Johann Wolfgang von GOETHE (1749-1832)

İsa bütün saflığıyla duyuyor
Kainatın ilahı bir tek diyordu
Onu ilahlaştıran her kişi
En kutlu hislerini yaralıyordu

İslamiyet’e, Kur’an’a hayranlığı ve yakınlığı ile tanınan Goethe, 1749 yılında Frankfurt’ta doğdu.Tanınmış bir ailenin çocuğu idi. Annesi Catherina Elisabeth Textor, belediye başkanı ve mahkeme reisinin kızı; babası,Johann Caspar Goethe ise, hukukçu olup Frankfurt şehir meclisinde İmparatorun müşaviri olarak görev yapıyordu.

Malikanenin büyük kütüphanesinde çalışarak iyi hocalardan ders alan Goethe, iyi bir öğrenimgördü. Tarih, coğrafya, matematik, resim, tabii bilimler, teoloji ve müzik derslerinin yanı sıra, İngilizce Fransızca,İtalyanca Latince ve İbranice gibi çok sayıda lisan derslerini de aldı. Bulunduğu çevre ve dönemin modası halinegelen büyülü Şark imajı ve Binbir Gece Masalları hakkında bilgi sahibi oldu.

Babasının da teşvikiyle hukuk öğrenimini görmek maksadıyla gittiği Leipzig’den, rahatsızlığınedeniyle üç yıl sonra geri döndü. Yarım kalan öğrenimini Strassburg Üniversitesi’nde tamamladı. Öğrenciliği sırasındayaşadığı en önemli gelişmelerin başında, bulunduğu şehre meşhur yazar ve filozof olan Johann Gottfried Herder’ingelmesi ve onunla tanışması gelir. Bu görüşmelerinde Herder, ısrarla Kur’an-ı Kerim’i incelemesini ve daha önce yayınlanan(1734) George Sale’nin yaptığı tercümeyi okumasını tavsiye eder.

Meslek hayatına serbest avukat olarak başladı. Yayın hayatıyla da ilgilenen Goethe, ilmi yazılara dahafazla ağırlık veren ve haftada iki defa yayınlanan Frankfurter Gelehrten Anzeige isimli dergide makaleler yayınladı.Gerek kendisinin gerekse bu dergide yazan diğer yazarların Kilise aleyhindeki yazılarından dolayı rahiplerle aralarındaciddi bir mücadelenin başlamasına sebep oldu. Kilise ve rahiplerle aralarında sürtüşmeler devam ederken, Kur’an-ıKerim’in, rahip Friedrich David Megerlin tarafından yapılan tercümesine sert eleştiriler yönelten bir makale yayınladı.Rahibin, Kur’an-ı Kerimi hakkıyla tercüme edemediğini, Kur’an’ın, bu eserde yazılanlardan çok daha yüce değerleri vefikirleri ihtiva ettiğini yazdı.

Wetzlar Devlet İstinaf Mahkemesinde staj yaptığı sırada tanıştığı ve arkadaş olduğu Johann GeorgeChristian Kestner, Goethe’nin kişiliği hakkında çok önemli bilgiler aktarmaktadır. Onu; güçlü karakter, canlı birtahayyül gücü, büyük bir deha ve asil bir düşünceye sahip birisi olarak tasvir eder. Hıristiyanlık dinine saygıduyar ama, kiliseye gitmez ve günah çıkarmaz. Şaraba batırılmış mukaddes ekmekten de yemez. Gelecekte daha iyi birhayatın varlığı inancında olup daima hakikat peşinde koşar. Goethe, Hıristiyanlığı yaşamaz; ama asla dinsiz değildir.

Weimar Dükü Karl August’un daveti üzerine 1775 yılında Weimar’a gitti. Burada bir yıl sonra kurulan hükümeteözel temsilci olarak tayin edildi (1776). Üç yıl sonra dükün teklifi üzerine imparator tarafından asalet unvanıverilerek özel danışmanlığa (1779), daha sonra da maliye bakanlığına atandı (1782). Üstlendiği görevleri büyükbir başarı ile yerine getirdi. Ülkesinin kalkınmasına katkıda bulundu.

