Kadı İyaz (1083-1149)

Risâle-i Nur’da, "Elhak, o zat, o mucize-i ahlâk-ı hamîdeyi pek güzel beyan edip ispat etmiştir"(Mektubat, s. 179) denilmek suretiyle Peygamber Efendimizi çok güzel bir şekilde eserinde anlattığından sözedilmektedir. Devrinin hadis imamı olarak anıldı. Arap dili ve edebiyatı alanında otorite olarak kabul edildi. Ayrıca fıkıhkonusunda da önemli bir konuma sahipti. Muhtelif yerlerde Kadılık görevlerinde bulundu. Çok sayıda eser kaleme aldı. KünyesiEbülfazl İyaz bin Musa bin İyaz el-Yahsubî şeklindedir.

İyaz, 1083 yılı sonlarında Sebte’de doğdu. Eğitimini muhtelif hocalardan ders almak suretiyle tamamladı.Özellikle hadis konusunda eğitim görmek maksadıyla önce Endülüs’e, ardından Mürsiye ve Kurtuba’ya gitti. Çok sayıdaalimden ders aldığı gibi mektuplaşmak suretiyle de bir çok alimin ilminden istifade etti. Bu yolculuk ve eğitiminakabinde Sebte’ye geri döndü. Bir süre sonra on altı yıl gibi uzun bir süre görev yapacağı Sebte Kadılığınaatandı.

İyaz, Sebte’nin dışında Gırnata Kadılığı da yaptı. Ancak, tarafsız tutumu ve idarecilerin hoşunagitmeyen tavrından dolayı görevine son verildi. Bu gelişmeler üzerine Gırnata’dan ayrılarak Kurtuba’ya gitti.Memleketi Sebte’nin işgal edilme tehlikesi üzerine buraya giderek mücadeleye katıldı ve işgalcilerin geri çekilmekzorunda kalmalarında büyük rol oynadı. Akabinde tekrar buranın Kadılığına atandı.

İyaz, Sebte’yi egemenlikleri altında bulundurmak isteyen Murabıt Hanedanı ile Muvahhitler hanedanı arasındakiçekişmede halkın tavrına göre tutum takındı. Şehir, Murabıt Hanedanı elinde iken halk ile birlikte Muvahhidlere karşısavaştı. Bir süre sonra dengelerin değişmesi, Müvahhidlerin güçlenmesi ve halkın da onlara itaat etmesi üzerine oda yeni hanedana itaat etti. Bir süre sonra bu yeni idarecilerin yönetiminden hoşnut olmayan halkın başkaldırması üzerineyine halk ile birlikte hareket ederek onlara katıldı. Bir süre sonra başkaldıranlar af dilerken kendisi ise Merakeş’e sürgüneyollandı.

Kadı İyaz, üstlenmiş bulunduğu Kadılık vazifesinin yanında çok sayıda talebe yetiştirdi. Görevindebulunduğu süre zarfında tavizsiz tutumuyla tanındığı gibi, talebelerine karşı ise son derece mütevazı davranmaklaşöhret buldu. Bid’a ve hurafelere karşı olup sağlam bir itikat sergiledi. Zekası ve etkileyici hitabının yanında hazırcevaplılığıylada ön plana çıktı.

Maliki mezhebine mensup olan ve Mağrib olarak adlandırılan Kuzeybatı Afrika ülkelerinde büyük bir ünekavuşan İyaz, bir çok Kur’an ilminde önemli çalışmalarda bulundu ve eserler kaleme aldı. Hadis, fıkıh, kelam,ensab, Arap dili ve edebiyatı gibi muhtelif ilim dallarında zamanının imamı olarak anıldı. Şairlik özelliği de olupKur’an-ı Kerim surelerinin ve Peygamber Efendimizin (asm) methini konu alan kasideler yazdı. Bir çok şiiri olmasına rağmen,bir araya toplamadığından sadece bir kısmı sonraki döneme ulaştı. Buna rağmen 5000 kadar beyti kendisinden sonra biraraya getirilmiştir.

