Bediüzzaman'a göre dünya birliği (Evrensel Birlik) -3

—Geçen haftadan devam—

EVRENSEL BİRLİĞİN ENGELLERİ

Milliyetçilik

Başkalarının parçalanması ve yokluğu ile beslenen ırkçı yaklaşıma dayalı milliyetçilik anlayışı, çatışmaların kaynağı ve birlikteliğin en başta gelen engelidir. Bu engelin aşılması; farklılıkların bir zenginlik ve güç kaynağı olarak kabullenilmesi, ortak amaçlar doğrultusunda işbirliklerine gidilmesi yolu ile olabilir.

Savaşlar, ihtilâller, terör

Savaşlar, sadece yapıldığı zamana münhasır kalmayıp uzun yıllar birlik yaklaşımını olumsuz etkileyen en büyük engelleyicidir.

Bediüzzaman; “İnsanların terakkiyatına engel olan isyanlardan, ihtilâllerden, ihtilâflardan meydana gelen felâketlerin tiryakı, ilâcı, muavenettir.” (İşaratü’l-İ’caz, Sayfa 49) “İki Harb-i Umumî, bu gaddar kanun-ı esasînin su-i istimalinden çıkıp bin sene beşerin terakkiyatını zîr ü zeber ettiği gibi…” (Emirdağ Lâhikası, Sayfa 333) sözleri ile felâketlerin kaynağına ve tedavi yollarına dikkat çekmektedir.

Terörizm; uluslar arası barış, güvenlik ve istikrarı tehlikeye düşüren en önemli tehdittir. Dünyanın dört bir tarafında hemen her gün meydana gelen terör eylemleri terörizmin ulusal, coğrafî veya dinî sınırlar tanımadığını ortaya koymaktadır. Kaynağı, gerekçesi ve iddiası ne olursa olsun, terörizmi lânetlenmeli ve “insanlığa karşı işlenen bir suç” olduğu bütün ülkelerce kabul edilmelidir.

Terörü kullananların, aynı zamanda bazı dinî söylemleri istismar aracı olarak kullanmaları, o din adına hareket ettikleri veya o dini temsil ettikleri anlamına gelemez. Bu düşünce ve hareket tarzı, insanlığın ortak değerlerine dayanan medeniyete büyük zarar vermektedir. Teröre karşı ortak mücadele sürdürürken, terörizmin kaynağına inilmeli, hangi etkenlerin kişileri şiddete veya terör gruplarına ittiğinin se-beplerini de tespit ederek bu sebepleri ortadan kaldıracak politikalar üretilmesi gerekmektedir.

Siyasallaşma

Siyaset, toplumların ve devletlerin yönetim stratejileri olarak bir realitedir. Burada siyasetin birlikteliğin engeli olarak ele alınmasının sebebi din ve milliyet eksenli siyasî yaklaşımlardır.

Din umumun malı olmayıp, siyasî amaçların malzemesi olduğu zaman, birliğin değil, çatışmaların sebebi olması kaçınılmazdır.

Milliyet odaklı siyaset ise, kabile hayatına yönelik olduğundan ve başkasının yokluğu üzerine bina edildiğinden, en büyük çatışma sebeplerinin başında geldiğine insanlık tarihi şahittir.

Cehalet

Bediüzzaman; “Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı san’at, marifet, ittifak silâhı ile cihad edeceğiz” sözü ile cehaletin engelleyici yönü ile ittifakın kaynaştırıcı yönünü nazarlara vermektedir.

İstibdatın hayat bulması

Baskı rejimi, sefaheti ve zilleti de beraberinde getirir. Böyle bir medeniyet, medeniyet değildir. Bu medeniyet, insanları fakir, sefih ve ahlâksız eder. Bediüzzzaman; böyle bir medeniyet yerine “bedeviyeti tercih” edeceğini söyleyerek, bunun kabul edilemezliğine işaret etmektedir. (Tarihçe-i Hayat, Sayfa 68)

Önyargılar

Önyargılar, soğuk savaş yıllarının menfî stratejilerinin sonucu, maksatlı yönlendirme ve manüplasyonların ürettiği düşmanlık duygularını sürdüren olumsuz tutumlardır. Düşmanlık ateşini körüklemenin arkasında mutlaka gizli maksatlar vardır. Bunlar başlangıçta anlaşılmayan, fakat sonradan su yüzüne çıkan, senaryo yazarlarının oluşturduğu zehirleyici çirkin oyunlardır.

Önyargılardan sıyrılmanın yegâne çaresi; dürüstlük, samimiyet ve açıklık politikası takip etmektir. Böylelikle yanlış anlamaların, aldatma ve oyun girişimlerinin, bilgi eksikliğinden kaynaklanan önyargıların ortadan kalkacağı muhakkaktır.

Ümitsizlik ve tembellik

Âcizlik, ümitsizlik verir. O da bütün gelişmelere engel teşkil eder. İnsanları tembelliğe iter. Bediüzzaman bu hastalıklardan kurtulmanın çaresini şu sözleriyle göstermektedir: “…mârifet ve fazîletten demiryolunu yapınız; tâ ki, meşrûtiyet, medeniyet denilen şimendifer-i kemâlâta binip ve terakkiyât tohumlarını bindirerek, kısa bir zamanda mânilerden kurtulup geçerek size selâm etsin.” (Münâzarât, Sayfa 30)

Dünya birliğine Risâle-i Nur’un etkisi

* Bediüzzaman Said Nursî, İslâm düşünce dünyası ve İslâm tarihinde yeni ufuklar açacak özgün görüşlere sahiptir.

* Dinin siyasetin oyuncağı değil, siyasetin dine hizmet ettirilmesi hususu, kesin hatlarla ön plana çıkarılmıştır.

* Demokrasi, hak ve hürriyet kavramlarına özgün tanımlamalar ve açılımlar getirmiştir.

* Asr-ı Saadet yaşayış ve hizmet modelini asrımıza taşımıştır.

* Dinler arası diyalog yaklaşımına, kabul edilebilir farklı bir boyut kazandırmıştır.

* Kur’ân’ın asrımıza bakan yorumuyla pozitif bilim ve din ilimlerini barıştırmıştır.

* Felsefenin insanlığa faydalı olan kısımlarını kabul ve felsefenin Kur’ân’ın emrinde olması gerektiği şeklinde bir yaklaşım getirerek, Doğu ile Batı uzlaşmasına büyük katkı sağlamıştır.

* Risâle-i Nur, Kur’ân’ın orijinalliğini günümüze reformist bir yaklaşımla değil, yenileyici bir yaklaşımla taşımıştır.

* Bediüzzaman, Risâle-i Nurla yepyeni bir mantık ve mantalite ortaya koymuş, insanlığın evrensel birliğinin mayası olabilecek müşterek noktaları öne çıkarmıştır.