Ebu Eyyub el-Ensari (?-669)

Risale-i Nurlarda "Mihmandar-ı Nebevi" ünvanı ile anılan Hz. Eyyûb el Ensari’nin tam ismi EbuEyyûb Halid b. Zeyd’dir. Eyyûb el-Ensari, Hazrec kabilesinin Neccaroğulları kolundandır. Annesi Zehra bint-i Sa’d, babasıKüleyb b. Sa’lebe’dir. Hicretten iki yıl önce Müslüman olan Ebu Eyyûb, ikinci Akabe Biatında bulundu ve Ensardan İslamiyet’ikabul eden ilk kişi oldu. Ebu Eyyûb Hz. Peygamber (a.s.m.) ile Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Mekke’nin fethi, Huneyn baştaolmak üzere bütün savaşlara katıldı. Savaşlarda ona zarar gelmemesi için yanından hiç ayrılmaz hatta bazı gecelerçadırı etrafında nöbet tutardı. Vahiy katibi olması sebebiyle Hz. Peygamber (a.s.m.) zamanında Kur’an-ı Kerimayetlerinin bir araya getirilmesine hizmet etti. Ashab arasında ilmiyle de tanındığı için kendisine sorulan dinikonularda pek çok fetva verdi.

Resul-i Ekrem (a.s.m.) Medine’ye hicret edince Medine’li Müslümanların her biri onu evinde misafir etmekistediler. Ancak Hz. Peygamber (a.s.m.), bir tercih yaparak onları gücendirmemek için devesinin çökeceği yere en yakıneve misafir olacağını söyledi. Kendisini taşıyan devenin önce bir yere çöktüğü, buradan hemen kalkıp birazileride tekrar çöktüğü görüldü. Resulullah (a.s.m.) oraya en yakın olan ve dedesi Abdülmuttalib’in annesi tarafındankendisine yakınlığı da bulunan Ebu Eyyûb’un evine yerleşerek burada yedi ay misafir kaldı. Bundan dolayı Ebu Eyyûb"Mihmandar-ı Nebi" ünvanıyla anıldı. Bu ev İslamiyet’in öğretildiği bir mektep durumundaydı. Hz.Peygamber (a.s.m.) fakir muhacirlere burada yemek verir, kendisine sunulan hediyeleri fakirlere burada dağıtırdı. Evsahiplerine her vesile ile dua eder, onların bolluğa kavuşmalarını, huzur ve afiyet içinde olmalarını dilerdi.Resul-i Ekrem (a.s.m.) kendi evine taşındıktan sonra da zaman zaman Ebu Eyyûb’un evine misafir olurdu.

Ebu Eyyûb, Hz. Ebu Bekir devrindeki savaşlarla Hz. Ömer devrinde yapılan Suriye, Filistin ve Mısırseferlerine katıldı. Kıbrıs seferinde de bulundu. Medine, asilerin eline geçip Hz. Osman’ın namaz kıldırmasıengellenince herkes tarafından sevilip sayıldığı için Hz. Ali’nin tavsiyesi üzerine bir müddet imamlık yaptı. Hz.Ali halifeliği döneminde Irak’a gittiğinde onu Medine’de yerine vekil bıraktı. Haricilerle ve Muaviye ile yapılan savaşlardaHz. Ali’nin yanında yer aldı. Bu dönemde Basra valisi olan Abdullah b. Abbas, Basra’ya gelen Ebu Eyyûb’a "Seninvaktiyle Hz. Peygamber’e yaptığın gibi ben de bugün sana hizmet etmek istiyorum" diyerek konağını ona bıraktı.Giderken de kendisine kırk bin dirhem, yirmi köle ve değerli hediyeler vererek onu uğurladı.

Ebu Eyyûb haksızlıklara tahammül edemez, doğru bildiğini söylemekten çekinmezdi. Cihad maksadıylagittiği Mısır’da vali olan Sahabe Ukbe b. Amir’in akşam namazını geç kıldırdığını görünce onu uyardı. Resul-iEkrem’in (a.s.m.) akşamı geç kıldığının zannedilmesine sebebiyet vererek halka kötü örnek olmamasını söyledi.Namazları müstehab olan vakitlerde kıldırmayan Medine Valisi Mervan b. Hakem’e muhalefet eder, Resulullah’a (a.s.m.) uyduğutakdirde kendisine uyacağını, aksi halde aleyhinde bulunacağını açıkça söylerdi. Bir gün Ebu Eyyûb’u Resül-iEkrem’in (a.s.m.) kabrine başını dayamış olduğu halde ağlarken gören Mervan bu hareketinin sünnete aykırı olduğunusöyleyince Ebu Eyyûb, "Ben bu mezar taşına değil, Resulullah’a geldim. Onun, ‘din işlerini ehliyetli kimseler üstlendiğizaman kaygılanmayın; ancak ehil olmayanlar başa geçince ne kadar ağlasanız yeridir’ dediğini duymuştum." diyecevap verdi.

