Hatem-i Tai

Arabistan’da Tay kabilesinin reisi ve cahiliye devrinin ünlü şairlerinden olan Hatem-i Tai’nin künyesiEbu Seffane Hatem bin Abdullah bin Sa’d et-Ta i el-Kahtani şeklindedir. Ne zaman doğduğu bilinmeyen Hatem-i Tai’nin ölümtarihi de kesin değildir. Ancak, tahminlere göre Peygamber Efendimiz’in (sav) doğumundan yedi yıl sonra (578) öldüğüsanılmaktadır. Dolayısıyla "Cahiliye Devri" olarak adlandırılan dönemde yaşamış ve İslam güneşinin doğuşunugörmek kendisine nasip olmamıştır. Ünlü bir şair olmakla beraber, mert kişiliğiyle ön plana çıkmış ve bu özelliğiyledaha çok tanınmıştır.

Hatem, babası Abdullah, çocukken vefat ettiği için annesi Guneyye binti Afif tarafından yetiştirilmiştir.Annesi, mertlikte o kadar ileri gitmiş ki, onun bu tutumunu hazmedemeyen kardeşleri tarafından hapsedilmiştir. İyilikseverliğiyüzünden hapse düşen, mertlikte çok ilerde olan bu kadın, oğlunun mert bir insan olarak dünyada nam salmasında önemlibir yere sahiptir.

Hatem, daha çocukken annesi gibi mertliğiyle meşhur olmuştur. Cömert, eli açık manasına gelen"Cevad" lakabıyla anılmaya başlanmıştır. Annesi iyilikseverliği yüzünden hapsedilmişken, kendisinin demisafirperverliği yüzünden, dedesi tarafından terkedildiğini ve kendisine çok kızdığını bir şiirinde belirtmiştir.

Hatem, cömertlikleriyle övünen Arapların menkibelerinde önemli bir yer teşkil etmektedir. Sözkunusumenkibelerde cömertlik ve kahramanlıklar üzerinde ehemmiyetle durulan konuları teşkil eder. Bu menkibelerin birindeHatem’in cömerliğini konu alan bir hadise anlatılmaktadır:

Hatem develeri güderken, yardım edebileceği birilerini aramaktadır. Bu sırada yanına tanımadığı süvarilergelerek, kendilerini misafir edebilmesi için yemeğinin olup olmadığını sorarlar. O da güttüğü develeri göstererek,bu kadar deveyi gördükleri halde hala ne diye yemeğimin olup olmadığını soruyorsunuz, diye karşılık verir ve üçdeveyi misafirlerine ikram eder. Bu misafirler, o dönemin ünlü şairlerinden Abid b. Ebras, Bişr b. Ebu Hazim ve Nabigaez-Zübyani olup, gördükleri misafirperliğinden dolayı şiirleriyle Hatem’i överler. Bunun üzerine güttüğü bütündeveleri bu şairlere vermek suretiyle herbirinin payına doksan dokuz adet deve düşer.

Tay aşiretinin reisi olan Hatem’in cömertliği halk arasında çok yayılmış ve biri övüleceği zaman,"Hatem’den daha cömert" ifadeleri darbımesel haline gelmiştir. Hatem’in hayatı ve yaşadığı dönemle ilgilibilgiler menkibelerde yer aldığı gibi kendisinin yazmış olduğu şiirlerde de önemli bilgiler yeralmaktadır.

Hatem, hoşgörülü, cömert, tevazu sahibi, sadakatli, iffet sahibi ve vefakarlık gibi üstün meziyetleresahip olup halk arasında bu özellikleriyle tanınmıştır. Şarap içmeyi, sefahati haram olarak kabul etmiştir. Kendisi,son Peygamberin (asm) getirdiği yeni dine yetişememiş ancak, oğlu Adî İslamiyeti kabul etmiş ve Hz. Ali (ra) zamanındaİslam sancağını taşıma şerefine nail olmuştur. Diğer yandan, Peygamber Efendimiz (asm) zamanında Hz. Ali’nin (ra)Tay kabilesi üzerine yaptığı seferde Hatem’in kızı Seffane esir alınarak Medine’ye getirilmiştir. Meşhur Hatem’in kızıolduğu söylenince, Peygamber Efendimiz (sav), kendisinden babasının özelliklerini anlatması istemiştir. Babasınıanlattıktan sonra, Peygamber Efendimiz Ona; "senin baban İslam’ın telkin ettiği faziletlerle süslü bir adamdı"deyip serbest bırakmıştır.

