Selman-ı Farisî (? – 655)

İran asıllıdır. Ateşe tapan Mecusî bir aileye mensuptur. Ailesi tarafından Mecusî inancına bağlıolarak yetiştirildiği halde Hıristiyanlığı tanıdıktan sonra bu dine bağlanmıştır. Hıristiyan din adamlarındanson peygamberin vasıflarını öğrendikten sonra onu aramaya koyulmuştur. Bu özellikleri Hazreti Muhammed’in (asm) üzerindegördükten sonra hemen Müslüman olmuştur. Asıl adı Mabeh bin Büzahşah’tır. Selman ismi Peygamber Efendimiz tarafındankendisine verilmiştir. Selman-ı Farisî adıyla tanınmıştır.

Selman, zengin bir ailenin çocuğu olarak İsfahan’ın Cey (Cay) Köyünde doğdu. Doğum tarihi kesinolarak bilinmemektedir. Mecusi olan ailesi çocuklarını kendi inançlarına bağlı bir şekilde eğitmeye itina gösterdiler.Babası, oğlunu çok sever ve gözünün önünden ayırmamaya gayret gösterirdi. Köyde bulunan arazilerini göstermek vetanımasını sağlamak gayesiyle dışarı çıkarırdı. Kendisi ile beraber ateşe tapmasını sağlardı. Ancak Selman,bir kilisede yapılan ibadet dikkatini çekince buraya gidip onlarla beraber ibadet etti ve bu ibadetin ateşe tapmaktan dahafazla lezzet verdiğini hissetti. Bu kilisede bulunan bir rahip, dinleri hakkında daha geniş bilgiyi Şam’da bulabileceğini,onun için Şam’a gitmesini tavsiye etti.

Selman’ın, hem eve geç gelmesi, hem de yeni durumu hakkında ailesine bilgi vermesi babasınınhiddetlenmesine sebep oldu. Babası elini kolunu bağlayarak onu eve hapsetti. Ancak, büyük bir arayış içinde olduğundanhiçbir şey kendisini engelleyemezdi. İlk fırsatta Şam’a doğru yola çıktı. Şam’da bir süre kaldıktan sonra yanınayerleştiği rahibin hastalanması üzerine, kendisinden sonra ne yapıp nereye gitmesi konusunda tavsiyede bulunmasınıistedi. Din adamlarının tavsiyeleri doğrultusunda Musul, Nusaybin, Amuriye’ye gitti. Gayesi insanları irşad edecek birzatın yanında bulunmak idi. Ancak, son olarak bulunduğu yerde aradığı vasıfları taşıyan kimsenin olmadığı söylendi.Akabinde, ahirzaman peygamberinin geliş zamanının yaklaştığı söylendi. Bu peygamberin Araplar arasından çıkacağını,hediye kabul edip sadakayı kabul etmeyeceğini, iki omuzu arasında nübüvvet mührünün olacağını, vatanından taşlıkbir bölgede, hurması çok bir yere hicret edeceğini öğrendi.

Selman, son olarak yanında bulunduğu hocasının vefatı üzerine Arabistan’a gitmek için hemen hazırlıklarabaşladı. Bir kervan ile birlikte yola çıktı. Kervancıların ihanetine uğrayarak Vadiyü’l-Kura denilen yerde birYahudi’ye köle olarak satıldı. Bir süre sonra söz konusu Yahudi onu amcasının oğluna sattı ve Medine’ye götürüldü.Daha önceden kendisine tarif edilen yere benzediğini gördüğü Medine’de zamanın ve Son Peygamberin gelmesini beklemeyebaşladı.

Selman, hurma ağacının üzerinde çalıştığı bir sırada Peygamber Efendimizin (asm) Medine’ye geldiğini,sahibi olan Yahudi ile bir arkadaşı arasındaki konuşmadan öğrendi. Heyecandan ağaçtan düşecek gibi olup, hemenhaberi getiren şahsa ne söylediğini sorunca sahibinden bir tokat yiyerek işinin başına geçmesi için azarlandı. Akşamüzeri bir miktar hurma alarak Resul-i Ekrem’in yayına gitti. Hurmaları sadaka niyetine getirdiğini söyleyince, hurmalarısahabelerine ikram eden Peygamber Efendimiz hiç yemedi. İkinci getirilişte hediye diye takdim edilen hurmalardan yedi. BöyleceSelman, daha önce hocasından öğrendiği iki özelliği müşahede etmiş oldu.

