İbn Seyyidi’n-Nâs (1273-1334)

Kahire’de yetişmiş İslâm alimlerindendir. Hadis, fıkıh, tarih, dil ve edebiyat alanlarında eserler vermiş ve otorite olmuştur. Çok küçük yaştan itibaren ilim meclislerini takip etmiş ve erken yaşta icazet alarak mezun olmuştur. Kaleme aldığı siyeriyle, kullandığı yöntem ve kaynakları itibariyle çok önemli bir eser vücuda getirmiştir. Medreselerde ders verdiği gibi, hatipliğiyle insanlara hizmet etmiştir. Yazdığı şiirleriyle dikkat çekmiş, dil ve edebiyat alanındaki birikiminden ötürü zamanın otoritelerinden biri olarak kabul görmüştür. Önemli özelliklerinden bir tanesi de istinsahtaki, yani mevcut eserlerin nüshalarının çoğaltılmasındaki seriliğidir. Risâle-i Nur’da, siyer ve aynı zamanda bir hadis kitabı hüviyetini de taşıyan eserine atıf yapılmakta, eserinde Mucizat-ı Ahmediye ile ilgili verdiği bilgi hatırlatılmaktadır. (Mektubat, s. 138). Asıl adı Fethuddin Muhammed’dir. Ebü’l-Feth künyesi hocası tarafından kendisine verilmiştir. Tam künyesi Ebü’l-Feth Fethuddin Muhammed bin Muhammed bin Muhammed el-Ya’merî şeklindedir.

Ailesi Endülüs’ten Kahire’ye göç eden Fethuddin Muhammed, 1273 yılında Kahire’de doğdu. Kinaneoğullarının bir koluna mensup olan aile, İspanya’nın eski adı İşbili yeni adıyla Sevilla kentinin işgale uğraması ve Hıristiyanların eline geçmesinden sonra göç etmek zorunda kaldı. İşgalden sonra doğuya göç eden aileden dedesi Cezayir’deki Bicaye kentine yerleşirken, babası da Bicaye ve Tunus’ta bir süre medreselerde hocalık yaptı. Daha sonra buradan ayrılarak Kahire’ye geçti ve buraya yerleşti. Fethuddin Muhammed de burada dünyaya geldi.

Fethuddin Muhammed çeşitli lakap ve unvanlarla anılmaktadır. Hadis derslerine küçük yaştan itibaren devam etmeye başladığı için dersin hocası Necib Abdüllatif bin Abdülmünim el-Harranî tarafından Ebü’l-Feth künyesi verildi. Kinaneoğullarının bir koluna mensubiyetinden ötürü Ya’merî, Endülüs’lü olmalarından ötürü Endülüsî gibi lakap ve ünvanlarla anıldı. İbn Seyyiddünnas lakabıyla tanınıp meşhur oldu. Ailesinden Seyyidünnas lakabıyla anılan başka fertler olmasına rağmen en çok kendisi bu nispetle tanınıp meşhur oldu.

Fethuddin Muhammed, henüz beş yaşında iken babası tarafından ilim meclislerine götürülmeye başlandı. Bu ilim meclislerinde okutulan dersleri dinlemeye özellikle hadis alanında bilgi sahibi olmaya başladı. Baba ve dedesinin de alim kişiler olmalarından ötürü bunlardan da hadisleri öğrendi. Çok küçük yaştan itibaren ders almaya başlamasına paralel olarak erken yaşta bazı hocalardan icazet aldı. Ayrıca hadis ilminde daha fazla bilgi sahibi olmak için İskenderiye, Suriye, Hicaz gibi dönemin önemli ilim merkezleri olan beldeleri dolaştı. Çok sayıda hocanın ilminden istifade ederek dersler aldı. Hadis ilminin yanında Arap dili ve edebiyatı, fıkıh usulü gibi dersler aldı.

Eğitimini tamamlayan Ebü’l-Feth Kahire’de bulunan Kamiliyye Medresesinde hadis derslerini okutmaya başladı. Önce müderris yardımcısı olarak görevlendirilirken akabinde hadis hocası oldu. Bu arada bazı camilerde vaazlar da verdi ve hatiplik yaptı. Özellikle hadis dalında kendisine itimat edilen ve otorite kabul edilen bir seviyeye ulaştı. Elde ettiği birikimi ile; hadis ravileri, ihtilaf konusu olan hadisler, bazı hadislerde bulunan gizli kusurlar konusunda Mısır’ın seçkin alimleri arasında önemli bir yere sahip oldu. "Mısır’ın hafızı" lakabıyla anılmaya başlandı.