Hatem, şiirlerinde cömertliği övüp bencillikten kaçınmayı tavsiye eder. Allah’ın varlığına inandığını,çürümüş kemiklere can veren yaratıcıdan sözederek dile getirir. Cömertlikteki maksadın, Allah’ın rızasınıkazanmak olduğunu belirtir. Cömertlikte aşırıya gittiğini söyleyenlere; malın geçici olduğunu, kalıcı olanın iseiyi bir nam bırakmak olduğunu ifade etmiştir. Misafirlere güler yüzle mukabelenin önemi üzerinde durur.Misafirperverlikte o kadar ileri gider ki, sırf kendisine misafir gelsin diye geceleri ateş yaktığı olmuştur.

Kendi ismiyle anılan divanın halıhazırdaki şekliyle kendisine ait olup olmadığı tartışma konusuolmakla beraber, şiirlerinin söz konusu divanda mevcut olandan daha fazla olduğu tahmin edilmektedir. Hatem’in divanı, İngilizcedahil olmak üzere birçok dünya dilinde neşredilmiş ve çok sayıda baskısı yapılmıştır. Kahire ( 1974 ve 1992 ) veBeyrut’ta da şiirleriyle hayatı hakkında özel olarak eserler yayınlanmıştır.

Arap, Fars ve Türk edebiyatında cömertlik konuları işlendiğinde, Hatem-i Ta i bir timsal olarak veriliphayat hikayesi de çok sevilmektedir. Hatem’in hayatı ve eserlerini konu alan Hüseyin Vaiz-i Kaşifi’nin Kısas u Aşar-ıHatem-i Ta i adlı eseri bir çok muhtelif tercümesinin yanında, Hatem-i Ta i Hikayesi ismiyle Türkçe’ye de tercümeedilerek birçok baskısı yapılmıştır.

Risale-i Nur’da Hatem-i Tai

Hatem-i Tai yaptığı işlerde ve misafirperverliğinde Allahın rızasını kazanmayı gaye edinmiştir.Gerek yaşantısı gerekse fikirleriyle cahiliye devrinde eşine az rastlanan kimselerden olmuştur. İslamiyetin zuhurundanevvel vefat ettiği halde İslam ahlakıyla yaşamıştır. Hatem-i Tai ile ilgili bir kıssa; izzet ve kemal sebebi olaniktisad konusunun işlendiği, Lem’alar’ın 147. sayfasında şunlar anlatılmaktadır:

"Bir zaman, dünyaca sehâvetle meşhur Hâtem-i Tâî, mühim bir ziyafet veriyor. Misafirlerine gayet fazla hediyeler verdiği vakit, çölde gezmeye çıkıyor. Bakar ki, bir ihtiyar fakir adam, bir yük dikenli çalı ve gevenleri beline yüklemiş, cesedine batıyor, kanatıyor. Hâtem ona dedi:

"Hâtem-i Tâî, hediyelerle beraber mühim bir ziyafet veriyor. Sen de oraya git; beş kuruşluk çalı yüküne bedel beş yüz kuruş alırsın."

O muktesit ihtiyar demiş ki: "Ben bu dikenli yükümü izzetimle çekerim, kaldırırım; Hâtem-i Tâî’nin minnetini almam."

Sonra Hâtem-i Tâî’den sormuşlar: "Sen kendinden daha civanmert, aziz kimi bulmuşsun?"

Demiş: "İşte o sahrâda rast geldiğim o muktesit ihtiyarı benden daha aziz, daha yüksek, daha civanmert gördüm."

Bu kısa anekdotda cömertlik ve hakperestlik vurgulanırken Hatemi Tai’nin örnek verilmesi dikkat çekicidir.


