I- Kelimenin terim olarak doğuşu Arapçada irtica kelimesi bugün kullandığımız anlamda kullanılmıyordu. Kamusda irtica geri dönme anlamındadır. Bir de deveyi sattıktan sonra bedeli ile yararlı bir nesne alma anlamına gelir. Oysa biz irticaı duyduğumuzda nevrimiz döner, bu kelimeye hiç de iyi bir anlam yüklemeyiz. Dönme; her zaman kötü bir çağrışım yapmamalıdır: İnnâ lillâhi ve innâ […]
GEÇEN HAFTADAN DEVAM Bediüzzaman, risâlenin ikinci kısmını, Fatihanın mânevî emriyle yazdığını söyler. (Bu, bize, İbn Arabînin, her sûrenin bir ruhu olduğuna ilişkin yorumunu hatırlatıyor. Şeyh-i Ekber, ilk kadın mürşidlerinden el-Müsennanın emrine Fatiha Sûresinin verildiğini söyler. Ayrıca, bir vakıasında, kendisine Şuarâ Sûresi bağışlanır. Ve sözlerinin bütün Doğu ve Batıyı kuşatacağını anlar. Keza, İbn Arabîye hakikati ve […]
GEÇEN HAFTADAN DEVAM Arif, manevi mi'racını yaşarken, dünya varlığından soyunmanın ilk adımı olarak, üzerinde herhangi bir dünyevî mal bırakmamalıdır. Tövbe kapısına bu halde yanaşan sufî, adına zühd denilen ve İslâm'ın 'ibadat' kısmını oluşturan amel-i salihlere titiz bir biçimde uymak olan bir yola girecektir. Zühd ve takva, sufinin nefsiyle mücahedede bulunması zorunlu bir sürece, bir hale […]
Ariflerin ortak kanaatine göre, Kur'ân'ın yedi anlam katı mevcuttur. (Bazı bilgeler, Kur'ân'ın mânâsının sonsuz olduğunu da söyler. 'Denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsaydı Rabb'inin sözleri yazmakla tükenmezdi' ilâhî haberinden hareketle, Kur'ân'ın sonsuz bir anlam denizi olduğunu belirtirler). Yedinci anlam düzeyi sadece Allah'ın ilmindedir, ama diğer katlara, insan ulaşabilir. Bunun yolu ise, yine Kur'ân'ın ve Hz. Peygamber'in […]
GEÇEN HAFTADAN DEVAM Eşitlik ilkesi ve dolayısıyla insan haklarının önemli bir ahlâkî temeli, tevazudur. İnsan hakları açısından oldukça önemli olan değer bilinci ve öz-saygının Kur'ân açısından dinî ve ahlâkî bir haslet olan tevazu17 ile tamamlanması gerekir. Mütevazi kimseye saygı, kişinin öz saygısını azaltmaz; ancak, tekebbür ve tahakküm çabası gözlenen kimselere saygı, öz-saygıyla çelişir. Bu sebeple, […]
1. Hürriyetin Tanımı Hürriyet, insan haklarının bir anlamda özüdür, diğer anlamda ise düşünsel boyutlarından birini oluşturur. Hürriyet; kişinin yapmak veya olmak istediği bir şey konusunda, maddî, manevî bir baskı veya kısıtlama altında olmamasıdır. Gerçek özgürlük, yalnızca dışsal engellerin yokluğunu değil, insanın iradesini belli yönlere şartlayan bağlardan da kurtulmayı gerektirir. Özgürlük, disiplin yokluğu, otorite boşluğu veya […]
Bediüzzaman Said Nursî, özgürlüğün önemini EKMEKSİZ YAŞARIM, HÜRRİYETSİZ YAŞAYAMAM diyerek ifade eder. Bediüzzamana göre hürriyet insanı insan yapar ve hayvanlıktan kurtarır. Onun hayatına baktığımız zaman kendi hürriyetinden ve özgürlük düşüncesinden asla taviz vermemiş olduğunu görürüz. O, şahsî menfaatini, aklını, hayatını feda etmiş, padişahlara, en zalim reislere, yıkıcı komitelere, dış güçlere asla boyun eğmemiştir. Hakkı her […]
Büyük günahları işleyen mü'min kalabilir mi? Fıkıh kitaplarımızda büyük günahlara (kebair) geniş yer verilir. Sayıları oldukça fazladır. Bunlardan yedi tanesi üzerinde fazlaca durulur. Bunları sayıp diğerlerini fıkıh kitaplarına havale ediyorum: Adam öldürmek, zina, içki içmek, sıla-i rahmi kesmek, kumar, yalancı şahitlik, dine zarar verecek bid'alara taraftar olmak. İnsanın nefsi, acele ve hazır bir dirhem lezzeti, […]