Fethuddin Muhammed, dil ve edebiyat dalında da otorite olarak kabul edilen bir seviyeye ulaştı. Yazdığı şiirler ve bu şiirlerde kullandığı üslup ile dikkatleri üzerine çekti. Biyografik eserlerde, yazdığı şiir ve beyitlerinden alıntılar yapıldı. Hat konusunda da kabiliyet sahibi olup, seri yazısı ve istinsahtaki hızıyla da dikkat çekti. Bunların dışında Şafii fıkhı konusunda da önemli bir bilgiye sahip birisi olarak kabul gördü.

Risale-i Nur’da ismi zikredilmekte ve Peygamber Efendimizin (asm) bir mucizesiyle ilgili olarak verdiği bilgiye atıf yapılmaktadır: "Gazve-i Uhud’da, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın halazâdesi olan Abdullah ibni Cahş harb ederken kılıcı kırıldı. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ona bir değnek verdi. O değnek onun elinde bir kılıç oldu; onunla harb etti. O eser-i mucize olan kılıç bâki kaldı. Meşhur İbn Seyyidi’n-Nâs, siyerinde haber veriyor ki: Bir zaman sonra, Abdullah’ın o kılıcı Buğa-yı Türkî namında bir adama iki yüz liraya satıldı." (Mektubat, s. 138)

Babası tarafından çok küçük yaşından itibaren yetişmesine özel önem verilen, erken yaşta eğitimini tamamlayıp mezun olan ve değişik hocalardan ders alan, medreselerde hocalık yapıp talebe yetiştiren, değişik alanlarda eserler verip insanların hizmetine sunan Ebü’l-Feth Fethuddin Muhammed 1334 yılında Hakk’ın rahmetine kavuştu. Naşı Karafe Kabristanı’na defnedildi.

Eserleri

Müellifin en önemli eseri, Peygamber Efendimizin (sav) hayatını konu alan ve Risale-i Nur’da da atıfta bulunulan siyeridir. Eserin adı Uyunü’l-eser fi fünûnü’l-megazî ve’ş-şema’il ve’s-siyer şeklindedir. Kronolojik sıra halinde Peygamber Efendimizin soyunu, hayatını, savaşlarını, göstermiş bulunduğu mucizeleri, fiziki görünüm ve şeklini ele aldı. En önemli başvuru kaynakları başta Kütüb-ü Sitte ve diğer hadis kitaplarıdır. İşlediği konuları bu eserlerdeki bilgiler ışığında ele aldı. Ayrıca, hadis kitaplarında kaydedilen rivayetleri senetleriyle birlikte ayrıntılı bir şekilde vermek suretiyle, bu eserine bir hadis kitabı hüviyeti de kazandırmış oldu. Müellifin istifade ettiği kaynaklar hadis kitaplarından ibaret değildir. Ayrıca diğer eserlerden, tarih kitapları ve soy kütüklerinden de istifade etti. Eserinde anlaşılması güç kelime ve deyimlerin, senet ve metinlerde geçen bazı konuların açıklamalarına da ilgili konunun sonunda yer verdi. Eserin muhtelif baskıları yapılmış ve bazı alimler tarafından şerhleri kaleme alınmıştır.

Müellifin şiirlerine yer verdiği, bazı sahabelerle ilgili biyografik bilgilerin aktarıldığı eseri, Minahu’l-midah adını taşımaktadır. Bu esere Sahabelerin Peygamber Efendimiz ile ilgili olarak kaleme aldıkları şiirlerini, mersiyelerini ihtiva eden ve müellifin beyitler halinde yazılan kasidesiyle başlanılmaktadır. Şiirlerinden alıntılar yapılan Sahabeleri alfabetik bir şekilde sıralayan müellif, bu Sahabeler hakkında kısa bir biyografik bilgiye de yer vermektedir.

İbn Seyyidünnas’ın, İstanbul Süleymaniye Kütüphanesinde bir nüshası bulunan eseri Büşra’l-lebib bi-zikri’l-habib adını taşımaktadır. Bu eserde Peygamber Efendimiz (asm) için yazılmış bulunan kasidelerin şerhleri yer almaktadır, şerhlerden biri de kendisine aittir. Bu eserde de kasideler alfabetik sıra halinde verilmektedir. Eserin bazı kısımları sonradan neşredilirken bu kısımda Farsça ve Türkçe birer kaside de yer almaktadır.

Adı geçen eserlerinin dışında muhtelif eserleri ve bazı şerh kitapları da kaleme alan müellifin bu eserlerinin dışında başka eserlerinden de söz edilmektedir. Ancak, kendisine mal edilen bazı eserlerin aidiyeti tartışma konusudur. (M. Yaşar Kandemir; "İbn Seyyidünnâs", TDVİA., 20. C., s. 318)