Hatem-i Tâî

Arabistan’da Tay kabilesinin reisi ve cahiliye devrinin ünlü şairlerinden olan Hatem-i Tâî’nin künyesi Ebu Seffane Hatem bin Abdullah bin Sa’d et-Ta i el-Kahtani şeklindedir. Ne zaman doğduğu bilinmeyen Hatem-i Tâî’nin ölüm tarihi de kesin değildir. Ancak, tahminlere göre Peygamber Efendimiz’in (sav) doğumundan yedi yıl sonra (578) öldüğü sanılmaktadır. Dolayısıyla “Cahiliye Devri” olarak adlandırılan dönemde yaşamış ve İslâm güneşinin doğuşunu görmek kendisine nasip olmamıştır. Ünlü bir şair olmakla beraber, mert kişiliğiyle ön plana çıkmış ve bu özelliğiyle daha çok tanınmıştır.

Hatem, babası Abdullah, çocukken vefat ettiği için annesi Guneyye binti Afif tarafından yetiştirilmiştir. Annesi, mertlikte o kadar ileri gitmiş ki, onun bu tutumunu hazmedemeyen kardeşleri tarafından hapsedilmiştir. İyilikseverliği yüzünden hapse düşen, mertlikte çok ilerde olan bu kadın, oğlunun mert bir insan olarak dünyada nam salmasında önemli bir yere sahiptir.

Hatem, daha çocukken annesi gibi mertliğiyle meşhur olmuştur. Cömert, eli açık manasına gelen “Cevad” lakabıyla anılmaya başlanmıştır. Annesi iyilikseverliği yüzünden hapsedilmişken, kendisinin de misafirperverliği yüzünden, dedesi tarafından terkedildiğini ve kendisine çok kızdığını bir şiirinde belirtmiştir.

Hatem, cömertlikleriyle övünen Arapların menkıbelerinde önemli bir yer teşkil etmektedir. Sözkonusu menkıbelerde cömertlik ve kahramanlıklar üzerinde ehemmiyetle durulan konuları teşkil eder. Bu menkıbelerin birinde Hatem’in cömerliğini konu alan bir hadise anlatılmaktadır:

Hatem develeri güderken, yardım edebileceği birilerini aramaktadır. Bu sırada yanına tanımadığı süvariler gelerek, kendilerini misafir edebilmesi için yemeğinin olup olmadığını sorarlar. O da güttüğü develeri göstererek, bu kadar deveyi gördükleri halde "Hâlâ ne diye yemeğimin olup olmadığını soruyorsunuz" diye karşılık verir ve üç deveyi misafirlerine ikram eder. Bu misafirler, o dönemin ünlü şairlerinden Abid b. Ebras, Bişr b. Ebu Hazim ve Nabiga ez-Zübyani olup, gördükleri misafirperliğinden dolayı şiirleriyle Hatem’i överler. Bunun üzerine güttüğü bütün develeri bu şairlere vermek suretiyle herbirinin payına doksan dokuz adet deve düşer.

Tay aşiretinin reisi olan Hatem’in cömertliği halk arasında çok yayılmış ve biri övüleceği zaman, “Hatem’den daha cömert” ifadeleri darb-ı mesel haline gelmiştir. Hatem’in hayatı ve yaşadığı dönemle ilgili bilgiler menkıbelerde yer aldığı gibi, kendisinin yazmış olduğu şiirlerde de önemli bilgiler yeralmaktadır.

Hatem, hoşgörülü, cömert, tevazu sahibi, sadakatli, iffet sahibi ve vefakarlık gibi üstün meziyetlere sahip olup halk arasında bu özellikleriyle tanınmıştır. Şarap içmeyi, sefahati haram olarak kabul etmiştir. Kendisi, son Peygamberin (asm) getirdiği yeni dine yetişememiş, ancak oğlu Adî İslâmiyeti kabul etmiş ve Hz. Ali (ra) zamanında İslâm sancağını taşıma şerefine nail olmuştur. Diğer yandan, Peygamber Efendimiz (asm) zamanında Hz. Ali’nin (ra) Tay kabilesi üzerine yaptığı seferde Hatem’in kızı Seffane esir alınarak Medine’ye getirilmiştir. Meşhur Hatem’in kızı olduğu söylenince, Peygamber Efendimiz (sav), kendisinden babasının özelliklerini anlatması istemiştir. Babasını anlattıktan sonra, Peygamber Efendimiz Ona; “Senin baban İslâm’ın telkin ettiği faziletlerle süslü bir adamdı” deyip serbest bırakmıştır.

