Abdullah bin Selam (? – 664)

Peygamber Efendimiz (asm) tarafından cennetle müjdelenen, Yahudi alimleri arasında İslamiyet’i kabul edenilklerden, diğer semavi kitapları dikkatle inceleyen ve en önemlisi de, Resulullah’ı ilk gördüğünde, "Şu simadayalan yok; şu yüzde hile olamaz" (Mektubat, s. 92) diyerek imana gelen büyük sahabedir. "Abadile-i Seba"şeklinde vasıflandırılıp meşhur olan yedi Abdullah’tan biridir.

"Cennetlik bir adama bakmak kimin hoşuna giderse, Abdullah bin Selam’a baksın" (SahabelerAnsiklopedisi, Yeni Asya Neşriyat, I. C., s. 197), şeklinde Muhammed Aleyhisselamın övgüsüne mazhar olan Abdullah,Medine civarında ikamet eden Beni Kaynuka adlı Yahudi kabilesine mensuptur. Asıl adı el-Husayn olup, Abdullah adıPeygamber Efendimiz tarafından kendisine verildi. Künyesi; Ebu Yusuf Abdullah bin Selam bin Haris şeklindedir.

Abdullah’ın doğum tarihi bilinmemektedir. Kendisi gibi, babası da Yahudi alimlerindendir. Gerek Yahudi gerekse Hıristiyandin alimleri, semavi kitaplarda Peygamber Efendimizin sıfat ve özelliklerini öğrenmiş olduklarından, beklenen zaman veşahsın yaklaştığının farkında idiler. Bu bilgiye sahip olan birisi de sadece Tevrat’ı incelemekle kalmayıp diğerkitapları da inceleyen Abdullah bin Selam idi.

Abdullah’ın, İslamiyet’i kabul ettiği tarihle ilgili olarak farklı zamanlar gösterilse de ekser görüşegöre, Peygamber Efendimizin (asm) Hicret yolculuğunun sonlarına doğru Kuba’ya vardığında, yanına gidip Müslümanoldu. Daha önce, peygamberliğin ilanını duyduğunda çok sevindiğini, gelecek zatın isim ve sıfatları hakkında bilgisahibi olduğu gibi, gelecek zamanı da bildiğinden beklenti içinde olduğunu bizzat kendisi ifade etmektedir.

Peygamber Efendimizin (asm) Kuba’ya geldiğini öğrenince yanına gitti. Kendisini gören Efendimiz,"Abdullah bin Selam mısın?" mealindeki sorusuna evet cevabını aldıktan sonra; "Tevrat’ta beni Allah’ınelçisi olarak bulmuyor musun?" diye sordu. Abdullah, soruya karşılık soruyla mukabele ederek, Allah’ın sıfatlarınısöylemesini istedi. Bu soru üzerine Peygamber Efendimiz (asm) o esnada nazil olan, İhlas Suresini okudu; "… O,Allah birdir. Allah sameddir (hiçbir şeye muhtaç olmayıp, her şey ona muhtaçtır). O, doğurmamış ve doğmamıştır.Onun hiçbir dengi yoktur". Bu ayetleri duyunca kelime-i şehadeti getirerek Müslüman oldu. Bu hadise kendisininifadelerine dayanılarak rivayet edilmiştir.

Peygamber Efendimize tabi olanlar, onu dikkatle izleyenler; hareketlerinden, fiillerinden, hal ve davranışlarından,ahlak ve tavırlarından, siret ve suretinden, doğruluğundan ve ciddiyetinden etkilenmişlerdir. Bu özelliklerin en üstünderecelerini onda görenler, nurundan feyz alanlar hemen kendisine tabi olmuşlardır. İşte bunlardan birisi de Abdullahbin Selam’dır.

Medine’deki Yahudilerin meşhur alimlerinden olan Abdullah, İslamiyetle müşerref olduktan sonra daha da yücelmiştir.Sadece kendisi imana gelmekle kalmayıp, ailesi ve çevresinden bir çok kişinin Müslüman olmasına vesile olmuştur. ŞuaraSuresi’nin 197. ayetindeki, (Beni İsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir?) "İsrailbilginleri" ve Ra’d Suresi’nin 43. ayetindeki (Kafir olanlar: sen peygamber değilsin derler. De ki: Benimle sizin aranızdaşahit olarak Allah ve yanında kitabın bilgisi olanlar yeter) "yanında kitabın bilgisi olanlar" ifadeleriyleAbdullah bin Selam’ın kastedildiği şeklinde genel bir kanaat mevcuttur.

Ra’d Suresinin Mekke’de nazil olmuş olması ve Abdullah’ın Medine’de Müslüman olduğu bilgilerindenhareketle, söz konusu işaretlerde kendisinin kast edilmediğini iddia edenler de vardır. Buna karşılık, Abdullah binSelam’ın daha önce Mekke’de Peygamber Efendimizi (asm) ziyaret ettiği, yukarıda aktardığımız görüşmenin Mekke’degeçtiği ve Medine’ye döndükten sonra Müslüman olduğunu gizlediği şeklinde rivayetler de mevcuttur.

