IV. Masa “Sosyal Tabakaların Uzlaşması..”


“Sosyal Tabakaların Uzlaşmasında Bediüzzaman Said Nursi’nin Rolü”

KATILIMCI LİSTESİ
Nevzat TARHAN, Prof. Dr. (Panelist)
Ekrem KAFTAN
Emre AKÖZ
Ensar NİŞANCI, Dr.
Hakan YALMAN, Dr.
Haluk İMAMOĞLU
Hüseyin HATEMİ, Prof. Dr.
Mustafa DÖKÜLER
Mustafa NUTKU, Prof. Dr.
Nihat DERİNDERE, Av.
Nihat KAYA, Dr.

  1. Sosyal tabakalaşma toplumun değişmeyen bir gerçeğidir. Bediüzzaman Said Nursi, insanı merkeze alan ve özüne uygun tanımlayan bir role sahiptir. Sosyal tabakaların arasındaki problemlerin ortadan kaldırılabilmesi için kariyere, makama, mevkie bakmadan her ferdin başta insan olarak kabul edilebilmesi çok önemlidir.
  2. Bediüzzaman Said Nursi, insanın ontolojik yapısından hareketle insan merkezli ve insana layık olan aile, toplum, ekonomik sistem nasıl olmalı sorusunun cevabını aramaktadır. Risale-i Nur objektif bir vicdandır, vicdan ise insanın sahip olduğu değerlerin esasıdır. Sosyal problemlerin çözümleri burada yatmaktadır, tabakalar arasındaki uzlaşma da bu eksenden hareketle çözümlenebilecektir.
  3. Bediüzzaman, toplumdaki kavgalar ve fesadın asıl kaynağı olarak şu iki kelimeyi ifade etmektedir: “Ben tek olsam, başkası açlıktan ölse bana ne”, “İstirahatim için zahmet çek, sen çalış ben yiyeyim.” Birinci kelime ben merkezciliği, ikinci kelime de çıkarcılığı sembolize eden düşünce ve davranış kalıplarıdır. Bediüzzaman birinci kelimeye karşı zekat kurumunu vurgulayarak zenginin fakiri düşünmesini; ikinci kelimeye karşı da üretmeden para kazanmayı sağlayan paranın satılmasını, yani faizi onaylamayarak reçetesini sunmaktadır. Zenginin yoksula yardım ve şefkatle yaklaşmasında, yoksulun servet düşmanı olmamasında, kin, öfke, nefret hissetmemesinde bu düşünce sisteminin önemini vurgulamaktadır.
  4. Sosyal tabakalar arasındaki problem, ulus devletin seçkinci milliyetçi bakış açısıyla çözümlenemez olarak gözükmektedir. Seçkincilik yerine sivil sese kulak verilmelidir. Seçkinci elitin toplum mühendisliğinden vazgeçmesi çok önemlidir.
  5. Siyasal özgürlük alanının genişletilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda Bediüzzaman “ref-i imtiyaz”ı, yani imtiyazların kaldırılmasını, fikir hürriyetini, şiddeti dışlayan bir muhalefetin serbest olmasını ve örgütlenme hürriyetini savunmaktadır.
  6. Bediüzzaman, sosyal uzlaşmanın toplumsal sinerji doğuracağından hareketle “ene yok, nahnu var” demekte, yani “ben yok, biz var” anlamına gelen bu cümlede biz’in kaliteli benlerden oluşmasını önemsemektedir.