Sadeddin-i Taftazani (1322-1390)

Büyük İslam alimlerindendir. Belagat, mantık, metafizik, kelam, fıkıh ve bir çok ilim dalında eservermek suretiyle haklı bir şöhrete sahip oldu. Kaleme aldığı eserleri, bir çok İslam medresesinde ders kitabı olarakokutuldu. Risale-i Nur’un muhtelif yerlerinde fikirlerinden alıntılar yapılan Taftazani’nin künyesi; Sadeddin Mesud b. Ömerşeklindedir.

1322 yılında Horasan bölgesinde bulunan, Nasa yakınlarındaki Taftazan kasabasında doğdu. İlk eserinidaha 16 yaşında iken, Faryamud’da bulunduğu sırada yazdı (1338). Herat, Gucduvan, Gülistan ve Harizm’de bulundu. Timurtarafından Semerkand’a davet edildi. Taftazani, Hicaza gitmek üzere olduğunu bildirerek daveti kabul etmediyse de ikincikez davet edilince kabul ederek Semerkand’a gitti. Timur, kendisine büyük hürmet gösterdi. Şiraz bölgesi Timur tarafındanalınınca burada bulunan ve daha önceden Timur tarafından tanınan Şerif Cürcani de Semerkand’a geldi.

Şerif Cüncani’nin Semerkand’a gelmesiyle birlikte ilmi müzakere ve tartışmalar da artmaya başladı. Butartışmalar alimler arasında sözlü yapıldığı gibi eserlerine de yansıdı. Bu iki alim arasında yapılan müzakerekonularından bir tanesi, sahabeler ve tabiin döneminde meydana gelen olaylar ile ilgilidir. Risale-i Nur’da da gördüğümüzbu müzakerelerde, Bediüzzaman Hazretleri Taftazani’nin; "Yezide lanet caizdir" sözlerine ve bu konuda yapılantartışmalara açıklık getirmektedir.

Taftazani’nin söz konusu ifadelenin, "Lanet vaciptir, hayırdır ve sevabı vardır" şeklindeanlaşılamayacağını ve böyle ifadelerinin de olmadığını belirtmiştir. Bediüzzaman, delalet ehli ve zındıkanın,Müslümanlar arasındaki en ufak bir ihtilafı büyüttükleri, iman ehlini şaşırtıp şeairi bozmak suretiyle Kur’an veiman aleyhinde kullandıkları ikazında bulunur. Bu müthiş düşmana karşı, teferruattaki bazı küçük ihtilaflarıntartışma konusu yapılmaması, bunlara kapının açılmaması gerektiğini belirtmiştir. Ölmüş ve ahrete intikal etmişkişilerin bazı kusurlarını deşmenin manasızlığını ifade etmiştir. (Emirdağ Lahikası, s. 178)

Taftazani’nin çağdaşı olan Seyyid Şerif Cürcani gibi Ehl-i Sünnet vel-Cemaatin allameleri şu karşılığıvermişlerdir: "Gerçi Yezid ve Velid, zalim ve gaddar ve facirdirler; fakat sekeratta imansız gittikleri gaybidir. Vekati bir derecede bilinmediği için, o şahısların nass-ı kati ve delil-i kati bulunmadığı vakit, imanla gitmesiihtimali ve tevbe etmek ihtimali olduğundan, öyle hususi şahsa lanet edilmez. Belki, Allah’ın laneti zalimler ve münafıklarüzerine olsun gibi umumi bir ünvan ile lanet caiz olabilir. Yoksa zararlı, lüzumsuzdur." (Emirdağ Lahikası, s.180)

Sahabeler dönemindeki hadiseleri, içtihat farklılıkları şeklinde görüp deşmemekle, bir taraftanAlevilik adı altında yapılacak hücümların önü kapatılırken, diğer taraftan da Vehhabilik damarı ve Rafiziliktengelebilecek zararların da önüne geçilmiş olur. Çünkü, "gizli münafıklar, Vehhabilik damarıyla en ziyade İslamiyetive hakikat-i Kur’âniyeyi muhafazaya memur ve mükellef olan bir kısım hocaları elde edip, ehl-i hakikati Alevilikle ithametmekle birbiri aleyhinde istimal ederek dehşetli bir darbeyi İslamiyete vurmaya çalışanlar meydanda geziyorlar."(Emirdağ Lahikası, s. 178)

Gereksiz teferruata inip zarardan başka bir kazancı olmayan bu konularda, hakikat taraftarı olanlar, sünnetikendilerine rehber edinen dört büyük mezhep imamı ve Ehl-i Beyt’in on iki imamı Müslümanlar arasında çıkanfitneleri söz konusu edip tartışmayı caiz görmemişlerdir. Menfaatsizliğine ve zararlı olduğuna hükmetmişlerdir. Gözönündebulundurulması gereken çok ehemmiyetli bir husus da her iki tarafta büyük sahabilerin olması meselesidir. Cennetle müjdelenenHazreti Talha ve Hazreti Zübeyir (ra) gibi sahabilerden söz ederek taraftarlık hissiyle garazkarlık besleme tehlikesi sözkonusudur. Eğer yapılanlarda hata varsa tövbe etmiş olma ihtimalleri çok yüksektir.

