V. Masa “Risale-i Nur’da İman, Ahlak ve İbadet”


“Risale-i Nur’da İman, Ahlak ve İbadet”

Katılımcılar:
Prof. Dr. Mehmet İpçioğlu (Oturum Başkanı)
Sebahattin Yaşar (Sekreter)
Prof. Dr. İsmail Latif Hacınebioğlu
Prof. Dr. Ömer Önbaş
Doç. Dr. Muhammet Gür
Doç. Dr. Osman Özkul
Yrd. Doç. Dr. İbrahim Erşahin
Ali Ferşadoğlu
Ekrem Hamza Alşan
Hasan Küçükçopur
İbrahim Şengün
Mehmet Ali Kaya
Melihcan Daşdelen
Ümit Acar

  1. Bediüzzaman, Risale-i Nur’la Esma-i Hüsna aynasında ilimlerin diliyle iman hakikatlerini izah ve ispat ederek, en büyük tecdidi yapmıştır.
  2. Kur’an ve hadisi doğru anlamanın, özümsenmesinin metotlarını, prensiplerini ve formüllerini ihtiva eden Risale-i Nur; iman, ibadet ve ahlaka dair meseleleri akli, mantıki, ilmi ve şuhudi delillerle ispat ve izah etmiştir.
  3. Bediüzzaman, Kur’an’ı anlama ve anlatmada getirdiği yenilik ile geniş kitlelere kolayca ulaşabilmiş, büyük bir hizmetin banisi olmuştur. Bu hizmetin metodu tecdid vasfı gereği; statik değil, dinamik bir yapıya sahiptir.
  4. Risale-i Nur, Kur’an ve Sünnet-i Seniyye ışığında duyguları ifrat ve tefritten (aşırılıklardan) arındırıp, sırat-ı müstakime yönlendirerek, aklı takviye, kalbi tasfiye ve nefsi terbiye etmeyi hedeflemiştir.
  5. Bediüzzaman, insanlığı maddi ve manevi felaket ve toplumsal bunalımlara iten imansızlığın dayandığı ateizm, ahlaksızlığın dayandığı hedonizm ve enaniyetin dayandığı egoizmin esaretinden kurtarmanın çaresini; imanı tahkim ve takviye ederek, ahlak-ı İslamiyeyi tesis ve insanlığı ubudiyet bağı ile Allah’a bağlamak olarak göstermiştir.
  6. “Bu asırda hissiyat-ı insaniye akıl ve fikre galebe ettiğinde ehl-i sefahati sefahatten kurtarmanın çare-i yeganesi, aynı lezzetinde elemini gösterip hissini mağlup etmektir” diyen Bediüzzaman, günahlardan uzak durabilmenin yolunu da göstermiştir.
  7. Risale-i Nur, imanın içindeki lezzeti ve günahların içindeki elemi aynı anda akla ve kalbe göstererek, insanı günaha sevk eden hisleri mağlup eden bir model sunmuştur. Bu model, “şunu yap, bunu yapma” demekten ziyade; iyi ve kötü şeyleri yaptığında ortaya çıkacak güzel ve kötü sonuçları hissettirerek, çağımız insanına, “günahların ve fenalıkların ve haram lezzetlerin içinde manevi elim elemleri gösterip, hasenat ve güzel hasletlerde ve hakaik-ı şeriatın amelinde cennet lezaizi gibi manevi lezzetler bulunduğunu ispat edecek” şekildedir.
  8. Bediüzzaman, iman ve ahlak esaslarını yok etmeye çalışan dehşetli cereyanlar karşısında, şahıs dahi de olsa mukabele edemeyeceğinin bildirerek, “meşverete dayalı, şahs-ı manevi modeli”ni geliştirmiştir.
  9. Ahlaki çözülmenin nedenlerinden olan şükürsüzlük, tatminsizlik, buhranlar, toplumdaki kötü alışkanlıklar, cinayetler gibi sonuçlar, Bediüzzaman’ın iktisadı esas alan kanaat, şükür ve istiğna düsturlarıyla tedavi edilmiş, tüketim toplumunun manevi olarak çökerttiği insanın iman ve ahlaki bünyesinin yeniden hayat bulması sağlanmıştır.
  10. Bediüzzaman’a göre, hürriyet imanın bir hassasıdır. “İman ne kadar mükemmel olursa, hürriyet o nispette parlar.” Böylece, insanın zillete düşmeden, ahlaki prensiplerden taviz vermeden, izzetle yaşaması mümkün olur.
  11. Helaket ve felaket asrının müceddidi olarak, İslam dünyasının hastalıklarının teşhis eden Bediüzzaman, bu hastalıklardan kurtuluşun, Müslümanların Asr-ı Saadet’teki ahlaki ilkeleri yeniden kazanmasıyla mümkün olacağını ve sadece Müslümanların değil, insanlığın kurtuluşu için bu ilkelere uymanın zorunluluğunu belirtir. Bu durumda, “Eğer biz ahlak-ı İslamiyenin ve hakaik-ı imaniyenin kemalatını efalimizde izhar etsek, sair dinlerin tabileri elbette cemaatlerle İslamiyete girecekler” der.
  12. Cihanşümul bir iman ve ahlak dili kullanan Bediüzzaman, bütün insanlığa hitap ederek, problemlerin çözümünü ve genel barışı sağlayacak prensipleri ortaya koymuştur. İnsanlığın saadeti, bu esaslara uymakla mümkündür.