IV. Masa “Felsefe, Medeniyet ve İktisat”


“Felsefe, Medeniyet ve İktisat”

Katılımcılar
Prof. Dr. Bünyamin DURAN
Prof. Dr. Necdet SUBAŞI
Doç. Dr. Ali Murat YEL
Doç. Dr. Abdullah EKİNCİ
Dr. Hakan YALMAN
Yusuf KAPLAN
Abdurrahman ARSLAN
Kazım GÜLEÇYÜZ
Aziz BATTAL
Dr. Adem ÖLMEZ (Sekreter)
Av. Kadir AKBAŞ (Yönetici)

Sonuç

21-22 Mart 2009 tarihinde yapılan 4. Ulusal Risale-i Nur Kongresinde Dördüncü Masada yaptığımız müzakereler neticesinde felsefe, medeniyet ve iktisat kavramlarından hareketle Risale-i Nur’a göre küresel kriz hakkında aşağıdaki sonuçlara ulaştık:

Bugün dünya tarihinde zaman zaman yaşanmış büyük krizlerden birisi yaşanmaktadır. Bu krizi sadece ekonomi ve finans alanlarına indirgemek doğru değildir. Kriz hayatın diğer alanlarında ve daha derinlerde yaşanan bir problemin ekonomi ve finans boyutuyla yansımasıdır. Bugün insanlık gündelik yaşama biçimlerinden toplumsal yapılarına, devlet biçimlerinden ekonomik yapılara kadar her konuda problemler yaşamaktadır.

Bu krizi bütün insanlığın atlatabilmesi için topyekün bir medeniyet inşasına ihtiyaç vardır. İşte bu noktada Bediüzzaman’ın önemi ortaya çıkmaktadır. Bediüzzaman, modernitenin getirmiş olduğu insanlığı tehdit eden yaşama biçimleri ve ideolojilere karşı Kur’an kaynaklı çözümler teklif etmiştir. Nasıl ki tarihte yaşanan buhranlar Gazali ve İbn Haldun gibi düşünürlerle aşılmışsa bugün de yaşadığımız küresel krizi Bediüzzaman’la aşabiliriz.

Bediüzzaman’ın türlü meşakkatlerle kaleme aldığı Risale-i Nur Külliyatı, bize bugün içinden geçtiğimiz sıkıntılardan nasıl azade olacağımız konusunda ciddi işaretler sunmaktadır. Modern Batı medeniyeti kendi içindeki çelişkilerin, azgınlık ve haddi aşmanın sonuçlarıyla karşı karşıyadır.

Bediüzzaman, Batıda kapitalizmin zaferinin ilan edildiği dönemlerde ehl-i imanı ve dünya insanlığını ikaz ederek vahiyden bağımsız yaşama biçimlerinin azgınlık ve haddi aşmanın insanlığı felakete götüreceğini söylemişti. Bugün yaşadığımız kriz de tam bu noktayla ilgilidir. İnsanlığın ve Müslümanların israf ve sefahate yönelmesi, toplumsal sınıflar arasındaki farkların dünyanın hiçbir döneminde olmadığı kadar derinleşmesi, zaruri olmayan ihtiyaçların zaruri gibi algılanarak insanlığın ahlaksızlığa yönelmesi, gündelik yaşamlarında vahiyden bağımsız hayat biçimlerinin yaygınlaşması bu krizi ortaya çıkaran önemli sebeplerdendir.

Bediüzzaman’ın medeniyet anlayışı, varlığı vahyin ışığında yorumlayan, kardeşlik, barış ve yardımlaşmayı eksene alan bir anlayıştır. Bilim ve teknolojiyi de bu maksada uygun olarak kullanmayı önermiştir. Ona göre medeniyet belirli toplumlara ve coğrafyalara bağlı olarak şekillenmeyip değerleri öne çıkaran bir anlayıştır. Dünyanın neresinde bir iyilik bir güzellik varsa Kur’an medeniyetinin bir parçasıdır. Yani Allah Resulünün tavsiyeleri nerede ve kimde hayat bulmuşsa işte orada Kur’an medeniyeti ortaya çıkmıştır.

Bugünlerde yaşamakta olduğumuz krizler, insanlık için ilahi bir ikazdır. Nasıl ki Nuh kavmi, Lut kavmi ikaz edilmişse bugünün insanları da ikaz edilmektedir. Bugünün insanları krizi ancak Allah Resulünün yaşama biçimini hayatlarına taşıyabildikleri ölçüde aşabileceklerdir.

Deklerasyon

  1. Yaşamakta olduğumuz krizler, sadece ekonomik bir kriz değil, insanlığın varlığı anlama problemidir.
  2. Krizi doğuran ve devam ettiren dünya görüşünün, krizler için köklü ve kalıcı çözümler getirmesi beklenemez.
  3. İnsanlığı çıkmaz bir sokağa sürükleyen Batı uygarlığının ürettiği darboğazdan ancak Kur’ân medeniyeti çıkarabilir.
  4. Kur’ân medeniyeti kuvvete karşı hakkı, menfaate karşı fazileti ve rıza-yı İlâhiyi, çatışmaya karşı yardımlaşmayı, azmanlaşmış nefse karşı nefsin tecavüzlerine set çekmeyi, ruhun yüce duygularını geliştirmeyi önerir.
  5. Bediüzzaman’ın medeniyet anlayışı, ekseriyetin huzur ve mutluluğunu esas alır.
  6. Müslümanlar, Kur’ân medeniyetinden uzaklaştıkça, bunalımlardan kurtulamazlar.
  7. Üretim ve tüketimde adaletin gözetilmesi, tüketimin kışkırtılmasından ziyade üretimde ahlâkın temel alınmasıyla gerçekleştirilebilir.
  8. Gelir ve servet paylaşımında adaletsizlikler krizi doğurdu. Batı medeniyetinin ürettiği toplumsal huzursuzlukların çaresi zekâtın yaygınlaştırılması ve faizin yasaklanmasıdır.
  9. Kapitalizmin bunalımı, ancak İslâmın ahlâk ve adalet ilkeleri çerçevesinde aşılabilir.
  10. Bütün bu söylediklerimizi Bediüzzaman’ın şu cümlesi ile özetleyebiliriz:

Medeniyeti garbiye-i hazıra semavî dinleri dinlemediği için beşeri fakirleştirip ihtiyaçlarını arttırmış, iktisat ve kanaat ahlâkını bozup israf hırs ve tamaı arttırarak zulüm ve harama yol açmıştır.