Denizli Ağırceza Mahkemesi Yüksek Makamına Son Müdafaam

Gayr-i Münteşir

İddia makamı ne safahat-ı muhakemeyi ve ne de bize karşı irad ettiği indî edillenin hiçliğini,kifayetsizliğini, çürüklüğünü ve delilsizliğini ve gerek hak ve hakikatı zerre miktar nazara almayarak, mutlakabizi cezalandırabilmek emeliyle hâlâ cemiyetçilik teranesini tekrar etmekte ve bu âna kadar yüzlerce defa cevabıverilmiş mes’eleleri yeni baştan mahkeme-i celile huzuruna sevketmekte ve hiçbir ehliyet-i ilmiyeyi hâiz olmayan eskiehl-i vukufun sırf ilhad ve inkârın müdafaasını istihdaf eden raporlarına istinad ederek en yüksek adlî makamınnezaret ve murakabesi altında merkez-i hükûmette, devletin en salahiyetli profesörlerinden mürekkep bir ilim heyetinintedkiklerini hiçe saymak ve tanımamaktadır. Bîçare, bir kısım temiz nâsiyeli ve bu memleket için cidden nâfi’,vefakâr vatan evladlarını tecziye ettirebilmek suretiyle koyu bir inkârın intikamını almak için yanıp tutuşan müddeiumumîbeyefendi, heyet-i hâkimeyi aleyhimize tahrik için otuz sene evvel yazılmış ve herşeyden evvel ilmî olması icab edenve hakaik-ı İslamiyenin tâ bidayetten beri cereyan etmekte bulunan bir kısım tecelliyatını aksettirmekten başka birmaksad taşımayan ve sû’-i tefsir edilir korkusuyla ve milletimiz arasında herhangi bir sarsıntıya sebeb olur düşüncesiyle,mevcudları ortadan kaldırılan ve hattâ imha edilen bir eseri öne sürmekte ve bazı şahsiyetlerle bazı aramada tekevvünetmiş bazı vakayi’den mütevellid ve sırf benim şahsıma ait aksülamelleri yâd ederek, bunlardan tamamen bîhaber ve sırfdinî hakikatların taharrisi kaygusuyla kitablarımı yazmış ve okumuş olan bir kısım bîgünahları sırf saika-idiyanetle âciz şahsıma ve eserlerime karşı hüsn-ü zanlarından dolayı mahkûm ettirmek istenmektedir. Eğer ortada omeşhur şahsiyetlere karşı işlenmiş bir suç varsa bundan ben mes’ulüm. Sırf dinî noktadan âciz şahsıma vehakikatta benim olmayan ve hakaik-ı Kur’aniyenin birer aksinden ibaret olan müellefatıma hüsn-ü zan etmeleri yüzündenbir kısım bîçare ve hüsn-ü niyet sahibi vatandaşlar, benim bu şahsî cürmüme ne için teşrik ediliyor? Bu kadar açıkbir gadir, tarih-i adlînin neresinde meşhuddur? Eğer benim rical-i devlet ile bir maceram gelmiş geçmiş ise ve tarihekarışmış olan bu macerayı o makam bir türlü hazmedemiyor ise düşünsün ki, ben o günün adamıyım ve onlar ileaynı seviyede o macerayı birlikte yaşamışım. Bugün sırf benim ilmimden dolayı âciz şahsıma hüsn-ü zanda bulunanhabersiz bîçarelerin, benim sâbık mücadelâtımdan mes’ul olmaları hak ve adaletin neresine sığar?

İddia makamının bizi mutlaka cezalandırabilmek için tekrar tekrar öne sürdüğü ve bugünün hâdisesigibi gösterdiği mektublar ve sair delillerin kısm-ı azamı da yirmi senelik terakümattır. Bunların çoğunun hesabıEskişehir mahkemesinde görülmüştür. Ve üzerlerinde aflar geçmiştir. Bilhassa her zaman öne sürdüğü mahremTesettür Risalesi, bu meyandadır. İddia makamı, mahrem risalelerimin evimde odun yığınlarının altında çivili sandıkiçinde bulunması gibi mahremiyet iddiamızın mesnedini teşkil eden bir delili de çürütebilmek; bunun benim müfarakatımdansonra mensublarım tarafından yapılmış olması muhtemeldir gibi imkânat vukuat yerinde kullanılarak bir mütalaaserdetmiştir. Halbuki bu arama, tevkifimden evvel huzurumla yapılmıştır. Hakikatların mahall-i izharı olması icabeden bir makamın böyle çocukça ve hiç delilsiz bir mütalaa yürütmesini, o makamın şeref ve vakarıyla kabil-ite’lif görüyorum.

Aleyhimizde serdedilen diğer bir iddia da, güya milliyetçiliğe karşı cephe alışımızdır. Binseneden beri alemdar-ı İslâmiyet olarak liva-yı hidayeti ve hakikî meş’ale-i medeniyeti omuzlarında dalgalandırmış,zulümle küfür ve ilhadın zulmet …… içinde bunalan ışıksız ve mahrum beşer kitlelerine adalet ve insaniyet vesaadet şuleleri, ümid ve inşirah ziyaları taşımış olan bu kahraman necib ve muzaffer Türk Milletinin dâhilî bünyesindekuvvetlenmesi demek olan bir milliyet sevgisine biz muarız olanlardan değil, bilakis onu samimî ruhumuzla isteyenlerdeniz.Bizim muarız olduğumuz cihet sadece milliyetçilik, Müslümanlık uhuvvetini kıracak ve bir cemiyet hodgâmlığı, tecavüzve nefret-i ruhî doğuracak şekilde sû’-i telakki edilmesi ve sû’-i istimalidir. Müslüman câmiasını, evet hakikîinsanlık ve fazilet mefkûreleri etrafında toplanmış olan bu insan câmialarını sebebsiz birbirine düşman yapacakkadar böyle dar bir düşünüşün ve koyu ifratçılığın muarızı olmak, bu millete hıyanet midir, yoksa hizmetmidir? Bunun takdirini ehl-i insafa bırakıyorum. Maamafih biz bu kabil telakkilerimizin propagandacısı da olmadık. Enson sözüm şudur:

Efendiler! Yirmi senelik bir mazlumiyet hayatında yüzü mütecaviz kitaplarım içinde en mahrem mektub verisalelerinde asabiyetle yazılmış beş-on cümle ile hüsn-ü niyet ve samimiyeti her vesile ile teslim edilmiş hayırhahbir insanın bil’iltizam mahkûm edilmek istenilmesi gösteriyor ki, hakikati haykıran Risale-i Nur mahkûm edilmez. Kim varki, yirmi senelik hayatının bütün mahrumiyet anlarında değil, böyle beş-on belki binlerce yanlış olmasın.

Bu mahkeme yalnız bu hâzır zamana değil, belki iki istikbalin tenkidlerini nazara alıp öylece muhakemeetsinler. Son sözüm; Hasbünallahi venimel vekil!