Namık Kemal

Hürriyetaşığı, vatanperver, mütedeyyin, çalışkan, prensiplerinden taviz vermeyen bir fikir ve düşünce adamı olan NamıkKemal’in hayatı, daha ilk yıllarından itibaren il il dolaşmakla başlayıp sürgünde noktalanır.

Asıl adı Mehmet Kemal olup 1840 yılında Tekirdağ’da doğdu. Babası Müneccimbaşı Mustafa Asımbeydir. İki yaşında annesini kaybedince dedesi onu yanına alıp büyütmüştür. Bir memur olan dedesinin sık sık görevyerinin değiştirilmesi Kemal’in düzenli bir okul hayatı geçirmesine imkan vermedi. Bu durum on yedi yaşına kadar devametti. Ancak, çok fazla ve düzenli olmamakla beraber özel ders alıp kendi gayretleriyle eğitimini tamamlamaya çalıştı.

Sofya’da bulunduğu sıralarda divan şiiriyle ilgilenmeye ve yazmaya başladı. Divan toplantılarına katılmasıve şiir yazmasından dolayı kendisine; yazıcı, katip anlamına gelen " Nâmık" mahlası, şair Eşref Paşatarafından verildi. Diğer yandan da Fransızca öğrenmeye çaba gösterdi. 1857’de İstanbul’a geldi.1863’de Tercüme Odasındagöreve başladı . Şinasi ile tanıştıktan sonra Tasviri Efkar’da yazılar yazmaya başladı.Tanzimat ve sonrasının enönemli teşekküllerinden olan Yeni Osmanlılar’a katıldı. Mısır Hidivi Mustafa Paşanın daveti üzerine Ziya Paşa ilebirlikte Paris’e gitti (1867). Daha sonra bir müddet Londra ve Viyana’da yaşadıktan sonra İstanbul’a döndü (1870).Londra’da bulunduğu sıralarda Hürriyet Gazetesini çıkardı.

Vatana döndükten sonra İbret gazetesini çıkarmaya başladı (1872). Kısa bir süre sonra gazetesi kapatılıpkendisi de Gelibolu mutasarrıflığına atanarak İstanbul’dan uzaklaştırıldı. Bu görevden alınınca İstanbul’a dönüpgazetesinin başına geçti. Vatan Yahut Silistre adlı oyunu tiyatroda oynanırken(1873) fazla ilgi görmesinden ve hürriyet,vatan ve İttihad-ı İslam hakkındaki yazılarından dolayı Kıbrıs’a sürüldü. Magosa Kalesinde 38 ay hapis yattıktansonra İstanbul’a döndü (1876).

Kanuni Esasi (Anayasa)’nin hazırlanması çalışmalarına katılarak Ziya Paşa ile birlikte çalıştı veönemli katkılarda bulundu. 93 Harbi başladıktan sonra bir ihbar üzerine tutuklanarak hapse kondu. Kendisine İstanbul dışındagörev teklifi yapıldığı halde kabul etmeyip yargılanmayı tercih etti. Mahkemeden beraat ettiği halde Midilli Adasınasürüldü (1877). Sonra buraya mutasarrıf olarak tayin edildi. Buradan sırasıyla Rodos (1884), Sakız (1887) adalarınaatandı ve Sakız’da vefat etti (1888). Böylece Namık Kemal’in hürriyet ve vatan için mücadeleyle geçen 48 yıllık ömrü;kaçış, sürgün, hapis ve yer değiştirmelerle nihayet buldu.

Fikri Cephesi

Namık Kemal’in yaşadığı dönem birçok fikrin harmanlandığı ve Batılılaşma çabalarının öncekidevirlere göre daha yoğun yaşandığı bir dönemdir. Osmanlının toprak kayıplarının artmasına paralel olarak dışmüdahalelerin çoğalması Osmanlı idarecilerinin yanında aydınları da yaralamıştır. Bu konuda fikir üreten ve vatanınbütünlüğünün korunmasına katkıda bulunmak için kafa yoranlardan bir tanesi de Namık Kemal’dir.

