Medresetüzzehra Modeli

Risale-i Nur Modelleri

III. Arama Konferansı Sonuç Bildirileri

Risale-i Nur Enstitüsü
Ankara Şubesi
24-25 Eylül 2005 / ANKARA

Çok partili dönemde, kitlelerin Demokrat Parti’ye yönelmesi, onlara hitap eden politikaları da beraberinde getirmiş, eğitim alanında da dönüm noktası oluşturmuştur. Tek parti döneminde ihmal edilen din eğitimi de eğitim sisteminin içine alınmıştır. Fakat mektep-medrese çatışmasıyla başlayan çarpık anlayış, farklı boyutlarda devam etmiştir. Bu sebeple, günümüze kadar Batılılaşma ve dinden soyutlanma karakteri yansıtan çağdaşlaşma hareketleri, bir üretim modernleşmesi gerçekleştirememiş, aksine modern tüketim alışkanlıklarına müptela bir fert ve toplum yapısına yol açmıştır.

CUMHURİYET ÖNCESİ DÖNEMDE EĞİTİM

Eğitimde yenilenme düşüncesi, 17. yüzyıldan günümüze kadar ülke gündeminden düşmeyen bir konu olagelmiştir. Osmanlı Devleti’nde XVII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, medreselerin aynen korunarak, eğitimde yenilikler yapılması yoğun tartışmalara sebep olmuş, sonuçta Avrupaî mektepler açılırken, medreseler kendi hallerine terk edilmişlerdir.

Ortaçağ Avrupa’sında kilisenin, hayatın her alanı üzerinde kaba ve sert bir baskısı vardı. Kilisenin bu tutumu, Avrupa’da bilim-din çatışmasına yol açmıştı. Bu sebeple, Rönesans dine tepki olarak ortaya çıkmış ve kendini dinden soyutlamıştı. Avrupa’daki din-bilim çatışmasının bize yansıması, 19. yüzyılda başlamıştır. Bu husus, Osmanlı elitinde “Din terakkiye manidir” şeklinde algılanmıştır. Bunun sonucu olarak, Avrupa’dan geldiği şekliyle pozitivizm, din ile bilimin arasını açmıştır. Hıristiyanlık hakkında verilen bu yargı, kendi aydın kesimimiz tarafından İslamiyet için de aynı şekilde algılanmıştır. Bu durum, bilimsel gelişmelere ayak uydurmak için, öncelikle devlet kurumlarının ve sonrasında toplumun dinden soyutlanması gerektiği düşüncelerini beslemiştir. Bu düşünceler, eğitim sisteminde mektep-medrese çatışmasına; din ve bilim odaklı birbirinden farklı iki ayrı eğitim modelinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bir yanda dinden soyutlanmış mektepler, öte yanda modern bilimlerden soyutlanmış medreseler.

Bu ikili sistem, iki farklı ve tezat aydın tipine yol açmıştır. Aynı eğitim sisteminin bir parçası olan mektep ve medreselilerden, biri diğerini dinsizlik, diğeri de onu gericilik ile suçlamışlardır. Bu çatışma, toplumda değer bunalımına ve yozlaşmaya sebep olmuştur. Bazı dinî meselelerin bilime ters olduğu zannıyla, bilim adamlarında dine karşı; bazı bilimsel konuların dine ters olduğu zannıyla da dindar halk kitlelerinde bilime karşı bir tavır ortaya çıkmıştır. Bu durum, değişen dünya şartları içerisinde modernleşme, değişime ayak uydurma ve kendi değerlerini koruma konularında aydınlar ile halk arasında ahengin bozulmasına yol açmıştır. Birbiriyle ve halk ile bütünleşemeyen iki tip aydın zümresinin karşılıklı olarak birbirini aşma mücadelesi, uzun yıllar gerçek gelişme değerlerine yönelmeyi geri plana itmiş. Böylelikle Cumhuriyet öncesi eğitim sistemi, toplum ihtiyaçlarına çözüm üretmek bir yana, aksine her türlü çözümü engeller hale gelmiştir.

CUMHURİYET DÖNEMİNDE EĞİTİM

Tek partili dönem

Bu dönemde, Cumhuriyet öncesi dönemde çatışan mektep ve medreselerden, mektep anlayışının yürürlüğe konulduğunu görmekteyiz. Devletin ve toplumun dinden soyutlanmasının hedeflenmesinden dolayı, medreseler ve din eğitimi tamamen ortadan kaldırılmıştır. Pozitivizmin gereği olan materyalist bir eğitim sistemi yerleştirilerek, dinî değerlerden uzak bir neslin yetiştirilmesine çalışılmıştır. Eğitim sisteminin bu siyasî özelliği, eğitimin muhtevasını siyasî ilkelerle sınırlamıştır.

Tek partili dönemin Batılılaşma temelinde kurumlaşan eğitim sistemi, Batının teknolojisi yerine bozulmuş değerlerini alarak, nesillerin mânevî ve geleneksel tüm değerlerinden kopmasına yol açtığı gibi, bilim ve teknoloji üretmekten de uzaklaştırmıştır.

