Mutlakıyet, Meşrutiyet, Cumhuriyet döneminde geçen ve seksen yılı bulan bir ömür yaşamıştır. Son dönem şair, yazar ve düşünce adamlarımızdandır. Darülfünunda müderris olarak görev yapmış ve muhtelif dersler okutmuştur. Fikri yazıları ve makalelerini Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşat dergilerinde yayımlamıştır. Darül-Hikmetil-İslamiyede vazife alan alimlerimizdendir. 1928 yılında toplanan ve dinde reformu görüşen komisyonda bulunmuş olmakla birlikte, hazırlanan rapora imza koymamıştır. Darülfünunların üniversiteye dönüştürülüp yeniden yapılandırıldığı yeni dönemde kendisine görev verilmemiş ve dışarıda bırakılmıştır. Risale-i Nurda adı Bediüzzaman Said Nursinin, II. Meşrutiyetin ilan edildiği yıllardaki sohbet arkadaşları arasında Feritler olarak geçmektedir.
Ömer Ferit, 1864 yılında İstanbulda doğdu. Beylerbeyi Rüştiye Mektebini bitirdikten sonra, babasının yönlendirmesi ve isteği ile Mülkiye mektebine başladı. Ancak, bir yıl sonra bu okulu bırakıp Hukuk mektebine gitti. İkinci sınıfta okuduğu sırada babası vefat etti. Bunun üzerine okulu yarım bıraktı. Özel hocalardan ders almak suretiyle yarım kalan eğitimini tamamlamaya çalıştı. Dil eğimine ağırlık vererek Arapça, Farsça ve Fransızcayı öğrendi.
Ömer Ferit, öğrendiği dillerin yanında hadis ilminde de önemli bir eğitim alarak ilmi birikimini arttırdı. Hadis ilmi dalında, daha çok Mehmed Nüzhet Efendiden ders aldı. Yirmi üç yaşlarında çalışma hayatına atılarak ilk önce Babıâli Tercüme Odasında 1887 tarihinden itibaren çalışmaya başladı. 1888de ise daha önce mezun olduğu Beylerbeyi Rüştiyesine Fransızca öğretmeni olarak geri döndü.
Çalışma hayatına atıldıktan sonra ilmi çalışmalarını devam ettiren Ömer Ferit, medrese eğitimini de ihmal etmedi. Bu eğitimini tamamladıktan sonra 1905te Mustafa Asım Efendiden icazet alarak mezun oldu. Şiire olan ilgi ve alakasından dolayı önemli bir ödül aldı. İranın İstanbul elçisi Rıza Daniş Han Lahey Barış Konferansı münasebetiyle bir şiir yazmıştı. İşte bu şiiri Türkçeye çevirmesi üzerine İran Devleti tarafından kendisine Şîr-i Hurşîd nişanı verildi.
Araştırma, inceleme ve yazı çalışmalarını sürdüren Ömer Ferit, Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşat dergilerinde yazı yazanların ilklerinden olduğu gibi, sürekli yazanlarından da biri oldu. Dergi adına, Avrupanın durumu hakkında bilgi edinmek, alim ve felsefecilerle fikir alışverişinde bulunmak üzere 1913 yılında Avrupaya gönderildi. Seyahat dönüşü izlenimlerini, Avrupa Mektupları adı altında Sebilürreşadda yayımladı.
Ömer Ferit, 1914 yılında, Üniversitede Mehmed Akifin yerine Türk Edebiyatı müderrisliği yapmaya başladı. Üç yıl sonra Süleymaniye Medresesinde Genel Felsefe Tarihi müderrisliği yaptı. 1919da ise Bediüzzaman Said Nursinin de vazife yaptığı Darül-Hikmetil-İslâmiye üyeliğine tayin edildi. Edebiyat Fakültesindeki görevini de sürdürmekte olup, 1920 yılında şerh-i mütun adını taşıyan ve edebi eserlerin şerh edildiği dersin müderrisliğini yapmaya başladı.
Kurtuluş Savaşının verildiği, büyük sıkıntıların çekildiği dönemde bir süre de olsa boşta kalan Ömer Ferit, 1923 yılında yeniden Süleymaniye Medresesindeki müderrislik vazifesine döndü. Medreselerin lağvedilip kaldırılmasından sonra Tetkikat ve Telifat-ı İslamiye üyeliğine atanması üzerine Ankaraya gitti. Kısa bir süre Ankarada kaldıktan sonra Üniversitenin İran Edebiyatı müderrisliği göreviyle yeniden İstanbula geri döndü.
Ömer Ferit, 1933 yılına kadar Darülfünundaki görevini sürdürdü. Ancak bu tarihte Darülfünun yeniden yapılandırılarak İstanbul Üniversitesine dönüştürüldü. Yeniden yapılandırma ile birlikte birçok bilim adamı görevinden uzaklaştırıldı. Uzaklaştırılan ve yeni dönemde kendisine görev verilmeyenler arasında yer aldı.