Ebu Eyyûb, Medine döneminden itibaren Hz. Peygamber’den (a.s.m.) hiç ayrılmadığı, onu yedi ay evindemisafir ettiği halde, Ebu Eyyûb’den sadece 150 hadis rivayet edilmiştir. Ebu Eyyûb’dan rivayet edilen hadis sayısınınaz olması iki nedene bağlanabilir. Birincisi, hadis rivayetinde çok titiz olması; ikincisi ise, ömrünün savaşmeydanlarında geçmesidir. Kendisinin bilmediği bir hadisi Ukbe b. Amir’den bizzat rivayet etmek için Medine’den ta Mısır’akadar gitmesi, söz konusu titizliğin eşsiz bir örneğini ortaya koymaktadır.

Sağlıklı olan herkesin Allah yolunda savaşa katılması gerektiğine inanan Ebu Eyyûb "Kendielinizle kendinizi tehlikeye atmayınız." (El-Bakara, 2/195) mealindeki ayette sözü edilen tehlikeyi, savaşagitmeyip işiyle gücüyle meşgul olmak şeklinde açıklardı. Bu sebeple ihtiyarlık döneminde bile her yıl bir savaştabulunmaya gayret etti. Katıldığı seferlerin sonuncusu, Müslümanların ilk İstanbul kuşatması oldu. Onun bu kuşatmadanbir yıl sonra (49/669) gönderilen Yezid b. Muaviye kumandasındaki takviye birliğinde bulunduğu da rivayet edilmektedir.Bu rivayette İslam ordusu Haliç’e vardığı zaman, Ebu Eyyûb’un rahatsızlığı artmıştı; Yezid kendisini ziyaretedip bir dileğinin olup olmadığını sordu. Ebu Eyyûb da ondan askere selam söylemesini, kendisinin ölünce yıkanıpkefenlenmesini ve ordunun ilerleyebildiği en uç noktaya gömülmesini vasiyet etti. Hz. Peygamberin (a.s.m.)"Konstantiniyye surunun dibine salih bir kişi gömülecektir" buyurduğunu söyleyerek, "umarım ki o kişiben olurum" dedi.

Mihmandar-ı Nebevi Ebu Eyyub el-Ensari, Hicretin 49. yılında (669) vefat etmiştir. Ancak H. 50-52-55 olduğuda rivayet edilmektedir. Cenaze namazını Yezid b. Muaviye kıldırmıştır. Vasiyeti üzerine ordunun ilerleyebildiği enson noktaya defnedilmiştir. Surlara yakın bir yerde birinin defnedildiğini öğrenen Bizans İmparatoru, Yezidb.Muaviye’ye haber gönderip kuşatma kalktıktan sonra o mezarı açacağını ve cesedi vahşi hayvanlara parçalatıpyedireceğini söyledi. Buna karşılık Yezid, o kişinin Peygamber Sahabesi ve kendileri için önemli bir kişi olduğunubelirterek, eğer onun cesedine bir zarar verecek olurlarsa İslam ülkesinde yıkılmadık kilise, öldürülmedik Hıristiyanbırakmayacağını İmparator’a iletti. İmparator bu tehdit üzerine geri adım atıp, Eyyûb el-Ensari’nin cesedine bir şeyyapmayacağına dair söz verdi ve söz verdiği gibi mezarına dokunmadı.

İslam ordusu kuşatmayı kaldırıp geri çekildikten sonra, Bizans halkı yıllarca Eyyûb el-Ensari’ninkabrini ziyaret ettiler, kuraklık zamanında kabrine gelip yağmur duasında bulundular. Fakat Latin istilasında Ebu Eyyûb’untürbesi de yıkıldı. Bu istiladan sonra zamanla Ebu Eyyûb’un kabri kayboldu. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonra Hocası Akşemseddin’den Eyyûb el Ensari’nin kabrini bulmasını istedi.

Akşemseddin keşf yolu ile gece ışık topunun indiğini gördüğü mevkii, kabrin yeri olarak gösterdi.Burası kazıldığında iki kulaç derinlikte "Ebu Eyyûb’un mezarı burası" yazan bir taş bulundu. Adını EbuEyyûb’dan alan İstanbul’un Eyüp semtinde bulunan kabir, günümüzde de önemli ziyaret yerlerinden biridir.