Hazret-i Meryem

İsa Aleyhisselam’ın annesidir. Peygamber Efendimiz (asm) onun için, "Zamanındaki dünya kadınlarının en hayırlısıİmrân kızı Meryem’dir" diye buyurmuştur. Yine, alemdeki en hayırlı dört kadından biri olarak onu tavsif etmiştir.Risâle-i Nur’da, erkek evlat isteyen ve bunun için dua eden, buna mukabil "Hz. Meryem gibi bir kız" evlatkendilerine ihsan edilen ebeveynlerin dualarının "Daha evlâ bir surette kabul edildi"ği ifade edilmektedir.(Mektubat, s. 291)

Hz. Meryem, Davud Aleyhisselam’ın soyundan gelen ve İsrailoğullarının ileri gelenlerinden olan İmrân’ın kızıdır.Annesinin adı Hunne’dir. Önceleri çocukları yoktu. Hz. Meryem’in annesi, "Ey Rabbim, ben karnımdaki çocuğu dünyameşguliyetlerinden uzak bir kul olarak Senin ibadetine adadım. Bunu benden kabul buyur. Muhakkak ki, Sen her şeyi işiten,her şeyi bilensin" (Âl-i İmrân, 35) şeklinde duada bulundu. Böylece doğacak evladının erkek olacağı düşüncesiyleonu Beytülmukaddes’e hizmetçi olarak adayacaktı. Bir süre sonra hamile kaldı. Bu arada henüz Meryem doğmadan babasıİmrân vefat etti. Kur’an-ı Kerim’in 3. Suresi, İmrân’ın adına izafeten, İmrân Ailesi anlamına gelen Âl-i İmrânadını almıştır.

Hunne erkek evlat beklerken Hz. Meryem dünyaya geldi. O sıralarda Mescid-i Aksa’nın hizmetine kız çocukları kabuledilmediğinden ve anne de adağını yerine getiremeyeceğinden dolayı üzüldü. "Rabbim, ben kız doğurdum. Benimistediğim erkek çocuk kız gibi değildir. Ben ona Meryem adını verdim. Onun ve neslinin, kovulmuş şeytanın şerrindenkorunması için Sana sığındım" (Âl-i İmrân, 36) dedi. Çocuğunu alıp Mescid-i Aksa’ya götürdü. "Alınız,bu çocuk buraya adaktır" deyip, hizmetçilere bıraktı. Getirilen evlat İmrân gibi tanınmış ve ileri gelenin çocuğuolduğundan dolayı bir çok kişi onu yetiştirip büyütmek istedi.

Ayet-i Kerime’de (Âl-i İmrân, 37), adağın güzel bir surette kabul edildiği ve Meryem’in güzel bir çiçek gibi yetiştirildiği,Zekeriya Aleyhisselam’ın himayesine verildiği belirtilmektedir. Hz. Meryem’in bakımını üstlenen Zekeriya Aleyhisselamçocuğu alıp evine götürdü. Mescid-i Aksa’da onun için özel bir oda yaptırdı. Hz. Meryem bu odaya çekilerekibadetle meşgul oldu. Odasına Zekeriya Aleyhisselam’dan başkası giremezdi. Odaya her girişinde kendisiyle birlikte Hz.Meryem’e yiyecek götürürdü. Ancak, her defasında Hz. Meryem’in önünde yiyecek bir şeyler olduğunu görürdü. Birkeresinde, "Meryem, bunlar sana nereden geldi?" diye sordu. "O, Allah katındandır" karşılığınıaldı. (Âl-i İmrân, 37)

Hz. Meryem, on beş yaş civarında iken Yusuf-i Neccar isminde bir gençle nişanlandı. Ancak, bu nişan evlilikleneticelenmedi. Hz. Meryem yalnız başına yaşamaya ve kimseyle görüşmemeye devam ederken yanına melekler geldi. Ona,"… Muhakkak ki, Allah seni seçkin kıldı, ter temiz yaptı ve dünya kadınlarına üstün tuttu. Ey Meryem! Rabbineibadete devam et, secdeye kapan ve Allah huzurunda eğilenlerle beraber sen de rukûa var." (Âl-i İmrân, 42-43)dediler.