İman- ibadet ilişkisi İmanla ibadet arasında doğrudan ilişki vardır. Bunu Bediüzzaman şöyle ifade eder: Akaidî ve imanî hükümleri kavi ve sabit kılmakla meleke haline getiren, ancak ibadettir. İbadet, Allahın emirlerini yapmak ve yasaklarından (nehiyler) sakınmaktan ibarettir. Vicdanî ve aklî olan imanî hükümlerin ibadetle terbiye ve takviye edilmediği takdirde, eserlerinin ve tesirlerinin zayıf kalacağını belirten Said […]
Türkiyenin gündeminden düşmeyen tesettür, örtünme, çağdaş kadın imajı gibi konular, aşağı yukarı Türk modernleşme tarihiyle eşit yaşta olan bir tartışmadır. Tanzimat döneminden sonra başlayan geleneksellikten soyutlanmış yeni kadın imajı tartışmaları II. Meşrûtiyet döneminde de bazı düşünürlerce dile getirilmişti. II. Meşrûtiyet döneminde özellikle Abdullah Cevdetin öncülüğünü yaptığını Garpçılık fikir hareketi içinde yer alan mütefekkirler geleneksel ve […]
Elimizdeki kitabın yüzey seviyesinde katı maddenin gerçek bir fizik vücudu vardır; katı ve kesin olarak maddî varlığı sürer. Ancak maddenin iç-alt seviyesinde fızikçiler maddî gerçekliği bulamamakta, bunun yerine içeride sadece alanlar ve dalgalar tesbit edilmekte, yani hiçbir şey bulunmaktaydı. Madde, özünde hiçbir şey ise madde yok muydu, biz hayal mi görüyorduk? Gerçekte yokluk yoktu yani […]
Âleme gözünü açan insan kendini hayatı boyunca sürecek çözümlemelerle karşı karşıya bulur. İnsan nedir, içinde yaşanılan âlem nedir, sistemli olarak işleyen bu âlemin geçmişvarsa geleceğive sonu nasıl kavranılabilir? Asırlar boyunca insanoğlu âleme vücut veren müdahil bir yaratıcı kudreti tanımakla, âlemin vücudunu kendine irca etmek gibi iki yol arasında muhtelif çizgiler oluşturarak bu güne geldi. Eşyanın […]
İbrahim KAYGUSUZ HİKMET VE FELSEFE KAVRAMLARINA KARŞI BEDİÜZZAMANIN TUTUMU Risale-i Nurun anlam haritasına bakıldığında, son derece dikkatli ve bilinçli bir kavram tercihi dikkat çeker. Müellif, külliyatının bütün metinlerini (Risâlelerini) binlerce defa tashihten geçirerek (lahika mektupları bunun örnekleri ile doludur) bu tercihteki hassasiyeti nazara vermiştir. Risâlelerdeki mevcut bu düşünce harmonisi ve kavram hâkimiyeti karşısında çözücülere düşen […]
İbrahim KAYGUSUZ Varlık âlemlerinin tümü ile ilgili teklifler sunan Risâle-i Nur, modern zamanların evrensel fikir mektebi hükmündedir. Varlığın maddî boyutundan insanın sosyal yapısına ve hayatın siyasî çizgisine kadar bütün sahaları tevhidi bir analize tabî tutan Risâle-i Nur, felsefî meseleleri de aynı paralelde muhakeme eder. Eşyanın ontolojik hakikatini göstererek kâinattaki sırlar perdesini aralayan Risâle-i Nur, kesret […]
Dr. Yasin YILMAZ Tarihi çok iyi bilerek isabetli tahlil, tenkit ve değerlendirmelerde bulunan Bediüzzaman, siyasî olayların aldığı geçici yönler ne olursa olsun Batının İslâm üzerindeki olumsuz tavrının idraki içinde gelecek için; Evet, ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâmın sadası olacaktır. diyor. Bediüzzaman, bütün hayatında Kurânın şu ebedî ve ezelî müjdesinin […]
Dr. Yasin YILMAZ Bediüzzamanın 1919 Eylülündeki tesbitini Mehmet Akifin daha sonraları İstiklâl Marşında mısralaştırdığını görüyoruz. Akif, bu medeniyetin, ellerindeki laboratuvar ve teknik üstünlüğü ile dünyayı esir etme ve manevî yapısından mahrum bırakarak robot haline getirme çabasını, kuduz bir köpeğin ulumasına benzeterek; Ulusun Korkma nasıl böyle bir imanı boğar, Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar. Bediüzzamanın […]