Selman’ın son isteği peygamberlik alameti olan mührü görmek idi. Bu isteği anlayan Peygamber Efendimiz,onun isteğinin gerçekleşmesi için yardımcı oldu. Peygamberlik mührünü de görünce hemen iman edip Müslüman oldu.Ancak, o hala Yahudi’nin kölesi idi. Özgürlüğüne kavuşması hiç de kolay olmadı. Sahibi, kendisinden özgürlüğünekarşılık ödeyemeyeceği bir meblağ istedi. Peygamber Efendimiz de kendisini kölelikten kurtarmasını istemişti.

Selman’dan istenenler; üç yüz hurma fidanını dikip hurma verecek duruma getirmesi ve kırk kıyye altındı.Bunları karşılaması mümkün değildi. Risale-i Nur’da da aktarıldığı gibi, durumu Peygamber Efendimize (asm) arzetti. Peygamber Efendimiz kendi eliyle hurma fidanlarını dikti. Aynı yıl içinde hurma ağaçları meyva vermeye başladı.Fidanlardan sadece bir tanesi başkası tarafından dikilmişti ve bu sebeple de sadece o ağaç meyva vermedi. PeygamberEfendimiz onu da tekrar diktikten sonra o da meyva verdi. Selman’ın eline de yumurta büyüklüğünde altın vererek bundanYahudi’nin istediği altını vermesini söyledi. Söz konusu altından istenen miktar verildiği halde hala eskisi kadarduruyordu. (Mektubat, s. 148) Böylece bir taraftan Peygamber Efendimizin büyük bir mucizesi gerçekleşti, diğer taraftanda Selman özgürlüğüne kavuştu.

Selman-ı Farisî’nin adının en çok anıldı hadiselerden birisi ve belki de başta geleni Hendek Savaşıile ilgilidir. Köle olduğundan ötürü önceki savaş ve seferlere katılamadı. Hendek Savaşı öncesinde müşrikler büyükbir ordu hazırlayıp Müslümanları yok etmeyi planlamaları üzerine Peygamber Efendimiz (asm) sahabelerini toplayarak meşveretyaptı. Selman, Medine’nin etrafına hendekler kazılarak savunma savaşı yapılmasını teklif etti. Teklif kabul edildi veşehrin etrafına hendekler kazılarak savaş hazırlıkları yapıldı. Hendeklerin kazılmasında Selman’ın göstermişolduğu olağanüstü gayret ve çalışma başta Peygamber Efendimiz olmak üzere herkesin dikkatini çekti. Nitekim bugayretlerinden ötürü Peygamber Efendimizin, "Selmanü’l-Hayr" iltifatı ve hitabına mazhar oldu.

Selman, zamanın büyük bir kısmını Peygamber Efendimiz ile beraber geçirmeye büyük itina gösterdi.Hendek Savaşı ile birlikte tüm savaş ve seferlere katıldı. Resulullah’ın sohbetlerinde bulunarak iltifatlarına mazharoldu. Ashab-ı Suffa ile birlikte kaldı. Altmış civarında hadis rivayet etti. İlme büyük merakı olup, kendini geliştirmekiçin büyük gayret sarf etti.

Hazret-i Ebubekir’in (ra) halifeliği sırasında Medine’den ayrılmayarak, azami ölçüde Halifeye yakındurmaya ve sohbetlerinde bulunmaya gayret gösterdi. Hazret-i Ömer (ra) zamanında gerçekleştirilen İran seferine katıldı.Savaşın kazanılmasında büyük emeği geçti. İran ordusunda filler kullanıldığından Araplar bu tür savaşa alışkındeğillerdi. Selman, böyle bir savaşta nasıl hareket edecekleri konusunda Müslümanları bilgilendirdi.

İran üzerine yapılan sefer ve ardından Medain şehrinin alınması üzerine buraya vali tayin edildi. İdaredegösterdiği hassasiyet, yaşadığı mütevazı hayat, adalet konusundaki titiz davranışı, nezaketi gibi özelliklerindendolayı kısa süre zarfında halkın büyük sevgisini kazandı. Valiliği boyunca mütevazı bir hayat yaşamaya devametti. İlim öğrenmek için gösterdiği gayret kadar öğrendiklerini başkalarına aktarmak için de çaba sarf etti. Çoksayıda kişiye ders verdi. Ebu Saidi’l-Hudri, ibn Abbas, Evs ibn Malik gibi tanınmış zatlar kendisinden ders alantalebeleri arasından yetişti.

Son Peygamberi görmek için bir çok sıkıntıyı göğüsledikten sonra gayesine ulaşan, Müslümanolduktan sonra büyük hizmet gösteren ve ömrünün sonuna kadar örnek bir hayat yaşayan Selman, 655 yılında Medain’deHakk’ın rahmetine kavuştu.