Geçmişte olanlara lüzumsuz bir şekilde takılıp kalmak, şeriatın emretmediği halleri araştırmak, İslamiyet’edehşetli darbeler vuran, binlerle laneti, nefreti hakkedenlere önem vermemek gibi bir durum, iman sahibi müdakkik bir zatınkutsi vazifesine uygun düşmez.

Günümüzde de üzerinde önemle durulması gereken konulardan birisi de başkalarını küfürle itham etmeve lanetlemedir. Hatta bu durum adeta manevi bir hastalık halini almıştır. İslam’a göre, melunları hatıra getirmeyip,dolayısıyla lanet etmemenin hiçbir zararı yoktur. Lanet getirme, birini methedip muhabbet beslemeye benzemez ve salihamelden de sayılmaz. Muhabbet edilen kişiye göre sevap veya günah kazanma durumu söz konusudur. Ancak, lanet getirme veküfürle itham etme böyle değildir. Herhangi bir sevap kazandırmadığı gibi, yanlış kişiye karşı kullanılması çokzararlıdır. (Emirdağ Lahikası, s. 178)

Taftazani, yazdığı eserleri ile bir çok kişiyi etkiledi. İbn Haldun, yazmış bulunduğu"Mukaddime" adlı eserinde, ondan söz etmektedir. Taftazani, hem Şafii hem de Hanefi mezhebiyle ilgili eserlerkaleme aldı. Bundan dolayı da bazı alimler kendisini Hanefi, bazıları da Şafii mezhebine bağlı olduğunu yazmaktadırlar.Arkasında çok sayıda eser bıraktıktan sonra 1390 yılında vefat etti. Vefat tarihi bazı kaynaklarda 1389, bazılarında1395 diye de kaydedilmektedir.

Taftazani, imanı "Cenab-ı Hakk’ın, istediği kulunun kalbine, cüz-i ihtiyarının sarfından sonrailka ettiği bir nurdur" şeklinde tanımlar. Şemsi Ezeliden insanın vicdanına ihsan edilen iman nuru, vicdanın içyüzünü tamamıyla ışıklandırır. Bu sayede kainata karşı bir dostluk ve yakınlık meydana gelir. Bir emniyet vucütbulur. İnsanın kalbinde meydana gelen büyük manevi kuvvetin yardımıyla her türlü musibete ve olaya karşı mukavemetgösterebilir. Kalbin genişlemesiyle hem geçmiş hem de gelecek zamanları içine alır. Cenab-ı Hakk’ın ihsan ettiğiiman nuru ile amel ve kabiliyetler gelişip yayılarak Cennete doğru yol alır. (İşaratü’l-İ’caz, s. 46)

Eserleri

1-Şerhü’l-Tasrif el-İzzi; Dil bilgisi ile ilgili olan bu eserini henüz onaltı yaşlarında iken yazmıştır.
2-El-İrşad ( İrşadü’l-Hadi); Harizm’de bulunduğu sırada Arapça olarak yazdı. Dil bilgisi ile ilgilidir.
3-El-Şerhü’l-Mutavval; Belagat ile ilgilidir. Herat’ta kaleme aldı.
4-Muhtasarü’l-Maani; Belagatla ilgilidir. Gucduvan’da tamamlamıştır.
5-Şerhü’l-Kısm el-salis mine’l-Miftah; Semerkand’da bulunduğu sırada tamamladı. Belagata dairdir.
6-El-Telvih ila keşfü’l-Hakaik el-Tenkih; Gulistan’da yazdı. Fıkıh ile ilgilidir.
7-Şerhü’l-Muhtasar fi’l-usul; Harizm’de tamamladı. Fıkha dairdir.
8-El-Miftah; Şafii mezhebiyle ilgilidir.
9-İhtisar Şerh Telhisü’l-Cami el-kabr; Hanefi mezhebi ile ilgilidir.
10-El-Niamü’l-savabiğ fi şerhü’l-kelam; Tefsire dairdir.
11-Mukaddemat-ı İsna Aşer; Kırk elli sayfadan oluşan bu eserinde kader konusunu ele alıp izah etmeye çalışmıştır.

Bunların dışında mantık, metafizik ve kelam ile ilgili eserler de yazmıştır.