Sir Thomas Arnold (1864-1930)

İngiliz asıllı araştırmacı olup, İslâm tarihi ve medeniyeti üzerine eserler neşretmiştir. İslâm tarihini tarafsız bir şekilde inceleyen ve ön yargılardan arınabilen müsteşriklerin ilklerinden olmuştur. Kendi dönemine kadar, Müslümanların Hıristiyanları zor kullanarak İslâmiyet'e dahil ettikleri tezi ileri sürülürken, bunun aksini ifade ederek Hıristiyanların gönüllü olarak din değiştirdiklerini belirtmiştir. Uzun süre Hindistan'da bulunmuş ve buradaki bazı kolejlerde felsefe derslerini okutmuştur. İngiltere'de ise Hintli öğrencilere danışmanlık yapmıştır. Risâle-i Nurda İslâmiyetle ilgili görüşlerinden alıntı yapıldığı için ismi zikredilmektedir.

Thomas, Nisan 1930'da İngiltere'de doğdu. İlk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra lise eğitimine Cambridge Magdalene College'de devam etti. Yüksek öğreniminden sonra yurt dışına giderek çalıştığı anlaşılmaktadır.

Thomas, 24 yaşında iken Hindistan'a gitti. Bilindiği gibi o tarihlerde Hindistan İngiltere işgali altında olup sömürgesi konumundaydı. Thomas da buraya 1888 yılında geldi ve on yıl boyunca burada bulundu. Hindistan'da bulunduğu süre zarfında Aligarh'ta bulunan Mohammedan Anglo-Oriental College adlı eğitim kurumunda hocalık yaptı ve daha çok felsefe derslerini okuttu.

Aligarh'ta on yıl kalan Thomas, 1898 yılından itibaren Lahor'a geçti. Burada da felsefe derslerini okutmaya devam ederek Government College adını taşıyan okulda hocalık yaptı. Sözü edilen iki kurumda toplam 16 yıl gibi uzun bir süre kaldıktan sonra 1904 yılında İngiltere'ye döndü.

Yurduna dönen Arnold, beş yıl kadar kütüphanecilik yaptı. İndia Offici'nde yardımcı kütüphaneci olarak çalıştı. İngiltere'de bulunduğu süre zarfında Hindistan ile olan irtibatını kesmedi. Özellikle buradan gelen öğrencilere danışmanlık yapmaya başladı. Uzun bir süre de bu danışmanlık işini devam ettirdi. Encyclopedia of İslam adlı ansiklopedinin ilk neşriyatı gerçekleştirilirken kendisi de bu ansiklopedinin ilk İngiliz editörü oldu.

Thomas, Hindistan'da bulunduğu süre zarfında ve daha sonraki dönemde de değişik vesilelerle irtibatını devam ettirmesi, önemli bir birikime sahip olması vb. sebeplerden ötürü olmalıdır ki, 1921 yılında Londra Üniversitesi'nde görevlendirildi. Burada da kendisine Arap ve İslâm Araştırmaları profesörlüğü payesi verildi. Ölüm tarihi olan 1930 yılına kadar bu görevi sürdürerek dokuz yıl boyunca bu çalışmayı yürüttü.

Sir ünvanına da sahip olan Thomas, müsteşrikler içinde bazı özellikleri itibariyle öne çıkan ve ilklerden biri olan bir araştırmacıdır. Genellikle İslâm dünyası ve inancına taraflı bakan, ön yargılardan kurtulamayan bir çevreden gelmesine rağmen, bu önyargılardan kurtulan kişi oldu. On dokuzuncu yüzyılın neredeyse sonuna gelinene kadar, İslâmın yayılışını zorlamayla olduğu tezi iddia edilirken, Thomas'la birlikte zorlama değil, gönüllü kabulün olduğu yazılmaya başlandı. 1896 yılından itibaren özellikle Hıristiyanlıktan İslâma geçişlerde zorlamanın değil, gönüllü din değiştirmelerin olduğu kabul gördü (Abdulhakim Murad; "Geçmişe Duyulan Özlem Olarak Hidayet: Büyük Misakın Uzantısı", Köprü S. 91, Yaz-2005 ). Bu tarihlerden itibaren, İslâm tarihini inceleyen modern tarihçiler; "Hıristiyanların Müslüman fâtihlerce din değiştirmeye zorlanmadıkları ve işkenceye maruz bırakılmadıkları konusunda tarihçiler âdeta ittifak halindedirler." kaydını düşmeye başlamışlardır.

