi bir irdeleme sonucunda elde edilebileceğini gösterir. Bu açıdan hadisleri yorumlamaya kalkışan kişinin hadisin bahsettiği konunun uzmanı olması gerekmektedir. Tabii ki, dinden habersiz birilerinin de hadis yorumlamaya kalkışması karganın bülbülü taklidi gibi sırıtacaktır.

Günümüz fiziği bize dalga oluşumu için ortamda illede “su” olması gerekmediğini1 daha modern fiziğin besmelesindeyken söyler. Bizim gözlerimiz elektromanyetik spektrumun (EMS) belirli bir aralıktaki dalgaboylarını (ışık) görüp diğerlerini görememektedir. Spektrumun geriye kalan değişik aralıkları için değişik aletler kullanılmaktadır. Meselâ, gece görüş aletleri spektrumun kızılötesi ışın bölgesini kullanır. Gözlerimiz bu dalga boyuna kördür, bu alet gördüklerini gözümüzün algılayabileceği dalga boylarına tercüme ederek görmemize yardım eder. Spektrumun bir diğer aralığı ise radyo dalgalarına ayrılmıştır. Bu aralıktan haberleşmede ve gökyüzünü gözlemlemede istifade etmekteyiz.

1962 yılında Bell Telefon Laboratuvarlarında (Murray Hill, New Jersey, Amerika) Arno Penzias (doğ. 1933) ve Bob Wilson (doğ. 1936) birlikte radyo-astronomi çalışması yapmaktadırlar. 1964 yılında Bell Laboratuvarınca geliştirilen dönemin en hassas anteniyle çalışırlarken çok hafif bir sinyal yakalarlar. EMS'un mikrodalga bölgesinde çalışan boynuz şekilli anteni hangi yöne çevirirlerse çevirsinler durum değişmez. Önce bunu parazit zannederler ve mümkün bütün parazit kaynaklarını çıkarırlar, fakat sinyal devam etmektedir. Sinyalin mutlak sıcaklıktan yaklaşık 3 Kelvin yukarıdan (2.725 Kelvin) geldiğini tesbit ederler. Bir yıl boyunca yapılan gözlemlerde sinyalin değişmediği saptanır.

Sinyal sadece belirli bir dalga boyunda2 dondurulmuştur ve bütün uzaydan gelmektedir. Yani, “es semau mevcun mekfufun”.

Bu sırada Princeton Üniversitesindeki fizikçilerden Robert H. Dicke (1916­1997) de Big-Bang (evrenin yaratılışındaki Büyük Patlama)nın ispatlanması için çalışıyor ve bu amaçla bir anten çalışması yapıyordu. Eğer Big-Bang gerçekleşmişse geriye bir kalıntı bırakması gerekiyordu. Penzias'ın getirdiği haber üzerine Dicke Bell Laboratuvarlarına giderek kozmik fon ışımasını (CMB, cosmic microwaeve background) bizzat kendisi test etti. Haberin doğruluğu kesinleştiği anda bu Dicke ve Wilson üzerinde buruk bir etki yaptı. Dick inandığı teorinin isbatını kaptırırken, Wilson ise inançsızlığının inadına Allah'ın evreni yarattığı fikrine kendi elleriyle isbat bulmuştu!

Bu buluş evrenin bir noktadan doğduğunu ve yaşının yaklaşık 12-14 milyar yıl olduğunu ispatladı. Büyük Patlama teorisine göre; atomdan çok daha küçük ve sıcaklığı yüzmilyon kere trilyon kere trilyon olan bir noktadan doğan evren zaman içinde genişledi ve soğudu. Büyük Patlamadan sonra kozmik mikrodalga fon ışıması daha yüksek idi ancak evrenin doğumundan 300.000 yıl sonra soğudu ve şimdiki değeri olan 2.7 Kelvine düştü.

Astronomide yeni bir çığır açan bu buluşları için Penzias ve Wilson 1978'de Nobel ödülü aldılar. Penzias bu buluş için dolaylı yoldan İncil'den delil getirirken, “din adamları kazandı” demişti. Acaba bu buluşun bizzat kendisini Rasulullah'ın (asm) 1400 sene önceden haber verdiğini bilse kim bilir ne düşünürdü?

Tahlil

Bu hadis-i şerifte iki nokta dikkati çekiyor.

İlki: Böyle bir tesbitin bilinmesi, yani kozmik fon ışımasının resminin çekilmesi. Buna hiç şaşmamak gerektir. Çünkü Bediüzzaman Said Nursi'nin Mirac Risâlesi'nden öğrendiğimiz gibi Hz. Muhammed (asm) Miraca çıkarken (esnasında) Allah'ın isimlerinin hepsinin hakikatinin en yüksek mertebesini öğrenmiştir. Bütün ilimler ise Hakîm ismi başta olmak üzere birçok diğer ismin küçük bir tecellisinden ibarettir. Filhakika bu “hadis”e şaşırmamak gerektir, çünkü mikrobun bilinmediği bir zamanda Nebiyyullah karantina uygulamıştır. Fark sadece mu'cizenin türüdür, biri tıp dalındayken diğeri fizik dalındadır.

İkincisi: Bütün ilimlerde bir buluş yapıldığında küçük bir problem yaşanır. Buluşun ismi ne olacak? Yani hadiseyi çözmek ayrı, isimlendirmek ayrıdır. İsim, olayı açıklayacağı düşünülen mümkün en yakın kavramdan yola çıkılarak verilir. Bu isim hadiseyi tam olarak açıklamayabilir, ama biz onun tanımından öğreniriz; belirsizlik kuralı (uncertainity principle), kuarkların “çekicilik”, kırmızı kuark, yeşil kuark, mavi kuark olarak adlandırılması gibi. Bu açıdan bakıldığında Hatemü'l-Enbiyanın (asm) kozmik mikrodalga fon ışımasının “sabit bir dalga boyuna” sahip olmasını “dondurulmuş dalga” olarak tanımlaması ikinci bir mu'cizedir.

Kur'an-ı Kerim kendine has üslûbuyla Büyük Patlamayı anlattığı gibi Tercümân-ı Âzam Muhammed-i Arabi (asm) da hadisiyle isbatını yapmıştır. Bediüzzaman Said Nursi ise bu hadisi Penzias ve Wilson'dan yaklaşık 60 sene önce gündeme getirip gün yüzüne çıkartmıştır ve hem de enteresandır, bu hadisi Mi'rac Risâlesinde de açıklamaktadır.