Risale-i Nurda, "Onlar, sana indirilen Kur’an’a da senden önceki peygamberlere indirilen kitaplara dainanırlar. Ahret gününe de kesin kes inanırlar." (Bakara Suresi, 4) ayetinin tefsiri yapılırken, Kur’an-ıKerim’in muhataplarının muhtelif asır ve farklı tabakalarda yaşayan kimseler olduğuna işaret edilerek, icaz ve belagatıylabir çok ayetin mutlak olduğu yani her hangi bir kayda tabi ve bir şeye mahsus bırakılmadığı hatırlatılmaktadır. Buözelliğinden dolayı farklı asır ve tabakalarda yaşayanlar kendi kabiliyet ve anlayışlarına göre hisse almaktadırlar.Devamla, bu ayette kitap ehline tahsis yapılarak, şereflerinin ilan ve imana gelmeyenlerin imana teşvik edildiğibelirtilmektedir. Bediüzzaman bunu, "Abdullah ibn Selam ele alınarak, diğerlerinin Abdullah ibn Selam gibi olmalarıiçin yapılan teşvik" olarak yorumlamaktadır. (İşaratü’l-İcaz, s. 50)

Başta Abdullah bin Selam olmak üzere, kitap ehli alimler, semavi kitaplarda Peygamber Efendimize işareteden birçok delil buldular. Abdullah bin Selam’ın Tevrat’ta bulup ilan ettiği, Hazreti Musa’dan (as) sonra gelecekpeygamber ile ilgili ayetlerde şu ifadeler yer almaktadır:

"Muhammed Allah’ın resulüdür. Mekke’de doğacaktır. Teybe’ye (Medine) hicret edecektir. HükümranlığıŞam’a kadar ulaşacaktır. Ümmeti ise çok çok hamd eden kimselerdir", "Sen Benim kulum ve resulümsün. Sana ‘Mütevekkil’adını verdim." Tesniye, Ishah 18. (Mektubat, s. 167)

Ayet-i Kerimelerde kendisine işaretler bulunduğu kanaatini meydana getirecek derecede, Müslümanlarınsaygı ve sevgisini kazanan Abdullah’ın, bu şekilde alaka görmesi, sonradan gelen araştırmacı alimlerin kendisiniilgiyle izlemeleri ve Muaz bin Cebel’in vefat etmeden sarfettiği son sözleri dikkat çekicidir. Bu mübarek sahabe,talebesi Yezid bin Sekseki’ye, kendisinden sonra faydalanabileceği dört kişinin ismini vermiştir. İlim öğrenilecek kişilerolarak sıralanan dört kişi; Ebu Derda, Selman-ı Farisi, Abdullah bin Mesud ve Abdullah bin Selam’dır. Başta büyükhadis alimi İmam Buhari olmak üzere, muhaddisler ondan hadis nakletmede tereddüt göstermemişlerdir.

Abdullah bin Selam gibi meşhur ve büyük bir alimin İslamiyet’i kabul etmesi, Müslümanlar arasında büyükbir mevki kazanması ve özellikle de kendilerini itham edici sözlerinden ötürü, Yahudiler kendisine cephe aldılar. Dahaönce kendisinden övgüyle söz ederken, ortaya çıkıp İslamiyet’i kabul ettiğini açıklamasından sonra, aleyhine geçtiler.Abdullah bin Selam ise kendi ırkına şöyle sesleniyordu: "Ey Yahudi topluluğu, Allah’tan korkun. Size gelen buhakikati kabul edin. Yemin ederim ki, bu zatın Allah’ın Peygamberi olduğunu bilirsiniz. Elinizdeki Tevrat’ta hem ismini vehem de vasıflarını bulursunuz. Ben şehadet ederim ki, O Allah’ın Resulüdür. Ona iman ettim. Onu tasdik ettim ve Onutanıdım."

Peygamber Efendimizin (asm) vefatlarından evvel cennetle müjdelediği on güzide sahabeden biri olanAbdullah, bütün ailesinin Müslüman olmasını sağladı. Aralarında Uhud Savaşı’nın bulunduğu bazı savaş veseferlere katıldı. Hazreti Ömer’in (ra) hilafeti zamanında Kudüs’ün fethine ve Sasanilerle yapılan Nihavend Savaşı’nakatıldı. Hazreti Osman’ın (ra) son dönemlerinde, fitnenin durdurulmasına ve Halifenin evinin kuşatılarak şehitedilmesine mani olmaya çalıştı. Hazreti Ali’nin halife olmasından sonra kendisine biat etmemekle beraber, her hangi birmenfi girişimde bulunmadı. Hazreti Ali’nin Irak’a gitmemesi ve Cemel Savaşı’nın engellenebilmesi maksadıyla telkinlerdebulundu. Muaviye’nin halife olduğu dönemde, 664 tarihinde Medine’de vefat etti.