Zübeyr bin Avvam (?-656)

İslamiyetle şereflenenlerin ilklerindendir. "Aşere-i Mübeşşere" diye tabir edilen ve hayattaiken Peygamber Efendimiz (asm) tarafından cennetle müjdelenen on sahabeden biridir. Soyu, Peygamber Efendimizin mübareksilsilesi ile dedeleri Kusay’da birleşir. İslam’a büyük hizmetlerde bulunup, kahramanlığıyla tanınırdı. Künyesi, Zübeyrbin Avvam bin Huveylid bin Esad bin Abduluzza bin Kusay bin Kilab şeklindedir.

Doğumuyla ilgili olarak farklı tarihler verildiğinden, kesin olarak bilinmemektedir. Annesi Safiyye bintiAbdulmuttalib, Peygamber Efendimizin (asm) halası; babası Avvam’da Hazreti Hatice (ra)’ın kardeşidir. Mübarek birsilsileye mensup olan Zübeyr, Hazreti Ebubekir’in (ra) daveti ile Müslüman olduktan sonra başta amcası olmak üzere, müşriklertarafından muhtelif işkence ve eziyetlere maruz kaldı. Ancak, Resuli Ekrem (asm)’in yanından hiçbir zaman ayrılmadı.

Hazreti Zübeyr, Habeşistan’a hicret eden kafile ile birlikte Mekke’den ayrıldı ve daha sonra oradanMedine’ye gitti. Medine’ye geldikten sonra yapılan hemen her savaşa katıldı ve cesareti ile tanındı. Bütün sıkıntılıdönem ve savaşların en şiddetli anlarında hep Resulullah’ın yanında yer aldı. Bundan dolayıdır ki, katıldığısavaşlarda yara almayan hiçbir yeri kalmadı. Uhud Savaşı’ın en şiddetli hengamında vücudunu kalkan yaparak PeygamberEfendimizi korumaya çalıştı.

Mekke’nin fethi sırasında İslam ordusunun sancaktarlığını yaptı. Hemen hemen bütün savaş veseferlere katıldığı gibi Veda Haccı’na da katılarak hazır bulundu. Bu üstün vasıflarından dolayıdır ki, cennetlemüjdelenen on sahabe arasında yer aldı. Zaten Peygamber Efendimize (asm) tabi olurken, ölümüne kadar sadık kalacağışeklinde vaatte bulunmuştu. Peygamber Efendimiz onun için, "Her peygamberin bir havarisi (yardımcısı) vardır.Benim havarim Zübeyr’dir" şeklinde iltifatta bulundu.

Hazreti Ömer (ra) zamanında da savaşlara katıldı ve zaferlerde önemli katkısı oldu. İranlılarla yapılansavaşa katıldı. Mısır’ın fethi ile görevlendirilen Amr ibnü’l-As’ın yardım talebi üzerine, on bin kişilik birordunun başında Mısır’a gönderildi. Mısır’ın önemli şehirlerinden olan Babilon kalesinin alınmasında önemli katkılardabulunurken, zamanın hükümet merkezi olan Heliopolis şehrini de fethetti.

Hazreti Osman (ra) zamanında Mısır’dan gelen isyancılara karşı halifenin korunması maksadıyla oğluAbdullah’ı görevlendirdi. Halifenin şehit edilmesinden sonra Hazreti Ali’ye biat etti. Bu dönemde en etkili ve nüfuzluolan şahsiyetler, Hazreti Ali, Hazreti Zübeyr ve Hazreti Talha idiler. Bunların söz ve hareketleri çok büyük biretkiye sahip olup, ümmetin arasında büyük itibara şayandı. Özellikle Hazreti Osman’ın şehit edilmesinden sonracereyan eden ve fitnecilerin büyük faaliyet gösterdiği gelişmeler, söz konusu bu büyük şahsiyetlerin arzuladıklarıbir şekilde seyretmeyerek mecrasından sapmaya başladı.

Daha önce Hazreti Ali’ye biat ve halifeliğini kabul ettiklerini bildiren Hazreti Zübeyr ve Hazreti Talha,halifeye müracaat ederek, Hazreti Osman’ın katillerinin bulunmasını istediler. Bu isteğin o an için yerine getirilmesimümkün değildi. Çünkü, henüz katillerin kim oldukları belli değildi. Dolayısıyla arzularının yerine getirilmesimümkün değildi. Bilahare bu mübarek zatlar Medine’ye Hazreti Aişe’nin yanına gittiler.