Devlet işlerinde yorulup ruhen de çok yıpranınca, on altı yıl gibi çok uzun süren bir İtalyaseyahatine çıktı (1786). Fransız İhtilalinden sonra meydana gelen savaşlarda, Weimar Dükü Karl August’un yanındaFransızlara karşı yapılan savaşa katıldı. Bu savaşla aynı zamanda Fransız İhtilalini yapanları yakından tanımafırsatını elde etti. Almanya’nın da müttefiki bulunduğu Rusya’nın, Fransızlarla yaptığı savaşta Rus ordusundabulunan Müslümanlarla yakından ilgilendi. Onları evine davet etti. Protestan lisesinin salonunda Müslümanların toplucakıldıkları namazın, hem kendisi hem de orada bulunan Almanları çok etkilediği, bir arkadaşına yazdığı mektubundananlaşılmaktadır. Kendisinin de bu namaza iştirak ettiğini yazmaktadır. Bu olaya şahit olan dindar hanımlar kütüphanedenKur’an istemeye başlarlar.

Hıristiyanlık dininden çok, yapılmış bulunan tahrifatlara karşı cesaretle bir mücadele veren Goethe,ömrü boyunca hakikati arama sevdasından vazgeçmedi. Teslis akidesini reddedip İslam’ın tevhid inancına gönül bağladı.İsviçre’nin Harz dağlarını dolaşırken baş başa kaldığı tabiatın haşmetinin perde arkasındaki İlahi Kudretinetkisinde kaldı ve kainatın yaratıcısına olan sevgisi katlanarak iç dünyasında büyük değişiklikler meydanagetirdi. Bu değişiklik şiirlerine de yansıdı. Özellikle bitki ve hayvanların yaratılışı, bu yaratılıştaki üstünİlahi sanat onu bu alanda çalışmaya sevk etti. Morfoloji, biyoloji ve paleontoloji ilimleri alanında önemli çalışmalardabulundu.

Peygamber Efendimizin (asm) isminin anılmasına dahi tahammülün olmadığı bir zaman ve zeminde Goethe’insöyledikleri ve yazdıkları dikkate şayandır. Kur’an-ı Kerim’in bir rahip tarafından yapılan tercümesine karşıFrankfurter Gelehrten Anzeige’de yayımladığı eleştirisinde şu ifadelere yer verdi:

"Kur’an’ın şümulünü kavramaya meyyal, çok keskin bir zekaya sahip, şair ruhlu bir Alman mütercimin, Şark’ın mehtaplı berrak seması altında ve ilahi vahyin geldiği yere kuracağı çadırda Kur’an’ı bir peygamberin ruh hali içerisinde okuduktan sonra tercümeye başlaması en büyük arzumdur".

Risale-i Nur, insanların dikkatini kainata çevirip her şeyde Cenab-ı Hakkın kudret ve azametinindelillerini ve tecellilerini gösterir. Her şeyde Yaratıcının mührünün bulunduğunu, kainatı okuyabilen bir insanınCenabı Hakkın varlığına ve birliğine ulaşacağını sayısız örneklerle gözler önüne serer. İşte o zaman Kainatıokumaya çalışanlardan birisi de Goethe’dir. Kur’an-ı Kerim’in bazı surelerinin üzerinde yaptığı çalışmalardansonra, düşünen insanların Allah’ın varlığının ve birliğinin delillerini, tabiattaki tecellilerinde müşahedeedebilecekleri kanaatine vardı. Bu çalışmalarında Hazreti Muhammed’in insanlık için yüklendiği göreve dikkat çekenayetlere özel ilgi gösterdi. Peygamber Efendimiz ile ilgili yaptığı çalışmalardan sonra bir tiyatro eserini ele aldığıhalde bunu tamamlayamadı. Peygamber Efendimizi tasvir ettiği şiirinde, Onu, kayalar arasında doğan bir nehre benzetir.Irmakları ve dereleri de bünyesinde toplayan bu büyük nehir okyanusa ulaşır.

Yetmiş yaşına gelen Goethe, Kur’an’ın semadan Peygambere indirilmiş bulunan bu mübarek geceyi (Kadirgecesi) neden saygıyla kutlamayalım diye sorar. Kendisini dinsizlikle itham edenlere karşı, gerçek Hıristiyanlığakendisinin inandığını, gerçek Hıristiyan’ın kendisi olduğunu belirterek teslis inancını reddeder.