Risâle-i Nurda ismi Nur Çeşmesi'nde zikredilen Thomas'ın eserinde derç ettiği bir bölüm nakledilmektedir; "Müslümanlık, Afrikalıları medenileştirmiş, onları sanayi, ticaret ve sair işleri inkişaf ettirmeye sevk etmiştir. Müslümanların irşadıyla ve İslâmiyet'in tesiriyle Afrika'nın her tarafında muhteşem şehirler tesis olunmuştur. Avrupalı seyyahlar buraları ziyaret ederek onları hemşehrilerine tavsif ettikleri zaman, Avrupalılar bunların ihtişamına inanmak istememişlerdir."

Kendi dönemine gelinceye kadar yapılanların aksine, İslâm tarihi ve yayılışını müsbet bir şekilde inceleyen ve hakperest davranan Thomas, İslâmiyet'in yayılışının önemli faktörlerinin başında, sağlam inanç esaslarına sahip olması olduğunu belirtti. Müslümanların, diğer din mensuplarına müsamaha gösterdiklerini ve İslâmı kabul etmeleri için baskı yapmadıklarını kaydetti. Böylece bir çok müsteşrike de bu vesile ile cevap vermekteydi. Bu düşünce ve fikirlerini The Preaching of Islam adlı eserinde ifade eden Arnold, eserini ilk defa 1896 yılında Londra'da yayımladı. Böylece 1896 yılı İslâm tarihi üzerinde araştırma yapan müsteşrikler açısından bir bakıma başlangıç oldu. Aynı eserini ilâveleriyle birlikte 1913 yılında yeniden neşretti. Bu eser Londra, Lahor ve New York'da defalarca basıldı. Diğer taraftan aynı eser Urduca, Farsça, Arapça ve Türkçe'ye de tercüme edildi.

Arnold aynı eserinde şu ifadelere de yer vermiştir; "İslâm idaresi altında dini hayatın emniyette olduğu hakkındaki bu hisler, yine o devirlerde Küçükasya (Anadolu) Hıristiyanlarının, Selçuk Türklerini bir kurtarıcı sıfatı ile karşılamalarına vesile olmuştu… Hatta VIII. Mihail (1261-1282) devrinde, Küçükasya içerisindeki ufak kasabaların halkı, Bizans İmparatorluğu'nun istibdadından kurtulmak ümidi ile Türkleri kasabalarının işgali için dâvet etmişlerdi. Hatta bu halk arasında zengin veya fakir birçok kimseler, o zamanki Türk Millî sınırları içerisinde göç etmeyi bile göze almışlardır."

"Eğer Müslüman Türklerin kalplerine, o sefaleti ve felâketi görerek, bir acıma duygusu gelmemiş olsaydı, geri kalan Haçlı kafilesinin durumu çok feci olurdu. Türkler, bu biçarelerin yaralılarına baktılar, fakirlerini cömertlikle beslediler ve sıkıntıdan kurtardılar. Hatta bazı Müslümanlar, Rumların tehdit ve hile ile hacılardan koparmış olduğu Fransız paralarını satın alarak ihtiyacı olan hacılara verdiler. Aynı dinden olmayanların bu koruyucu muameleleri ile dindaşları olan ve kendilerini ağır işlerde kullanan, döven, dolandıran Rumların hareketleri, Hıristiyan hacıları arasında, öyle bir karşılaştırma vesilesi oldu ki, bunlardan pek çoğu kendi istekleri ile kendilerini kurtaran Müslümanların dinini kabul ettiler."