Bizdeki Cünûn

Dünyadan

Said Nursi gençliğinde de olgunluk döneminde de hareket adamı olmaktan geri durmadı. Geçirdiği yetişmedöneminden geriye kalanlar derinlemesine tahkikleri ve Risale-i Nur Külliyatı idi. Gençliğinden beri devam edenfaaliyetleri sebebiyle çok çetin engellerle karşılaştı. Defalarca hapsedildi. Tutukluluk ve mahpusluğu 80 yıllık ömrünün30 yılını aldı.

Hapis ve sürgünler onu durduramadı. Onu tımarhaneye bile gönderdiler. Her defasında masum olduğu anlaşılıyor,sürgün, hapis yada akıl hastanesinden kurtuluyordu.

Bir defasında Sultan Abdülhamit’e başvurarak, bu ülkede yaşayanları geri kalmışlıktan kurtaracak veonları eğitecek bir üniversitenin açılmasını teklif etti.

Araştırmacılar, Bediüzzaman’ın istibdada son derece karşı olduğunu, kalkınma ve terakkiyesamimiyetle inandığını belirtmektedirler. Her şeye rağmen, iktidar güçlerinin şiddet uygulayarak onu hapse, sürgüneve tımarhaneye göndermesine karşılık, onun muhalefeti söz ve düşünceyi aşmıyordu.

Nursi, Sultan II. Abdülhamit’e yaptığı söz konusu teklifin ardından kendisini Tımarhanede buldu.Hastane doktoru durumu öğrenmek için, hastalara sorulan klasik soruları, ona da sordu:

"Hasta olduğun halde İstanbul’a neden geldin?"

Bediüzzaman: "Ben değil, millet ve memleket hasta, buraya İstanbul’u tedavi etmeye geldim" vedevamla "önceden Şarkın bozulmasını sadece bir uzvun hastalanması zannederdim. Fakat İstanbul’u görüp, nabzınıtutunca, hastalığın kalpte olduğunu anladım. Meğer, buradan o tarafa yayılmış. Boşuna iyileştirmeye uğraşmışımki onlar buna mukabil, beni delilikle itham ettiler" cevabını verdi. Bediüzzaman, ümmetin yakalandığı hastalığınaslını doktora anlatmayı sürdürerek sözünü şöyle bitirir:

"Eğer dalkavukluk, ikiyüzlülük ve şahsi menfaati milletin menfaatinden önde tutmak akıllılıksayılıyorsa, şahit olun ki ben böyle bir akıllılıktan kendimi azad ediyorum ve daha masum olan mecnunlukla iftiharediyorum."