Muaviye, Hazreti Ali’ye biat etmeyip halife olmak isteyince her iki taraf arasında savaş hazırlıkları başlamıştı.Bu iki gurup arasında savaş beklenirken beklenmedik bir şekilde Cemel Savaşı meydana geldi. Bu savaş; Hazreti Aişe,Hazreti Talha ve Hazreti Zübeyr’in dahil olduğu taraf ile Hazreti Ali taraftarları arasında meydana geldi. Bu savaştanönce sürekli olarak kan dökülmesine mani olmaya ve durumun görüşmelerle çözülmesine çalışan Hazreti Zübeyr,kargaşanın bir an önce bitmesinden yana idi. Hazreti Ali’ye daha evvel biat etmiş olmakla beraber, çoğunluk kimden yanaise onun halife olmasını istiyordu. Ancak, bu durum hiç de kolay değildi. Halifelik için gerekli vasıfları en fazlakendinde toplayan kişi Hazreti Ali olmakla beraber, gittikçe güçlenen Emeviler bir devlet kurma emelinde idiler.

Cemel Savaşı öncesi iki taraf karşı karşıya gelirken, Hazreti Zübeyr ata binmiş ve kılıcı elindemeydana çıkmıştı. Hazreti Ali’ye geldiği bildirilince; "Vallahi bu, kendine Allah’ın emirleri hatırlatıldığızaman ilk uyacak olan iki adamdan biridir" diyerek, onun asla kötü niyet taşımadığını ima etti. Daha sonra yanınagiderek, oraya geliş sebebini sordu. Hazreti Zübeyr, geliş sebebinin kendisi olduğunu, halifeliğe layık görmediğini,kendilerinden daha ehil biri olmadığını söyledi. Bu sözler karşısında Hazreti Ali muhatabına:

"Ben Osman’dan sonra bu işe ehil değil miyim? Hatırlıyor musun? Bir gün Resulü Ekrem sana, Ali’yiseviyor musun? diye sormuştu. Sen, evet, ya Resulullah severim, demiştin. Sonra Resulü Ekrem (asm) sana, bir gün gelecekAli ile mücadele edeceksin. Fakat sen haksızsın, demişti. Bunları hatırlıyor musun, ey Zübeyr?" demesi üzerinedurum değişti. O zamana kadar aklına gelmeyen ve gelecekten haber veren Peygamber Efendimizin (asm) böylece gerçekleşmişbulunan mucizesini hatırladı. "Daha önce bunu hatırlamış olsaydım asla burada olmazdım, bundan sonra sana karşıebediyen savaşmayacağım" diyerek oradan ayrıldı.

Cemel olayına karışmış bulunan, üstelik bunların arasında cennetle müjdelenen sahabelerin yer almasıve her iki tarafta da büyük şahsiyetlerin bulunması, bu olayları inceleyen ve yorumlayan kişilere çok büyük birsorumluluk yüklemektedir. Bir tarafa meyledip diğerlerinin aleyhinde bulunmak, söz konusu kişi veya kişileri büyük birvebal altında bırakır. Hazreti Zübeyr’in son anda savaşa katılmaktan vazgeçmesinde görüldüğü gibi, olay bir artniyet, makam, şöhret vs. maksatlı olmayıp tamamen, söz konusu şahısların şahsi içtihatları neticesidir. Her nekadar Hazreti Ali haklı, diğerleri haksız ise de, içtihat neticesi olması hasebiyle affa mazhardırlar. Nitekim hatasınınfarkına varan kişiler bundan vazgeçmiş veya en azından tövbe etmişler.

Şeriatın en önemli düsturlarından birisi de fitne kapılarını kapamaktır. Bundan hareket eden İslamalimleri, sahabeler arasında cereyan eden hadiselerle ilgili olarak çok hassas davranmışlardır. "… fitnelerin kapısınıaçmayı ve bahsetmeyi câiz görmüyorlar. Çünkü, îtiraza müstehak birkaç tane varsa, tarafgirlik damarıyla büyükSahâbelere, hattâ muhâlif tarafında bulunan Âl-i Beytin bir kısmına ve Talha (r.a.) ve Zübeyr (r.a.) gibi Aşere-i Mübeşşeredenbüyük zâtlara îtiraza başlar, zem ve adâvet meyli uyanır diye Ehl-i Sünnet, o kapıyı kapamak taraftarıdır."(Bediüzzaman Said Nursi, Tarihçe-i Hayat, s. 435-436)

Hazreti Ali taraftarları ile savaşmaktan vazgeçip oradan ayrılan Hazreti Zübeyr, peşine takılan Amrbin Cürmüz tarafından, namaz kılıp secdeye gittiği sırada şehit edildi. Amr yaptığını gelip Hazreti Ali’ye habervermelerini söyleyince Hazreti Ali de; "Safiyye’nin oğlunu öldürene Cehennemi müjdele" şeklinde haber yolladı.Çünkü, bu sözleri daha önce Peygamber Efendimizden duymuştu. Bununla birlikte, Hazreti Muhammed (asm); "Talha ileZübeyr Cennette benim komşularımdır" demek suretiyle bu bahtiyar sahabelere iltifatta bulunmuştu.