Dr. Yasin YILMAZ GİRİŞ Büyük yıkılışların, değişikliklerin ve hatta yok oluşların yaşandığı 19. yüzyıl ile 20 yüzyılın ilk yarısında, Müslümanların ve İslâm dünyasının dinî, sosyal ve siyâsî meseleleriyle ilgili orijinal görüşleriyle asrımıza ışık tutan Bediüzzaman Said Nursî, çağdaş bir İslâm düşünürü olarak, her zaman Müslümanları ümitli olmaya çağırmıştır. İslâm dünyasının, özellikle de uzun süre İslâmın […]
Risâle-i Nur Enstitüsü Kurânın bir tek harfinin bir tek nüktesi için şehit olmayı göze alan Bediüzzaman Kurân için yaşamıştır, denebilir. O; Kurâna ait her şey güzeldir, kıymetlidir. Zahiren ne kadar küçük olursa olsun kıymetçe büyüktür düşüncesinden hareketle Kurânı öne çıkarmak, onu yüceltmek ve anlatmak için uzun bir ömür harcamıştır. Dünyada gerçek vahiy olan bir tek […]
Kadir AYTAR Bediüzzaman Hazretleri Muhakematın Yedinci Mukaddemesinde; gıybeti katle müsavî tutmayı, ayakta bevletmeyi zina derecesinde göstermeyi veya bir dirhem tasadduk etmeyi hacca mukabil tutmayı muvazenesiz sözler olarak nitelendirmektedir. Diğer taraftan Yirmi Dördüncü Sözün, Üçüncü Dalının, Onuncu Asılında bu konuyu ve ilgili hadis-i şeriflerin tevilini yapmaktadır. Muhakematta geçen muvazenesiz sözler ifadesini nasıl anlamamız gerektiği ve Bediüzzamanın […]
Sevgi yaratılışı netice verdi Kâinatın yaratılışı bir sevginin neticesidir. Bir kudsî hadiste Cenâb-ı Hakk; "Habibim sen olmasaydın bu kâinatı yaratmazdım" buyuruyor. Bütün insanlık ve sair mahlûkat, maddî âlemdeki varoluşunu iki cihanın serveri Habib-i Ekreme borçludur. Bu sevgiden insan da en iyi şekilde nasibini almış ve fıtratına yerleştirilmiştir. İnsan bu fıtrî muhabbetin neticesi olarak başta kendisini, […]
Ahmet ÖZDEMİR 17. Hayatı hissedin: Yaşadığımızı hissetmenin yolu, şimdiyi yaşamaktır. Hayalen geçmişte ve gelecekte yaşamak, hayalî yaşamaktır. Çünkü gerçek hayat sadece şimdidir. Zihinlerini ölmüş geçmişte ve doğmamış gelecekte yaşatanlar, şimdiki zamanda yaşamaya mahkûm olan bedenlerini öldürürler. Yüzyıl önce yaşayan insanlar, şimdi yoktur. Yüz yıl sonra caddelerin ve sokakların nasıl bir şekil alacağını da bilmiyoruz. Şimdiyi […]
Ahmet ÖZDEMİR PAZAR SEMİNERLERİ Zaman kazanmanın yolları: Zaman yönetimi sayesinde, daha az zamanda ve daha az stresle daha çok iş yapabilir; yapmak istediğiniz diğer işlere daha çok zaman ayırabilirsiniz. Orada burada boşa geçen saatleri yeniden kazanabilir ve bu zamanı daha verimli kullanabilirseniz, günlük verimliliğinizi önemli ölçüde artırabilirsiniz. Aşağıda, zaman yönetimine yönelik bazı teknikler yer almaktadır. […]
Ahmet ÖZDEMİR PAZAR SEMİNERLERİ Zaman yönetimi teknikleri I. Amaç belirleme: Başarmak istediğimiz bütün işlerde olduğu gibi, zaman yönetimi konusunda da öncelikle belirgin bir amacınızın olması gerekir. Peki “belirgin amaç” nedir ve nasıl belirlenir? Şimdi biraz düşünün ve üç tane “kısa vadeli amacınızı” bir kenara yazın. Bu kısa vadeli amaçlarınız, önümüzdeki bir yıl içinde tamamlamayı planladığınız […]
Ahmet ÖZDEMİR PAZAR SEMİNERLERİ Ne kadar zamanımız var? Yaratıcımız ne kadar verdiyse o kadar. Zaman kavramı izâfî/göreceli bir kavramdır. İnsanın zamanı ile dünyanın zamanı farklı farklıdır. Dünyanın kâinat içinde yeri ne kadarsa, insanın da dünya içindeki yeri o kadardır. Yemin olsun asra. İnsan muhakkak hüsrandadır. Ancak iman eden, güzel işler yapan ve birbirlerine hakkı ve […]