Bediüzzamana Göre Bilimin Değeri

Bediüzzaman’ın bilime ve teknolojiye yaklaşımı son derece ilginçtir. Diğer konularda olduğu gibi bukonuda da anlamlı bir çıkış yaptığı söylenebilir. Bir kere Bediüzzaman bilimin giderek etkinliğinin artacağına,istikbalin bilgi çağı olacağına inanmakta, bütün vurgusunu bu istikamette yapmaktadır:

"Elbette nev-i beşer ahir vakitte ulum ve fünuna dökülecektir. Bütün kuvvetini ilimden alacaktır.Hüküm ve kuvvet ilmin eline geçecektir"1

Bilgi çağının yaklaşmakta olduğunu erken bir dönemde anlayan düşünür, bilginin esas amacınınsadece maddi güç elde etmek ve fizik dünyayı feth etmek olmadığını, meşru çerçevede yüksek teknoloji ile birlikteAllah (cc)’a daha fazla "ubudiyet" olduğunu ifade eder.

Bediüzzaman, bilimsel gelişmeyle insanın nihaigayesi olan "ubudiyet" arasında bir içiçelikbulunduğunu, bu nihai gayeye ulaşılabilmek için "ulum ve kemalat"ın gerekli olduğunu savunur.

"Cenab-ı Hak insanı ilim ve kemalata öyle bir tarzda sevk ve teşvik eder ki…(sanki şöyleder)…" Ey insan! şu kainattaki maksad-ı ala (en yüksek gaye), tezahür-ü Rububiyet’e karşı ubudiyet-i külliyye-iinsaniyedir (insanın külli ibadeti). Ve insanın gaye-i aksası (en son gayesi) o ubudiyete ulum ve kemalatla yetişmektir"2

Öte yandan düşünür bilimleri kendi arasında farklılaştırarak "dini ilimler," "dünyeviilimler" gibi bölümlemeye gitmez, tersine, hepsini "tevhid" ekseni etrafında birleştirir. Düşünüre göreher ilim doğrudan Esma-i İlahiye’ye dayanan bir disiplindir:

"Bütün mevcudatın hakâikı, bütün kâinatın hakikatı, esma-i İlahiye’ye istinad eder. Her birşeyin hakikati bir isme veyahut çok esmaya istinad eder. Eşyadaki sanatlar dahi.. birer isme dayanır. Hatta hakiki fenn-ihikmet (felsefe) (Cenab-ı Hakk’ın) "Hakim" ismine, hakikatli fenn-i tıp, "Şafi" ismine, fenn-ihendese (mühendislik), "Mukaddir" ismine… (dayanır). Her bir fen bir isme dayandığı ve onda nihayet bulduğugibi, bütün fünun ve kemalat-ı beşeriye… esma-i İlahiye’ye istinad eder"3

Bediüzzaman zamanımızda bile basit bir zihin ve akıl eforu ile insanın mevcut bilim verilerindenTevhid’e yükselebileceği inancındadır. Önemli olan belli bir perspektif ve ufka ulaşmaktır. Bu çerçevede düşünüregöre fakültelerde okutulan bilim disiplinlerinden her bir disiplin doğru bir yorum ve okuyuşla insanı doğrudan Allah’ayükseltecek nitelik ve özellikler taşır. Kendisini ziyaret eden lise talebelerine öğretmenleri değil, okuduklarıfenleri dinlemelerini, çünkü o fenlerin her birinin Allah(cc)’ı tanıttıklarını anlatır: "Sizin okuduğunuz herfen kendi lisan-ı mahsusu ile Allah’tan bahsedip (onu) tanıttırıyorlar. Muallimleri değil onları dinleyiniz. Meselânasıl ki mükemmel bîr eczehane ki her kavanozunda harika ve hassas mizanlarla alınmış hayattar macunlar ve tiryaklarvar. Şüphesiz gayet kimyager ve hakim bir eczacıyı gösterir. Öyle de küre-i arz eczahanesinde bulunan dört yüz binçeşit nebatat ve hayvanat kavanozlarındaki zihayat macunlar ve tiryaklar, bu çarşıdaki eczahaneden ne derece mükemmelve büyük (ise)… okuduğunuz fenn-i tıp mikyasıyla küre-i arz eczahane-i kübrasının eczacısı olan Hakim-i Zülcelal’ihatta kör gözlere de gösterir, tanıttırır.

"Hem mesela nasıl ki, harika bir fabrika ki, binler çeşit çeşit kumaşları basit bir maddedendokuyor, şeksiz bir fabrikatörü ve meharetli bir makinisti tanıttırır. Öyle de küre-i arz denilen yüz binler başlı,her başında yüz binler fabrika bulunan bu seyyar makine ne derece bu insan fâbrikasından büyükse, o derece okuduğunuzfenni makine mikyasıyla küre-i arzın ustasını ve sahibini tanıttırır.

"… hem nasıl ki bir harika şehirde milyonlar elektrik lambaları her yeri gezerler, yanmak maddeleritükenmiyor. … şeksiz bedahetle elektriği idare eden, seyyar lambaları yapan ve fabrikayı kuran … bir mücizekârustayı ve fevkalâde kudretli bir elektrikçiyi tanıttırır. Aynen öyle de bu alem şehrinde, dünya sarayının damındakiyıldız lambaları … ne derece daha büyük daha mükemmeldir. O derece sizin okuduğunuz fenni elektrik mikyasıyla o meşher-iazamın sultanını ….tanıttırır."4

Bediüzzaman’ın Batı biliminin metodolojisi, kullanım amacı, felsefi ve kozmik geri-planı ile ilgilitenkitlerini saklı tutmak kaydıyla bilimin tüm disiplinlerinin doğrudan Esmâ-yı İlahiye’ye dayandığı sonucuna ulaşmasıson derece soylu ve anlamlı bir "huruç harekatı" sayılabilir. Bu felsefi çıkışıyla Bediüzzaman, Uzman İslamıve Müçtehid İslamına bilim alanında son derece önemli bir felsefı meşruiyet sağlamıştır. Profesör ŞerifMardin’in, Bediüzzaman’ın bilime vurgusunu Newtoncu mekaniği kabul ve benimsemesi olarak değerlendirmesi, hatta Batıbilimini değerlendirme konusunda Profesör S. Hüseyin Nasr’la Bediüzzaman arasında zıtlık bulmaya çalışması gerçektebir acele yaklaşımdan başka bir şey değildir.5

Bilimsel ve teknolojik gelişme konusunda da Bediüzzaman ilginç ve orijinal çıkışlar yapar. Düşünüregöre Kur’an’da anlatılan peygamber kıssaları sadece birer tarihi hikâye değildir. O kıssaların arka-planında derinanlamlar, işaretler ve semboller vardır. İlk olarak Allah, peygamberlerden bahsetmekle onların hayat ve davranışlarını,ahlak ve mücadelelerini insanlığa bir model olarak sunmak ister. Bunun yanında onların mucizelerinden söz ederek deinsanlığa o mucizelerin benzerlerinin yapılmasının mümkün olduğunu, hatta insanların onlara benzer teknolojilerigeliştirmelerinin gerekli olduğunu anlatır.6

Velhasıl, Bediüzzaman’ın bilgi teorisi, derinliğine araştırılması gereken ve üzerinde daha pek çokçalışmanın yapılması lazım gelen bir konudur.