Ömer Hayyam 1044(?)-1124

Selçuklular devrinin önemli şair, filozof ve matematik alimi olar İran asıllı Ömer Hayyam’ın doğumtarihi kesin olarak bilinmemektedir. Nişabur’da 1044-47 yılları arasında doğduğu tahmin edilmektedir. Sülalesinin çadıryapım sanatı ile uğraşmasından dolayı çadırcı anlamında olan "hayyam" ünvanının verildiği tahminedilmektedir. Kendi eserinde künyesini Ebü’l-Feth Ömer bin İbrahim el-Hayyamî olarak vermektedir.

Kendisine ders veren hocalarından olan Beyhaki, Ömer’in baba ve dedesinin Nişaburlu olduğunu, çokkuvvetli bir hafızaya sahip olduğunu, dil, fıkıh, tarih ve kıraat alanında kapsamlı bir bilgiye sahip olduğunu,matematik, tıp ve diğer müspet ilimlerde eşsiz olduğunu nakleder. Bunun yanında kötü huylu olduğunu da belirtir.

Semerkant’ta yaşayan Ömer, daha sonra İsfahan’a giderek Selçuklu Sultanı Melikşah’ın ölümüne kadarburada kaldı. Gerek Selçuklular gerekse Karahanlılar kendisine büyük teveccüh gösterdi. Hatta Karahanlılardan Şemsel-Müluk’ün kendisini çok iyi karşıladığı, onu tahtına çıkararak yanında oturttuğu nakledilmektedir. Melikşah’ınyanında da sohbet arkadaşı gibi (nedim) alaka gördüğü ifade edilmektedir. Ancak, daha sonra Sultan Sencer (Sancar)zamanında pek ilgi görmediği belirtilmektedir. Ömer Hayyam’ın damadı olan Muhammed el-Bağdadi’nin Beyhaki’ye anlattığınagöre, son günlerinde İbn Sina’nın "Şifa" adlı eserini okumaktaydı. Eserin ilahiyat kısmını okuduğuesnada "bir ve çok" konusuna gelince vasiyette bulunmak üzere bazı kimseleri çağırmış ve vasiyetini yapmıştır.Yine bu rivayete göre akşam namazından sonra secdede ölmüştür (1223-24).

Ömer Hayyam hakkında nakillerde bulunanlardan bazıları, onun için büyük bir şöhret sahibi ve eşsizbir alim olarak, bazıları da bahtsız bir filozof, Allahsız bir maddeci şeklinde söz etmişlerdir.

Ömer Hayyam’ın ilim alanındaki şöhreti şairlik yönünü uzun bir süre gölgede bırakmıştır.Celali Takvimi (Celaleddin Melikşah adına atfen), Ömer Hayyam’ın başkanlığında hazırlanmıştır. Melikşah’ınemriyle hazırlanan bu takvim, güneş yılını esas alıp, başlangıç olarak 16 Haziran 632’yi kabul etmiştir. Osmanlılardakullanılmış bulunan "müneccimbaşı takvimleri"nin hazırlanmasında Celali Takviminden istifade edilmiştir.

Takvimde yaptığı reformun yanında, üçüncü dereceden denklemleri inceleyerek, denklemlerin sınıflandırılmasınıyaptığı bir kitap yazdı. Kitabında, iki koniğin arakesitini kullanarak üçüncü dereceden her denklem tipi için köklerinbir geometrik çizimi bulunduğunu belirtip, bu köklerin varlık şartlarını tartıştı.

Altın ve gümüşün yoğunluğu hakkında da eser yazdı. Bu eserinde, kıymetli taşları bozmadan, bunlarınyardımıyla elde edilecek eşyanın kıymetinin takdir edilmesi üzerinde durdu. Yönlerin tayin edilmesi, muhtelif kıtalarıniklim değişikliklerinin sebepleri hakkında da eserler kaleme aldı. Bunların dışında metafizik konusunun işlendiğivarlık hakkındaki risalesi de mevcuttur.

Rubai yani iki bölümlü (beyitli) dizelerden oluşan şiirlerin ustası olan Hayyam, halk arasında yaygınbir şekilde kullanılan bu eski nazım biçimini şüpheci düşünceleri dile getirmekte kullanan ilk şairdir. Onun adınabağlı olarak bu dörtlük geleneği, özellikle Moğolların egemenliğinin sürdüğü dönemde gelişti. Kendisineatfedilen dörtlüklerin tamamı kendisine ait olmayıp, tahminen yüz kadarı gerçek olup kendisine aittir.

