Sikke-i Tasdik-i Gaybi, On Sekizinci Lem'a, 202. sayfadasınız.

Sual: Rüya-yı sadıka vasıtasıyla veya hakikî keşif cihetiyle, Hz. Ali (r.a.) ve Gavs-ı Âzam (r.a.) gibi zevat-ı kudsiye cüz'î işlere dair âmi adamlarla da temas edebilirler ve bazı şeyleri haber veriyorlar. Nedendir ki bunların bir işaret-i gaybiyelerini gayet ehemmiyetle bin keşif ve binler rüya-yı sadıka kadar tutuyorsunuz, ehemmiyet veriyorsunuz?
Elcevap: Sekiz yüz ve bin üç yüz sene mesafede veraset-i Nübüvvet makamında âlem-i İslâmın istikbali nokta-i nazarında küllî bir nazara o uzun mesafede görünen hadisatın elbette çok ehemmiyeti olacak. Dağ gibi bir büyüklüğü olacak ki o uzun mesafede ve o küllî nazarda âlem-i İslâmın menfaati nokta-i nazarında uzakta görünsün ve ona dikkat edilsin ve vücuda gelmeden evvel ondan haber verilsin. Rüya-yı sadıka ve keşif ise cüz'î ve hususîdir. Vücuda geldikten sonra yakından bakmaktır. Elbette böyle keşif cihetinde ruhanî temessül itibariyle yakından bakıldığı vakit zerreler dahi görünebilir. Âmî adamlar da onların ruhanî misalleri ile görüşebilirler. Ve gayet ehemmiyetsiz şeyler de medar-ı nazar olabilir.
Evet, bir âyinede misâlî güneşle münasebettar olmak ve sohbet etmek nerede, hakikî semadaki güneşle münasebettar olmak nerede? Âyinedeki güneşi herkes eline alabilir. İltifatına mazhar olabilir. Konuşabilse belki konuşturabilir. Fakat semadaki güneşin iltifatını celbeden ve kendisi ile konuşturan kimse kamere çıkmalı veya makamı kamerde olmalı veya kamer gibi bir vazife görmeli, yoksa o Sultan-ı Semâvînin haşmetli nazarı altında hiç görünmeyecek derecede gizlenecektir.
Risale-i Nur Şakirtleri namına
 Hüsrev, Hafız Ali, Galip, Re'fet, Süleyman, Sabri, Hulûsi,
Mes'ud, Zekâi, Küçük Zühtü, Süleyman Rüştü, Keçeci Mustafa,
Mustafa, Küçük Ali, Kürd Bekir, Şamlı Tevfik, Asım,
Babacan, Yakup Cemal, Hüseyin, Küçük Lütfi, Abdülbaki.
ba

Sual: Rüya-yı sadıka vasıtasıyla veya hakikî keşif cihetiyle, Hz. Ali (r.a.) ve Gavs-ı Âzam (r.a.) gibi zevat-ı kudsiye cüz'î işlere dair âmi adamlarla da temas edebilirler ve bazı şeyleri haber veriyorlar. Nedendir ki bunların bir işaret-i gaybiyelerini gayet ehemmiyetle bin keşif ve binler rüya-yı sadıka kadar tutuyorsunuz, ehemmiyet veriyorsunuz? Elcevap: Sekiz yüz ve bin üç yüz sene mesafede veraset-i Nübüvvet makamında âlem-i İslâmın istikbali nokta-i nazarında küllî bir nazara o uzun mesafede görünen hadisatın elbette çok ehemmiyeti olacak. Dağ gibi bir büyüklüğü olacak ki o uzun mesafede ve o küllî nazarda âlem-i İslâmın menfaati nokta-i nazarında uzakta görünsün ve ona dikkat edilsin ve vücuda gelmeden evvel ondan haber verilsin. Rüya-yı sadıka ve keşif ise cüz'î ve hususîdir. Vücuda geldikten sonra yakından bakmaktır. Elbette böyle keşif cihetinde ruhanî temessül itibariyle yakından bakıldığı vakit zerreler dahi görünebilir. Âmî adamlar da onların ruhanî misalleri ile görüşebilirler. Ve gayet ehemmiyetsiz şeyler de medar-ı nazar olabilir. Evet, bir âyinede misâlî güneşle münasebettar olmak ve sohbet etmek nerede, hakikî semadaki güneşle münasebettar olmak nerede? Âyinedeki güneşi herkes eline alabilir. İltifatına mazhar olabilir. Konuşabilse belki konuşturabilir. Fakat semadaki güneşin iltifatını celbeden ve kendisi ile konuşturan kimse kamere çıkmalı veya makamı kamerde olmalı veya kamer gibi bir vazife görmeli, yoksa o Sultan-ı Semâvînin haşmetli nazarı altında hiç görünmeyecek derecede gizlenecektir. Risale-i Nur Şakirtleri namına  Hüsrev, Hafız Ali, Galip, Re'fet, Süleyman, Sabri, Hulûsi,
Mes'ud, Zekâi, Küçük Zühtü, Süleyman Rüştü, Keçeci Mustafa,
Mustafa, Küçük Ali, Kürd Bekir, Şamlı Tevfik, Asım,
Babacan, Yakup Cemal, Hüseyin, Küçük Lütfi, Abdülbaki. ba