Şeyh Bahit Efendi (1854-1935)

Mısır’ınve İslam dünyasının tanınmış alimlerindendir. Ezher Üniversitesi mezunudur. Aynı zamanda Ezher Üniversitesi’ndeders veren hocalardandır. Mısır Başmüftülüğünde bulunmuştur. İslam dünyasının ve Müslümanların güncelmeseleleriyle ilgilenerek eserler kaleme alan bir alimdir. Risale-i Nur’da kendisinden, "Câmiü’l-Ezher’in Reis-iUleması olan Şeyh Bahid Hazretleri (r.a.)" (Emirdağ Lahikası, s. 345) olarak söz edilmektedir. Asıl adı MuhammedBahit’tir. Künyesi Muhammed Bahit bin Hüseyin el-Mutiî (Matiî) şeklindedir.

Muhammed Bahit, 1854 yılında Mısır’ın Asyut eyaletine bağlı Mutia (Matia) köyünde doğdu. Muhtelifalimlerden fıkıh, usul-ı fıkıh, hadis, tefsir, mantık, belagat ve Arap dili alanlarında dersler aldı. Ezher Üniversitesi’ndeokuyarak 1875 yılında mezun oldu. Akabinde mezun olduğu üniversitede müderris olarak görev yapmaya başladı. Bu görevinibeş yıl devam ettirdi. 1880 tarihinde Kalyubiye eyaleti kadılığına tayin edildi. Böylece hocalık görevinden sonraadlî görev almış oldu.

Muhammed Bahit, Kalyubiye kadılığından sonra Minye, Asyut, İskenderiye, Port Said kadılıklarında dabulundu. Kadılık görevini sürdürürken diğer taraftan da Adalet bakanlığında müftülük ve müfettişlik yüksekdevlet memurlukları ile Türk kadısı Nesib Efendinin yerine vekaleten Mısır başkadılığı da yaptı. Bu muhtelif görevlerdensonra, 1914 yılında Mısır Başmüftülüğüne tayin edildi.

Başmüftülük görevini yaklaşık yedi yıl sürdüren Muhammed Bahit, 1921 yılında emekli oldu. Ancak,bundan sonra da boş durmayarak evinde ilmi çalışmalarına devam etti. Eğitim-öğretimle meşgul olduğu gibi, kendisinedanışılan konularda fetvalar verdi. İslam dünyasında önemli bir konum ve saygınlığa ulaşmış olması itibariylemuhtelif konuları içeren ve farklı yerlerden kendisine gönderilen sayısız mektuplara muhatap oldu. Daha çok fıkıhkonularıyla ilgili meseleleri içeren mektuplar alırken, aynı zamanda evi de fetva soranlarla dolup taşardı.

Muhammed Bahit, çalışmalarını sürdürürken yazmış bulunduğu fetvaları farklı bölgelerindebulunan talebelerine gönderebilmek ve kendisine sorulan soruları cevaplayabilmek maksadıyla özel katipler tuttu. Buhizmetler için gereken masrafları bizzat kendisi karşıladı. Katilerine maaş verdiği gibi mektup ve kitaplarınınposta masraflarını da kendisi üstlendi.

Çok yönlü bir alim olan Muhammed Bahit, Risale-i Nur’da kendisinden söz edilen önemli şahsiyetlerdendir.Bediüzzaman ile görüşüp tanışması İkinci Meşrutiyet’in ilanının ilk yılına rastlamaktadır. Daha çok genç yaştaİstanbul’a gelip kendisine sorulan her soruya ikna edici cevaplar veren Said Nursi, ulemanın ve özellikle Meşihatdairesindeki alimlerin dikkatini çekti. Vermiş olduğu cevaplar nedeniyle kendisiyle fikri tartışmalara girmenin hiç dekolay olmadığı görülmekteydi. Bediüzzaman ile tartışmalara girmekten çekinen bazı şahıslar, bir seyahatvesilesiyle İstanbul’da bulunan Mısır’ın ve Ezher’in ünlü alimlerinden Şeyh Muhammed Bahit Efendiye durumubildirdikten sonra kendisiyle görüşüp ilzam etmesini isterler. Yani Bediüzzaman’ı cevap veremez hale getirip, susturmasınıisterler.