İran şairlerinin önemli bir özellikleri inançlarını da şiirle açıklamalarıdır. Felsefi düşüncede Hayyam’ın rubailerinde ifadesini buldu. Nazım ve nesir göz önünde bulundurularak İran edebiyatı incelendiğinde karşılaşılanen önemli özelliklerin başında, etkisinde kaldıkları kişiler belirginleşir. Bu manada Yunan düşüncesi ön plana çıkar.Etkilendikleri kişilerin başında Sokrates, Platon, Aristoteles, Plotinus, Stoacılar, Zenon Felsefesi gelir. Bu felsefeninönemli bir özelliği, şüpheciliği ön plana çıkarmasıdır. Hayyam’ın içinde bulunduğu grup, şüphecilik ile İslamitemeller arasında ahenk kurmaya çalışmışlardır. Bunun yanında tasavvufu felsefe ve şeriat ile telif etmeye çalışanlarda olmuştur. (Said Nefisi, "Fars Edebiyatı", Terc. Halil Toker-Ali Güzelyüz, İslam Düşünce Tarihi, III.Cilt, s. 268)

Hayyam’ın rubailerinde dile getirdiği fikirler ve duygularındaki tenakuz, çelişki hayatını yazmışolan hemen herkesin dikkatini çekmiştir. Kendisini tarif eden en önemli özelliğin, alaycı bir karamsarlık ilezevkperestlik olduğu ifade edilmektedir. Ahiret inancını reddeden ve haz duygusuna öncelik veren Hayyam’ın, dünyanınfaniliği ile dünyadaki neşe kaynağı durumlar arasında gel-gitler yaşadığı; bedbinliğinin, karamsarlığınınsebebinin bu gel-gitler olduğu, bu özelliğinin Arapça şiirlerinde daha belirgin olarak ortaya çıktığı ileri sürülmektedir.(Ahmed Ateş, "Ömer Hayyam", MEB İslam Ansiklopedisi, IX. Cilt, s. 479)

Ömer Hayyam ile ilgili Risale-i Nur’da önemli bilgiler verilmektedir. Burada verilen bilgilerle diğerkaynaklarda verilen ve şairin karamsarlıkla şüpheciliğini dile getiren bilgiler örtüşmektedir: "Yetimâne ağlayışlamevsuf" olarak tarif edilen Ömer Hayyam’ın, felsefe yoluyla bataklığa saplandığı, o mesleğin nefs-i emmareyi okşayanzevkiyle çıkmaza girdiği ifade edilmektedir: "Hem, üdebâ-i İslâmiyenin meşhurlarından bedbînlikle mâruf Ebû’l-Alâ-iMaarrî ve yetimâne ağlayışla mevsuf Ömer Hayyam gibilerin, o mesleğin nefs-i emmâreyi okşayan zevkiyle zevklenmesisebebiyle, ehl-i hakikat ve kemâlden bir sille-i tahkir ve tekfir yiyip, ‘Edepsizlik ediyorsunuz, zındıkaya giriyorsunuz,zındıkları yetiştiriyorsunuz’ diye, zecirkârâne te’dib tokatlarını almışlar." (Sözler, s. 500)

Hayyam’ın şöhretinin önemli sebeplerinden bir tanesi eserlerinin, rubailerinin bir çok dile çevrilmişolmasıdır. Doğuda ve Batıda araştırmalara konu olup, eserlerinin yazma nüshaları Batının değişik kütüphanelerindebulunmaktadır. Onu Batıya tanıtan Edward Fitzgerald’ın İngilizce’ye tercümesi olmuştur. Eserleri Türkçe’ye de çevrilerekhayatı hakkında muhtelif yazılar kaleme alınmıştır. Farsça’dan yapılan tercümeleri, Hüseyin Daniş (1922),Abdullah Cevdet (1926), Hüseyin Rifat (1926), Rıza Tevfik Bölükbaşı (1945), Abdülbaki Gölpınarlı (1953) gibi şahıslartarafından yapılmıştır.