Çok partili dönem

Çok partili dönemde, kitlelerin Demokrat Parti’ye yönelmesi, onlara hitap eden politikaları da beraberinde getirmiş, eğitim alanında da dönüm noktası oluşturmuştur. Tek parti döneminde ihmal edilen din eğitimi de eğitim sisteminin içine alınmıştır. Fakat mektep-medrese çatışmasıyla başlayan çarpık anlayış, farklı boyutlarda devam etmiştir.

Bu sebeple, günümüze kadar Batılılaşma ve dinden soyutlanma karakteri yansıtan çağdaşlaşma hareketleri, bir üretim modernleşmesi gerçekleştirememiş, aksine modern tüketim alışkanlıklarına müptela bir fert ve toplum yapısına yol açmıştır.

ULUSLARARASI ZEHRA ÜNİVERSİTESİ

Cumhuriyet öncesi ve sonrasında uygulanan eğitim modelleri başarısız olmuştur. Bu modellerin ortak yanı, din ile fen ilimlerini kaynaştırmaktan uzak oluşlarıdır. Din ve fen ilimlerinin kaynaştırıldığı bir model olarak Risale-i Nur’un sunduğu eğitim modeli, üniversite boyutunda “Medresetüzzehra” olarak karşımıza çıkmaktadır.

Vizyonu: Aklın vicdanla desteklendiği bir eğitimle uluslar arası normlar oluşturan bir üniversite olmaktır.

Misyonu: Bilim ve eğitimde uluslar arası ortak normlara sahip, inanç farklılıklarına saygılı, kendi ülkesinin gerçeklerine duyarlı bireylerle, insanlığın mutluluğuna hizmet etmektir.

Temel değerler:

  • Toplumsal cehaleti ortadan kaldırıp bilinçli dünya vatandaşı yetiştirmek.
  • Yerel kültürel değerlerle evrensel ortak değerleri buluşturmak.
  • Pozitif düşünen ve dünyayla iletişime açık bireyler yetiştirmek.
  • Eğitimde kurumsallığa önem vermek.

Amaçları:

  • Eğitimi yaygınlaştırmak.
  • Bilimsel özgürlük ortamı oluşturmak.
  • Fen ve din ilimlerini eğitim ve öğretim düzeyinde kaynaştırarak birlikte okutmak.
  • Dinler arasında diyaloğu geliştirmek
  • İslâm ülkeleri arasındaki kaynaşmayı arttırmak.
  • Bu üniversitenin vizyonuna uygun nitelikli insan gücü yetiştirmek
  • Uluslar arası nitelikte bilimsel yayınlar yapmak.
  • Ulusal ve uluslar arası AR-GE çalışmaları yapmak.
  • Yerel insan kaynaklarından faydalanmak.
  • Uluslar arası diploma geçerliliğini sağlamak.
  • Branşlaşmaya önem vermek.

Yapılanma:

Adı: “Uluslararası Zehra Üniversitesi”

Kurulacak üniversiteye, pozitif çağrışım yaptıran, uluslar arası kabul görecek ve üniversitenin vizyonuna uygun bir ismin konması amaçlanmıştır.

Eğitim dili: Bilim dilleri, resmî diller ve yerel dillerdir.

Günümüzde gelişmiş ülkelerde eğitim ve öğretimde en az üç dilin öğretilmesi esas alınmaktadır. Bediüzzaman’ın teklif ettiği üç dilden Arapça, o günün dini ve bilim dili, Türkçe resmî dil, Kürtçe ise yerel dil olarak zikredilmiştir. Günümüz şartlarını da dikkate alarak temel dini dil olan Arapça’nın muhafaza edilmesini, yaygın bilim dili olarak kullanılan İngilizcenin gerekliliğini, resmi ve yerel dillerin de kullanılmasını öngörmekteyiz.

Finansman: Her türlü bağış girdisi ile proje ve işletme gelirleri.

İnsan kaynakları: Kendi alanlarında yetkin akademisyenler ile yerel uzmanlar.

Sonuç

Bediüzzaman’ın, uğrunda 55 yılını feda ettiği ve uygulamasını bir anlamda Risâle-i Nur öğretisiyle gerçekleştirdiği “Medresetüzzehra” projesine, her zamandakinden daha çok ihtiyaç duyulan bir dönemdeyiz.

Dünyanın terörle başa çıkmak için tedbirler düşündüğü, medeniyetlerin barışmak için yollar aradığı globalleşme çağında “Medresetüzzehra Felsefesi”nin önemi daha da artmıştır. Öte yandan İslâm ülkelerinde yaygın olan fakirlik, cahillik ve ayrılıkların ortak çözümünün de yine bu proje olduğunu düşünmekteyiz.

Umuyoruz ki; bu projenin hayata geçirilmesi, hem İslâm ülkelerindeki söz konusu sorunların ortadan kalkmasına hem de dünya barışına, küresel eğitime ve temel insanî değerlere katkıda bulunacaktır.