Emirdağ Lahikası

Emirdağ Lahikası, 143. Mektup, 248. sayfadasınız.

Isparta'da hem mekteplerde, hem camilerde din lehindeki icraatlar, Zülfikar'ın mânevî fütuhatı sayılabilir. İnşaallah, Isparta nasıl Nurların medresesi olmuş, başka vilâyetlere de ders veriyor; inşaallah şeâir-i İslâmiyede de birinci hüsn-ü misal ve nümune-i imtisal olacak.Haşiye
- 144 -
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvelâ: Bu şiddetli maddî ve mânevî kışın, sıkıntılı maddî ve mânevî hastalığı vaktinde dünyadan mufarakat ve pek çok alâkadar olduğum Nurcu kardeşlerimden iftirak ihtimalinden gelen elemler beni sıkarken, birden Sıddık Süleyman, Nur Santralı Sabri, umum o havalideki kardeşlerim namına ve nesebî akrabalarımın da hesabına, Abdülmecid ve Abdurrahman mânâsında buraya geldiler. Cenâb-ı Hakka şükrediyorum, onların gelmesi, bir panzehir hükmünde bana ilâç oldu. Ben de buradaki âdetime muhalif olarak ne olursa olsun yanıma dâvet ettim, geldiler. İki üç saat kadar tam bütün meraklarımı, hususan Barla'daki dostlarımın hallerini anlamakla, Barla'daki eski zamanıma mesrurane bir seyahat-ı mâneviye-i hayâlî yaptık. Ondan bir ferah, bir inşirahla elîm sıkıntılarım zâil oldu. Onları bir iki gün burada bırakmak isterdim. Fakat bu fena zaman ve buranın evhamlı vaziyeti müsaade etmedi. Bu iki kardeşimizi, umumunuzun hesabına kabul ettim. Ve kendime bedel, umumunuza iki canlı mektup olarak gönderdim.
Saniyen: İkinci gün, çok ziyade merak ve alâka peyda ettiğim darü'l-fünun gençlerinin, üniversite talebelerinin namına, şimdiden, dokuz tane hakikî Nurcu

Isparta'da hem mekteplerde, hem camilerde din lehindeki icraatlar, Zülfikar'ın mânevî fütuhatı sayılabilir. İnşaallah, Isparta nasıl Nurların medresesi olmuş, başka vilâyetlere de ders veriyor; inşaallah şeâir-i İslâmiyede de birinci hüsn-ü misal ve nümune-i imtisal olacak.Haşiye - 144 - Aziz, sıddık kardeşlerim, Evvelâ: Bu şiddetli maddî ve mânevî kışın, sıkıntılı maddî ve mânevî hastalığı vaktinde dünyadan mufarakat ve pek çok alâkadar olduğum Nurcu kardeşlerimden iftirak ihtimalinden gelen elemler beni sıkarken, birden Sıddık Süleyman, Nur Santralı Sabri, umum o havalideki kardeşlerim namına ve nesebî akrabalarımın da hesabına, Abdülmecid ve Abdurrahman mânâsında buraya geldiler. Cenâb-ı Hakka şükrediyorum, onların gelmesi, bir panzehir hükmünde bana ilâç oldu. Ben de buradaki âdetime muhalif olarak ne olursa olsun yanıma dâvet ettim, geldiler. İki üç saat kadar tam bütün meraklarımı, hususan Barla'daki dostlarımın hallerini anlamakla, Barla'daki eski zamanıma mesrurane bir seyahat-ı mâneviye-i hayâlî yaptık. Ondan bir ferah, bir inşirahla elîm sıkıntılarım zâil oldu. Onları bir iki gün burada bırakmak isterdim. Fakat bu fena zaman ve buranın evhamlı vaziyeti müsaade etmedi. Bu iki kardeşimizi, umumunuzun hesabına kabul ettim. Ve kendime bedel, umumunuza iki canlı mektup olarak gönderdim. Saniyen: İkinci gün, çok ziyade merak ve alâka peyda ettiğim darü'l-fünun gençlerinin, üniversite talebelerinin namına, şimdiden, dokuz tane hakikî Nurcu