Melekler, Cenab-ı Hakk’ın kendisine "Ol" emriyle bir evlat ihsan edeceğini müjdelediler. Adının da Meryem oğluMesih İsa olduğunu bildirdiler. "O dünyada ve ahirette büyük bir şerefe ve Allah katında yüksek bir dereceyesahiptir." "O hem beşikte iken, hem de yetişkin iken, insanlarla aynı şekilde konuşur ve Allah’ın salihkullarındandır" (Âl-i İmrân, 45-46). Hz. Meryem, nasıl çocuk sahibi olabileceğini sordu ve hiçbir insanınkendisine el sürmediğini söyledi. Melekler de onu tasdik ettiler. "…Lakin Allah dilediğini yaratır. Bir şeyimurad ettiği zaman Onun işi sadece ‘Ol’ demektir; o da oluverir." (Âl-i İmrân, 47)

Hz. Meryem, bir süre sonra hamile kaldı. Bir müddet sonra da normal hamilelik emarelerini görmeye başladı. Yahudilerdurumu öğrenince iftira etmeye başladılar. Bu iftiralara çok üzülen ve doğum zamanı yaklaşan Hz. Meryem,insanlardan uzak bir bölgeye, Beytü’l-Lahm’e çekildi. "Nihayet doğum sancısıyla bir hurma dalına yapıştı. ‘Neolurdu’, dedi, ‘bundan evvel ölüp de unutulup gitseydim!" "Aşağıdan ona ‘Sakın üzülme’ diye bir nida geldi.’Rabbin senin aşağı tarafında bir dere yarattı." "Hurma ağacını kendine doğru silkele; üzerine taze hurmadökülsün." "Hurmadan ye, dereden iç. Gözün aydın olsun. İnsanların birini gördüğünde, ‘Ben Rahman içinoruç adadım; bugün hiçbir insanla konuşmayacağım’ de." (Meryem, 23-26)

Hz. Meryem’in tedirginliği, insanların Ona karşı gösterecekleri tepkiden ve asla gayr-i meşru bir şey yapmadığıhalde, çok çirkin bir iftira ile karşı karşıya kalacağından kaynaklanıyordu. Çocuğunu alıp kavminin yanınagitti. İnsanlar ona, "… Ey Meryem, dediler, and olsun ki, sen çirkin bir şeyle geldin." (Meryem, 27). Hz.Meryem de çocuğunu işaret edince, beşikteki çocukla nasıl konuşacaklarını sordular. Bu esnada küçücük İsa konuşmayabaşladı; "Ben Allah’ın kuluyum. O bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı. Bulunduğum her yerde beni mübarek kıldı.Yaşadığım müddetçe bana namaz ve zekatı emretti. Ve beni anneme itaatkar kıldı. Beni bedbaht bir zorba yapmadı. Doğduğumgün de, öldüğüm gün de, diri olarak haşredileceğim gün de selamet üzerimedir." (Meryem, 30-33) dedi.

Hz. İsa’nın konuşması İsrailoğullarını şaşkına çevirdi. Şaşkınlığı üzerlerinden atamamakla birliktededikodu yapmaktan ve iftira etmekten de vazgeçmediler. Aralarında ihtilaflar çıktı. Bu sıralarda Filistin’de bulunanYahudi kral çocukları öldürtüyordu. Çocuğunun da tehlikede olduğunu düşünen Hz. Meryem, İsa Aleyhisselam’ı yanınaalıp Mısır’a göç etti. On iki yıl boyunca Mısır’da kaldılar. Daha sonra Kudüs’e giderek Nâsıra kasabasına yerleştiler.Hz. Meryem, oğlunun peygamber oluşunu görme bahtiyarlığına ulaştı. İsa Aleyhisselâmın göğe kaldırılışındanaltı yıl sonra Hakk’ın rahmetine kavuştu.

Peygamber Efendimiz (asm) muhtelif hadislerinde Hz. Meryem’in faziletinden ve üstünlüğünden söz etti. "Zamanındakidünya kadınlarının en hayırlısı İmrân kızı Meryem’dir. Bu ümmetin kadınlarının en hayırlısı daHatice’dir." buyurdu. "Alemdeki kadınların en hayırlıları dörttür. Meryem bint İmrân, Firavun’un hanımıAsiye, Hatice bint Hüveylid ve Fatima bint Muhammed Resulullah."

Risâle-i Nur’da da Hz. Meryem’in ismi zikredilerek, önemli mesajlar verilmektedir. Bu mesajlardan birisi dualarlailgilidir. Zahiren kabul edilmemiş gibi görünen duaların da kabul edildiğini Hz. Meryem kıssası örnek gösterilerekverilir. Allah’tan bir erkek evlat isteyen kişiye, Cenâb-ı Hak, istediğinden daha iyisini ve güzelini, Hazret-i Meryemgibi bir kız evlâdını verir. Bu durumda "Duası kabul olunmadı" denilmez. "Daha evlâ bir surette kabuledildi" denilir. Hem Bazen kendi dünyasının saadeti için dua eder. Duası âhiret için kabul olunur. "Duasıreddedildi" denilmez. Belki, "Daha enfâ bir surette kabul edildi" denilir, ve hâkezâ…" (Mektubat, s.291).