Salih Aleyhisselam

Diğer canlılardan farklı olarak insan, fıtratında bulunan muhtelif duygulara sınır konmadığından,zamanla iman terbiyesinden çıkınca tanınmaz hale gelmekte ve yıkıcılıkta sınır tanımamaktadır. Cenab-ı Hak, zulümve şirkte sınır tanımayan insanlara önce elçileri vasıtasıyla emirlerini ilettikten sonra, bu emirlere itaat etmeyenve peygambere isyan edenlere hak ettikleri cezayı göndermiştir. Daha önce haddi aşan ve Hud Aleyhisselama karşı çıkanAd kavmi helak edilmişti. Bu helakten kurtulan müminler, Arabistan yarımadasının muhtelif yerlerine dağılarak yerleştiler.Sayıları gittikçe arttı.

Cenab-ı Hak, kendilerinden öncekilere olduğu gibi Semud kavmine de bir çok ihsanda bulundu. Mal, mülknasip etti. Servetleri bollaştıkça, insani değerlerden uzaklaşmaya ve bozgunculuk yapmaya başladılar. Yaşadıklarışehirde çeteler oluşturarak yeryüzünü yaşanmaz hale getirdiler. İyilik tarafına hiç yanaşmadılar. (Neml Suresi,48) Bir taraftan estirilen terör, diğer taraftan inkarcılık ve puta tapma artınca, kendilerine peygamber gönderildi.

Herhangi bir peygamber ve ilahi emir ulaşmayan kavimlere İlahi ceza verilmediğinden, Semud kavmine de öncekendi içlerinden Salih Aleyhisselam peygamber olarak gönderildi. Her türlü fenalıkta ileri gittikleri bir sırada karşılarındaAllah’ın resulü Salih Aleyhisselamı buldular.

Salih Aleyhisselam, kavmini iyiliğe ve Allah’a kulluk yapmaya davet etti. Birbirleriyle didişen ve iki zümrehaline gelen insanlara; "Ey kavmim! İyilik dururken niçin kötülüğe koşuyorsunuz? Allah’tan mağfiret dilesenizolmaz mı? Belki size merhamet edilir" dedi. (Neml Suresi, 45, 46) "Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başkatanrınız yoktur. O sizi yerden (topraktan) yarattı. Ve sizi orada yaşattı. O halde O’ndan mağfiret isteyin; sonra daO’na tövbe edin. Çünkü Rabbim (kullarına) çok yakındır, (dualarını) kabul edendir. (Hud Suresi, 61)

Salih Aleyhisselam, daha küçük yaşlarından itibaren bütün özellikleriyle müsbet yönden dikkat çekerekkavminin kendisi üzerinde titizlikle durmasına ve her halükarda korumasına sebep olmuştu. Kendisinden çok şey beklendiğindençok iyi korunuyordu. Peygamber olarak karşılarına çıkıp onları hidayete davet edince; "Ey Salih! Sen bundan önceiçimizde ümit beslenen birisiydin. (Şimdi) babalarımızın taptıklarına tapmaktan bizi men mi ediyorsun? Doğrusu biz,bizi kendisine (kulluğa) çağırdığın şeyden ciddi bir şüphe içindeyiz." (Hud Suresi, 62) diye karşılıkverdiler.

Gönderdiği elçilerini hiçbir zaman yalnız bırakmayan ve her halükarda desteğini esirgemeyen Allah, özelliklemüşrikler karşısında daima onları üstün duruma getirmiştir. Yukarıda aktardığımız ifadelerden de anlaşılacağıüzere, müşrikler delil istiyorlardı. Böyle durumlarda mucizeler peygamberlerin en büyük destekçisi ve dayanağıdır.Nitekim bu durumda da Salih Aleyhisselamın yardımına mucize yetişti.

Kavmi kendisinden mucize göstermesini ve kayalıklardan kırmızı tüylü, on aylık gebe bir deve çıkarmasınıistedi. Ayrıca kendisinin de bir insan olduğunu, bu söylediklerinden dolayı olsa olsa iyice büyülenmiş olduğunu sözlerineeklediler. İstedikleri mucizeyi göstermesi halinde kendisine iman edecekleri taahhüdünde bulundular. Bu istekleriyleSalih Aleyhisselamı zor durumda bırakıp alay konusu edeceklerini zannediyorlardı. (Şuara Suresi, 153, 154; Bünyamin Ateş,Peygamberler Tarihi, s. 201)