Bediüzzaman Hazretleri, Kadı İyaz’ın Peygamber Efendimizi (asm) konu alan eserinden övgüyle sözetmektedir. Kur’an-ı Kerim’den sonra en büyük mucize Peygamber Efendimizin bizzat kendi şahsıdır. Kendisinde toplanmışbulunan ulvi hasletler dost ve düşmanın tasdikiyle teyit edilmiştir. Kahramanlığı ile meşhur Hazreti Ali’nin (ra) birçokkez ifade ettiği, "harbin dehşetlendiği vakit, biz Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın arkasına iltica ediptahassun ediyorduk" şeklindeki ifadeleri sadece bir özelliğini dile getirmektedir. Hazreti Muhammed’i anlatan çoksayıda eser kaleme alınmış ve müellifler O yüce şahsı layıkıyla ifade edemediklerinden yakınmışlardır. İştePeygamber Efendimizi anlatmaya çalışanlardan birisi de Kadı İyaz’dır. Bediüzzaman, Kadı İyaz’ın Şifa-i Şerif adlıeserine atıfta bulunarak Peygamber Efendimizi çok güzel bir şekilde anlattığından söz etmektedir; "Bütün ahlâk-ıhamîdede en yüksek ve yetişilmeyecek bir dereceye mâlikti. Şu mucize-i ekberi Allâme-i Mağrib Kadı İyaz’ın Şifâ-iŞerif’ine havale ediyoruz. Elhak, o zat, o mucize-i ahlâk-ı hamîdeyi pek güzel beyan edip ispat etmiştir."(Mektubat, s. 179)

Kadı İyaz, Merakeş’te mecburi ikamete tabi tutulup buraya gelmesinden sonra hastalandı ve bir süre sonraHakk’ın rahmetine kavuştu (1149). Özellikle Sahih-i Buhari’nin Kuzeybatı Afrika ülkelerinde öğrenilip yayılmasında büyükemeği geçti. Vefatından sonra yerini dolduracak kimsenin olmadığından yakınıldı. Bizzat hocası, yerini dolduracakbirini bırakmadığından söz etti.

Eserleri

Kadı İyaz çok sayıda eser kaleme aldı. En meşhur eserlerinden biri, Risâle-i Nur’da ismi zikredilip övülenŞifa-i Şerif’idir. Bu eser dört bölümden müteşekkildir. Peygamber Efendimizin (asm) yüce kişiliği, kendisindebulundurduğu üstün özellikler, Ona karşı nasıl davranılması gerektiği gibi konular üzerinde durdu. Eserinin çoksayıda baskısı yapıldığı gibi çok sayıda çalışmaya da konu oldu.

Diğer önemli eserlerinden birisi de Tertibü’l-medarik’tir. Bu eserde Maliki mezhebine mensup 1600’e yakınalimin biyografisi yer almaktadır. Hadis konusunda vukufiyetini gösteren en önemli eseri Meşariku’l-envar ‘ala sıhâhi’l-âsâr’dır.İyaz, bu eseriyle Buhari, Müslim ve Malik’in Muvatta eserlerinde geçen garip kelimeleri açıkladığı gibi sehven yapılmışhataları da düzeltmektedir. Bunun dışında söz konusu eserlerde geçen yer, şahıs isimleri, lakaplar, künyeler venisbeler hakkında da önemli izahlar yer almaktadır.

El-Gunye adlı eserinde, kendilerinden ders almış bulunduğu 100 kadar hocasının biyografileri yeralmaktadır. Bunların dışında el-İlma’ ila ma’rifet-i usuli’r-rivaye ve takyidi’s-sema’, İkmalü’l-Mu’lim bi-feva’id,Bugyetü’r-ra’id fima fi hadis-i Ümmi Zer’ mine’l-feva’id, el-Ecvibe (kadılığı sırasında sorulan bazı sorularaverilen cevapları ihtiva etmektedir), el-İslâm bi-hudud-i kava’idi’l-İslâm (İslâm’ın beş şartını ihtivaetmektedir), el-Kasidetü’l-müştemile ‘ala esma’-i süveri’l-Kur’an adlı eserleri mevcuttur. Eserleri bunlardan ibaretolmayıp günümüze ulaşabilen başka eserlerinin de varlığından söz edilmektedir. (M. Yaşar Kandemir; "Kadî İyâz"TDVİA. 24. C. s. 116-117)