Ona göre Vatan; Mukaddes Beldeler de dahil olmak üzere millet, hürriyet, uhuvvet, tasarruf, hakimiyet,ecdada hürmet, aileye muhabbet gibi ulvi duyguların bir arada toplandığı mukaddeslerle bezenmiş tüm Osmanlı topraklarıdır.

Hürriyet ve vatan aşıkı olan Namık Kemal, aynı zamanda samimi ve mütedeyyin bir Müslüman’dır.Tanzimat ricalini Milletin İslami kimliğinin korunup Avrupa’dan alınacak fenlerle takviye edilmesi konusunda sık sıkuyarmıştır. O’na göre Avrupa körü körüne taklit edilmemeli, kendi kanun, inanç ve geleneklerimiz terk edilmemeliydi.Osmanlı fikir hayatında Hürriyet ve kanuna bağlı demokrasi üzerine açık bir görüş getirmeyi başaran ilk kişidir.

Namık Kemal, bir yandan kanunlar önünde tüm vatandaşlara eşit haklar tanıyan Osmanlıcılığı, diğeryandan özellikle Batıdan alınacak maddi kalkınma vasıtalarıyla bütünleşerek terakki edecek olan İslam İttihadınısavunmuştur. O’na göre siyasi ve ekonomik yönden kalkınmış olan Asya ve Afrika kıtaları batıya alternatif teşkiledecektir. Fakat, bütün bunları gerçekleştirirken milletin iradesinin üstünlüğü esas alınmalıdır. Çünki busayede sağlanan manevi destek kalkınmamıza güç katacaktır. Dahası, Namık Kemal iradenin çoğunluk tarafındanuygulanmasını da istibdat saymaktadır.

Namık Kemal’in bütün görüşlerine esas teşkil eden faktör ise ‘Şeriata mutlak bağlılık’tır.Tanzimatçıları da özellikle bu konudaki sapmalarından dolayı eleştirmiştir. Adalet, eşitlik ve hürriyet konularıüzerinde önemle duran Namık Kemal, hukuk konusunda Tanzimatçıların dindevlet ayırımı yapmalarını şiddetle eleştirmişve bu yüzden dini temelin zedelendiğini ifade etmiştir. O’na göre yapılan hukuki reformlar bu zedelenmeyi arttırmıştır.

Geri kalmışlığın ve ilerleyememenin sebepleri arasında, Avrupa’nın ekonomik ve siyasi nüfuzu karşısındakiyanlış tutumları sayar. Ona göre Osmanlı devleti ebedmüddettir. Bu itibarla İbn Haldun’un, devletleri; doğan gelişenve sonunda ölen canlıya benzeten tezine karşı çıkar ve kabul etmez. Çünkü Osmanlı Devletinin bir gün çökeceğinekesinlikle ihtimal vermez.

Eserleri

Şair kimliğiyle tanınmakla beraber gazeteci kimliği ve fikri cephesi ön plandadır. Ölümünden sonraşiirleri bir kitapta toplanmıştır.Vatan yahut Silistre, Zavallı Çocuk, Akif Bey, Gülnihal, Celaleddin Harzemşah veKara Bela adlı tiyatro oyunlarını yazmıştır. İntibah ve Cezmi adlı iki de romanı mevcuttur. Osmanlı tarihini yazmaçalışmalarının yanında Fatih, Yavuz ve Selahaddini Eyyubi gibi ünlü simaları işleyen Evrakı Perişan, KanijeSavunması gibi tarihi eserler de vermiştir.

"Kemal’in Rüyası"

Bediüzzaman Hazretleriyle Namık Kemal’in ortak özelliklerinin başında hürriyet aşkı gelir. Bediüzzaman,’Münazarat’ adını verdiği ve Hürriyet, Meşveret, Anayasa, kalkınma gibi konuları sual-cevap şeklinde işlediğikitabında, "II. Meşrutiyetten onaltı sene evvel Kemal’in "Rüyası"yla uyandığını" yazar. Oradabahsi geçen Kemal, Namık Kemal’dir. O zamanın şartlarında siyasi görüşlerin rüya şeklinde sembolik ifadelerle anlatılmasıbir gelenek halini almış ve bu sayede sansürden kurtulmanın bir yolu da bulunmuştu. Eserde bahsi geçen ‘Rüya’ ise NamıkKemal’in hürriyet, demokrasi, vatan, milliyet ve kalkınma gibi kavramlar çerçevesinde siyasi görüşlerini kamuoyunasembollerle sunmaya çalıştığı ‘Rüya’ adlı makalesidir. Namık Kemal güya bu rüyayı 1289 yılı Sefer ayının14.gecesi (24 Nisan 1872) görmüştür. Orijinal nüshasının ilk defa hangi tarihte ve nerede yayınlandığıbilinmemekle birlikte bu Rüya 1908’de Mısır’da İçtihad Matbaasında bir risale şeklinde basılarak yayınlanmıştır.