1928 yılında, dinde reform ve modernleşmeyi görüşüp üniversite kanalıyla Milli Eğitim Bakanlığına teklifte bulunmak üzere, Prof. Mehmet Fuat Köprülü başkanlığında, birçok ilahiyatçı, psikolog ve mantık profesörünün aralarında bulunduğu bir komisyon kuruluştu. Komisyon Haziran 1928de hazırladığı raporu yayınlamıştı. Buna göre; oturacak sıraları, gardıropları olan camilerden, temiz ayakkabılarla camilere girilmekten, ibadet dilinin tamamen Türkçe olmasından söz edilmekte ve bu yönde tavsiyelerde bulunulmaktaydı. Ayrıca, camilere yerleştirilecek müzisyen ve müzik aletlerine duyulan ihtiyaçtan dolayı, Modern ve kutsal enstrümantal müzik ihtiyacı acildir (Bernard Lewis, Modern Türkiyenin Doğuşu, Türk Tarih Kurumu, 8. Baskı, Ankara 2000, s. 409-410) denilmekteydi. İşte bu heyet üyeleri arasında Ömer Ferit Kam ve Risale-i Nurda adı geçen Babanzade Ahmed Naim de bulunmuşlardı. Camileri adeta birer kilise haline getirmeyi amaçlayan projeye bu iki şahıs imza koymamışlardı.(http://home.kabelfoon.nl/~cavus/tarihten/tarihten_sayfalar5.html)
Dinde reform projesine imza koymayan Ahmet Naim gibi Ferit Kam da üniversitelerin yeniden yapılanmasından sonra dışarıda bırakıldı ve kendilerine görev verilmedi. Ömer Ferit Bey, 1933 yılından itibaren meraklılarına eski metinleri okutmakla zamanını değerlendirmeye çalıştı. Bu arada Eğitim Bakanlığı Kütüphaneleri Tasnif Komisyonu üyesi olarak 1936-1941 arasında hizmet gördü. 23 Mart 1943 yılından itibaren de Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde İran Edebiyatı öğretim üyeliğine atandı. Bu yeni görevinde bir süre hizmet ettikten sonra 22 Mayıs 1944 tarihinde vefat etti.
Uzun süre Darülfünunda müderris olarak görev yaptığından dolayı profesör olarak da anılan Ömer Ferit Kamın ismi Risale-i Nurda da zikredilmektedir. Eşref Edip tarafından kaleme alınan ve Tahlil başlığı altında yer alan yazıda, Bediüzzaman ve çevresinin, II. Meşrutiyetin hararetli zamanlarında toplantılarında yaptıkları sohbet ve müzakerelerinden söz edilmekte, önemli meselelerin görüşülüp tartışıldığı bu toplantı ve sohbetlere katılanlarından birisinin de Ömer Ferit Bey olduğu anlaşılmaktadır. Yazıda ismi, Akifler, Naimler, Feritler şeklinde zikredilmektedir (Tarihçe-i Hayat, 1996, s. 541).
Ömer Ferit Bey, ilmi çalışmalarında felsefe, tasavvuf, edebiyat ve tarih üzerinde yoğunlaşmış, küçük yaşından itibaren eski divanlara ilgi duyduğundan bunları okumuş, bilgisini pekiştirmek için de klasik kaynakları incelemiştir. Daha çok Türk ve Fars edebiyatı üzerinde çalışmış olmakla beraber, Fransız Edebiyatını da incelemiş ve bazı eserleri okumuştur.
Kainatta bir bütünlüğün mevcudiyetine dikkat çeken Ömer Ferit Kam, insan düşüncesinin her türlü metafizikle bir şekilde ilgisi bulunduğunu belirtmiştir. Maddi varlıkların mevcudiyeti belirli unsurlara bağlı olduğu gibi, insan düşüncesinin silsile halinde uzamasının da peygamberlerin getirdiği dinlere dayandığını ifade etmiştir. Ona göre, insanların sahip olduğu maddi ve manevi şeyler, asırların ihtiyacına göre dinin telkin ettiği kural ve ilkelerden ibarettir. Ahlakın da temeli dine dayanmaktadır.
Eserleri
Henüz daha on yedi yaşında iken yazmaya başladığı ve yirmi iki yaşına kadar sürdürdüğü şiirleri, mesnevi, kıta ve gazelleri Türrehat adı altında yayımlanmıştır. Bu yazılarında Abdülhak Hamidin etkisi görülürken, aynı zamanda yazarın kararsız fikri durumu, manevi arayışları, endişe ve heyecanlarının ön plana çıktığı dikkat çekmektedir. Eski metinlerin şerhi, açıklama getirmesi ile ilgili ders notları Şerh-i Mütun adı altında toplanırken, 1915-1916 yılları arasında okuttuğu ders notları da Asar-ı Ebediyye Tetkikatı Dersleri adı altında yayımlanmıştır.
Ömer Ferit Kamın İran Edebiyatı üzerinde yaptığı çalışmaları da bilinmektedir. İran Edebiyatı Tarihi adını taşıyan eseri klasik bir edebiyat tarihi olup, İran edebiyatının ilk örneklerinden Sadi Şiraziye kadar olan kısım yayımlanmıştır. Felsefe ile ilgili çalışmalarından birisi Felsefe Lugatçesi adını taşımaktadır. Bu eserde İslam Felsefesi ile ilgili terimlere yer verilmiştir. Bunların dışında Dini Felsefi Musahabeler, Afgan Şairleri, Vahdet-i Vücud, Mebadi-i Felsefeden İlm-i Ahlak, İlm-i Mabadet-tabia adını taşıyan eserler de kaleme almıştır.