Gerçekte insan gücünün üstünde olan bu isteği karşılamanın, Cenab-ı Hakk’ın nezdinde hiçbirzorluğu yoktu. Dolayısıyla müşriklerin istediği mucizeden dolayı, Salih Aleyhisselam hiçbir tedirginlik yaşamadı.Tabi olacaklarına dair kesin söz aldıktan sonra dua etti. Bir süre sonra tam da istedikleri ve kendilerini hayrette bırakacaktarzda bir deve çıka geldi ve su kuyusunun başına gitti. Bu açık mucizeye rağmen inkarcılıkta ısrar etmeye devamettiler. Pek azı iman etti. Deveye zarar verebileceklerini hesaba katan Salih Aleyhisselam; "İşte (mucize) bu dişidevedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir, dedi. Ona bir kötülükle ilişmeyin,yoksa sizi muazzam bir günün azabı yakalayıverir" (Şuara Suresi, 155, 156), "Ey kavmim! İşte size mucizeolarak Allah’ın devesi. Onu bırakın, Allah’ın arzında yesin (içsin). Ona kötülük dokundurmayın; sonra sizi yakınbir azap yakalar" (Hud Suresi, 64) buyurdu.

Tek bir kuyuya sahip olup suları az olduğundan, bir gün deve, diğer gün kendileri kuyu suyunukullanacaklardı. (Kamer Suresi, 28) Devenin varlığı kendilerini fazlasıyla rahatsız etti. Öldürülmesine kararverdikleri halde bu işi yapmaya pek kimse cesaret edemiyordu. Nihayet sekiz kişilik bir gurup oluşturularak, devenin öldürülmesiişi bunlara verildi. Başkanları da Kudar b. Salif adında bir zorba idi. Güya hem deveyi öldürüp ondan kurtulacaklar,hem de bu işten dolayı başlarına bir şeyin gelmediğini göstererek Salih Aleyhisselamı zor durumda bırakacaklardı.

Salih Aleyhisselamın yine ulvi vazifesini yerine getirip insanları ilahi emre itaate davet ettiği bir sırada,zorbalar devenin üstüne atlayıp, ayaklarını kesmek suretiyle öldürdüler ve etini kendi aralarında taksim ettiler.Daha sonra Salih Aleyhisselama dönerek; "… Ey Salih! Eğer sen gerçekten peygamberlerdensen bizi tehdit ettiğinazabı bize getir, dediler." (A’raf Suresi, 77)

Kur’an-ı Kerim’de adı geçen hayvanlardan birisi de Salih Aleyhisselamın devesidir. Hayvanların tümüveya hangilerinin Cennete gireceği merak konusu olmuş ve bu konuda alimler nakillerde bulunmuşlardır. Bunlarla ilgiliolarak Risale-i Nur’da da bilgiye rastlıyoruz. Bu bilgilerden anladığımıza göre; hayvanların ruhu baki kalacak. Süleyman’ın(as) Hüdhüd’ü (çavuşkuşu) ve Neml’i (karınca), Salih’in (as) devesi, Ashab-ı Kehf’in Kelbi gibi bazı özel hayvanlarhem cesetleri hem de ruhları ile baki aleme gidecekler. Diğer yandan her türün, ara sıra kullanılmak üzere cesedibulunacak. Çünkü, Allah’ın Rahmet ve Rububiyet sıfatları bunu gerektiriyor. (Asa-yı Musa, s. 197)

Deveyi kesmekle yetinmeyen caniler daha da ileri gittiler. Yaşadıkları şehirde dokuz kişilik bir çeteolup her türlü bozgunculuğu yapıyorlardı. Kendi aralarında yemin ederek; "… Gece ona ve ailesine baskın yapalım(hepsini öldürelim); sonra da velisine; biz (Salih) ailesinin yok edilişi sırasında orada değildik, inanın ki doğru söylüyoruz,diyelim" şeklinde müthiş bir plan yaptılar. Ancak, her kesin bir hesabı olduğu gibi Cenab-ı Hakk’ın da bir hesabıvardı. Salih Aleyhisselamın kabilesinden çekindikleri için, bir plan hazırladılar. Güya seyahate çıkıyorlarhaberini etrafa yayacaklar ancak, şehirden ayrılmayarak suikastı gerçekleştirdikten sonra da kayıplara karışacaklardı.Böylece kendilerinden şüphelenilmeyecekti.

Cebrail Aleyhisselam vasıtasıyla plandan haberdar olan Salih Aleyhisselam evinden ayrıldı. Katiller geceyarısı eve geldiklerinde kimseyi görmeyince hayrete düştüler. Kurulan tuzak ve sonrasını anlatan şu ayetler ibretvericidir:

"Onlar öyle bir tuzak kurdular. Biz de kendileri farkında olmadan, onların planlarını altüstettik. Bak işte, tuzaklarının akıbeti nice oldu: Onları da (kendilerine uyan) kavimlerini de (nasıl) toptan helakettik! İşte haksızlıkları yüzünden çökmüş evleri! Anlayan bir kavim için elbette bunda bir ibret vardır."(Neml Suresi, 50-52)

Salih Aleyhisselam ve inananlar, sağ salim bir şekilde kurtularak Şam tarafına gittiler. Helakten sonrayirmi yıl daha yaşadıktan sonra Allah’ın elçisi rahmete nail oldu.