‘Rüya’dan bir özet ve kısa bazı parçalar (bütünü 40 sahifedir):

Namık Kemal bir akşam üstü Boğaziçinde denize nazır bir köşke gider. Garibane pencerenin köşesineoturarak denizi seyre dalar. Yavaş yavaş güneş batar, etraf kararır. Düşüncelerin yoğunluğu, fırtınanın kopmasıylabaşlayan yorgunluk sonucu uykuya dalar. Rüyasında kendini bir sahrada bulur. Güneş doğmak üzeredir. O sırada birbulut belirir ve bir kız içinden doğrulur. Kız hiddetle ufukta görünen dağdan aşağı iner ve vatan evlatlarınınyaklaşık yarısının toplandığı topluluğun yanına gelir. Bu kız onun meftun olduğu hürriyetin semavi timsalidir. Hürriyetyüksek bir kayanın üstüne çıktıktan sonra nutka başlar:

Ey sefalete düşmüş insanlar gözlerinizi mahşer sabahında mı açacaksınız?..Çektiğiniz hakaret yükünekiyamet günü terazide ağırlığını göstermek için mi tahammül edersiniz? Heyhat!..Sani-i kudret rahmetini temaşa içinnazar vermiş. Siz o hakikat maşrıkını setr ediyorsunuz da hayalinizle veya kulağınızla görmeğe çalışıyorsunuz,gözünüz açık iken kör oluyorsunuz…ölü haline gelmişsiniz…fikirlerinizi uyandırmak için sarfettiğiniz fedakarlıkçarşaflarınızı yıkamak için sarf ettiğiniz paraya tekabül etmez…Vücudunuzu rahat döşeğinden uzak tutmayınız…uyuyunuz,uyuyunuz!..

Azizi Zülcelal sizleri dünyevi ve uhrevi saadete mazhar olacak şekilde yaratmış, siz karnınızıdoyurmak için evladınızı aç bırakmaya tevekkül adını veriyorsunuz; çalışanlar İlahi sevgiye mazhar iken az bir gıdaile geçinmeyi kanaat zannediyorsunuz; İnsan için her şeyin çalışma ile hasıl olduğu açık iken çalışmadan el çekmeyidini ve dünyevi maksat biliyorsunuz. Sürününüz, çok sürmez süründüğünüz yerde toprak olursunuz!

………………

Bu ne haldir ki hanginizle konuşulsa halinizden şikayet ediyorsunuz. Ama yine hiç biriniz halinizimuhafazadan başka bir şey düşünmezsiniz!

Hürriyet bu ikazlardan sonra çalışkan ve meslek sahibi vatan evlatlarına seslenerek şimdiki çalışmalarınıngelecekteki neticelerini göstermek istediğini söyler. Kalabalığın gözleri önünde bir hayal belirmeye başlar:

Şehirler ve yollar aydınlıktır. Köyler, saraylar kadar süslü, kaleler kadar sağlam evlerden meydanagelmiştir. Demiryolları ve caddeler çoğalmıştır. Halkın refah düzeyi çok yüksek olup huzur içinde yaşamaktadır.Milletvekilleri vardır. Mahkemeler adaletle hükmediyor. Herkes her gün yeni bir fikir icat etmektedir. Her isteyen evindetelgraf bulundurabiliyor…

Namık Kemal, bu rüyadan büyük bir lezzet alarak uyanır. O derece hoşuna gitmiştir ki, rüyayı görebilmekgayesiyle tekrar uyumaya çalışır ama, bir daha göremez.