Muhammed Bahit, Bediüzzaman ile görüşmek ve yakından tanımak gayesiyle uygun bir fırsatı kollamaya başladı.Ayasofya’da kılınan bir namaz sonrasında bir çayhanede oturarak görüşmeye başladılar. Aralarında çok önemli birdiyalog cereyan etti. Her iki alim de Müslümanların mukadderatları ile yakından ilgilendiklerinden karşılıklısoru-cevapta da bu konu gündeme geldi. Bediüzzaman’ın ilmi durumunu tartmak ve aynı zamanda Müslümanların geleceğihakkındaki düşüncelerini öğrenmek maksadıyla kendisine, "Osmanlı hükümetindeki hürriyete ne diyorsun veAvrupa hakkında fikrin nedir?" diye sordu. Bediüzzaman, kendisine sorulan soruya karşılık Şeyh Muhammed Bahit’e şucevabı verdi:

"Osmanlı hükümeti Avrupa ile hâmiledir; Avrupa gibi bir hükümeti doğuracak. Avrupa da İslâmiyet’ehâmiledir; o da bir İslâm devleti doğuracak." (Emirdağ Lahikası, s. 345) Bu cevap karşısında hayranlığınıgizlemeyen Şeyh Muhammed Bahit, kendisiyle aynı kanaatte olduğunu bildirdi. Kendisi de aynı düşünceye sahip olmaklaberaber, Bediüzzaman’ın bu kadar veciz ve keskin beyan tarzına hayran olduğunu belirtti. "Bu gençle münazaraedilmez" (Tarihçe-i Hayat, s. 50), dedi. Akabinde, bu kadar veciz ve beliğane bir tarzda ifade etmenin ancak Bediüzzaman’ahas olduğunu ifadelerine ekledi.

Şeyh Muhammed Bahit’in soru sormaktaki amacı Bediüzzaman’ı cevap veremez duruma düşürüp susturmak değildi.Bediüzzaman ile ilgili sözler duyduktan sonra kendisiyle görüşüp müthiş zekasını tecrübe etmek ve gelecek hakkındakifikirlerini öğrenmek istedi. Bir bakıma sorduğu soru ile ufkunu ve siyaset alemindeki cereyanları ne şekilde ihata edipgördüğünü ölçtü. Aldığı cevaptan sonra kullandığı ifadeler, kendisinin hakşinas biri olduğunu ve aynızamanda memnun kaldığını göstermektedir.

Şeyh Muhammed Bahit ve Bediüzzaman arasında güzel bir sohbet ile başlayan samimi dostluğun daha sonrada devam ettiği anlaşılmaktadır. Mısır’a dönen Şeyh’in çevresindekilere Bediüzzaman’ı anlatması ve daha sonrakiyayın faaliyetleri, Bediüzzaman ve dolayısıyla sonraki yıllarda Risale-i Nur’un Mısır’da yayılmasına önemli katkıyaptı. Bediüzzaman’ın lehinde muhtelif zamanlarda övücü makaleler yazıldı. Özellikle Abdullah Çaviş’in El-Ahramgazetesindeki makalesi büyük övgüleri dile getirdi. (Tarihçe-i Hayat, s. 613; Abdulkadir Badıllı; Bediüzzaman Said-iNursi Mufassal Tarihçe-i Hayatı, s. 272)

Muhammed Bahit, uzun ve bereketli bir ömür sürdü ve 18 Ekim 1935 tarihinde Kahire’de vefat etti. Muhtelifkonularla ilgili olarak eserler yazmış olması, güncel meselelerle ilgili yakından ilgilendiğini göstermektedir.Nitekim Bediüzzaman’a sorduğu soru da ilginç ve aynı zamanda günceldir. Yazdığı eserlerde; Kur’an-ı Kerim’in tercümesiile ilgili tartışmalara katıldı, günün meseleleri ile ilgili ilmi ve aktif bir şekilde düşüncelerini sergiledi, İslam’dahükümetin şekli, din ve sosyal hayatta kadının yeri, İslam’ın ilim ve teknolojiye bakışı gibi muhtelif konularda düşüncelerinidile getirdi.