Hatem, şiirlerinde cömertliği övüp bencillikten kaçınmayı tavsiye eder. Allah’ın varlığına inandığını, çürümüş kemiklere can veren yaratıcıdan sözederek dile getirir. Cömertlikteki maksadın, Allah’ın rızasını kazanmak olduğunu belirtir. Cömertlikte aşırıya gittiğini söyleyenlere; malın geçici olduğunu, kalıcı olanın ise iyi bir nam bırakmak olduğunu ifade etmiştir. Misafirlere güler yüzle mukabelenin önemi üzerinde durur. Misafirperverlikte o kadar ileri gider ki, sırf kendisine misafir gelsin diye geceleri ateş yaktığı olmuştur.

Kendi ismiyle anılan divanın hal-i hazırdaki şekliyle kendisine ait olup olmadığı tartışma konusu olmakla beraber, şiirlerinin söz konusu divanda mevcut olandan daha fazla olduğu tahmin edilmektedir. Hatem’in divanı, İngilizce dahil olmak üzere birçok dünya dilinde neşredilmiş ve çok sayıda baskısı yapılmıştır. Kahire ( 1974 ve 1992 ) ve Beyrut’ta da şiirleriyle hayatı hakkında özel olarak eserler yayınlanmıştır.

Arap, Fars ve Türk edebiyatında cömertlik konuları işlendiğinde, Hatem-i Tâî bir timsal olarak verilip hayat hikayesi de çok sevilmektedir. Hatem’in hayatı ve eserlerini konu alan Hüseyin Vaiz-i Kaşifi’nin Kısas u Aşar-ı Hatem-i Tâî adlı eseri bir çok muhtelif tercümesinin yanında, Hatem-i Tâî Hikâyesi ismiyle Türkçe’ye de tercüme edilerek birçok baskısı yapılmıştır.

Risale-i Nur’da Hatem-i Tâî

Hatem-i Tâî yaptığı işlerde ve misafirperverliğinde Allahın rızasını kazanmayı gaye edinmiştir. Gerek yaşantısı gerekse fikirleriyle cahiliye devrinde eşine az rastlanan kimselerden olmuştur. İslamiyetin zuhurundan evvel vefat ettiği halde İslam ahlâkıyla yaşamıştır. Hatem-i Tâî ile ilgili bir kıssa; izzet ve kemal sebebi olan iktisad konusunun işlendiği, Lem’alar’ın 147. sayfasında şunlar anlatılmaktadır:

“Bir zaman, dünyaca sehâvetle meşhur Hâtem-i Tâî, mühim bir ziyafet veriyor. Misafirlerine gayet fazla hediyeler verdiği vakit, çölde gezmeye çıkıyor. Bakar ki, bir ihtiyar fakir adam, bir yük dikenli çalı ve gevenleri beline yüklemiş, cesedine batıyor, kanatıyor. Hâtem ona dedi:

“Hâtem-i Tâî, hediyelerle beraber mühim bir ziyafet veriyor. Sen de oraya git; beş kuruşluk çalı yüküne bedel beş yüz kuruş alırsın.”

O muktesit ihtiyar demiş ki: “Ben bu dikenli yükümü izzetimle çekerim, kaldırırım; Hâtem-i Tâî’nin minnetini almam.”

Sonra Hâtem-i Tâî’den sormuşlar: “Sen kendinden daha civanmert, aziz kimi bulmuşsun?”

Demiş: “İşte o sahrâda rast geldiğim o muktesit ihtiyarı benden daha aziz, daha yüksek, daha civanmert gördüm.”

Bu kısa anekdotda cömertlik ve hakperestlik vurgulanırken Hatem-i Tâî’nin örnek verilmesi dikkat çekicidir.