III. Masa “Ahlak ve Sünnet-i Seniyye” Erkekler Grubu

Bu Masa’da ahlak, risalet, velayet, peygamberlik, medeniyet gibi anahtar kelimeler çerçevesinde “Ahlak ve Sünnet- Seniyye” incelendi. Katılımcılar; Mehmet Kaplan, Abdulhamit Karagiyim, Ahmet Akman, Hasan Hüseyin Teker, Muttalip Aslan.

Ahlakın misali  Hz. Peygamberdir (asm)
1.Ahlâkın hürriyetle yakından ilgisi vardır. İnsan kendi hür iradesi ile iyi veya kötü davranışları seçmekte özgürdür. Hür iradesini dini emirlerden bağımsız olarak kullanan insanlar ve topluluklar hazcı ahlâk anlayışını benimseyerek nefislerinin kölesi olmaktadırlar.
2.İslâm medeniyetinde ahlâkın kaynağı Kur’ân-ı Kerimdir, bu ahlâkın misali ise yaşayan Kur’ân olarak tanımlanan Hz. Peygamber’dir (asm).
3.Ahlâkın esası sırat-ı müstakim üzere olmaktır. Bu ise iffet, şecaat ve hikmetten mürekkeptir. İnsan kendisine verilmiş olan kuvveleri şeriatın çizdiği sınırlar içerisinde kullanırsa ahlakî bir tavır sergilemiş olacaktır.
4.İslâm medeniyetinin ihyası için gerekli olan insan modeli Sünnet-i Seniyye çerçevesindeki ahlâk anlayışıyla mümkün olacaktır. Müslümanlar olarak ahlâk-ı İslâmiye’nin ve hakaik-i imaniyenin kemâlatına yaşantımız ile perde değil ayine olabilsek, Bediüzzaman’ın dediği gibi sair dinlerin tabileri elbette cemaatlerle İslâmiyet’e gireceklerdir.
5.İslâm medeniyetinin inşasında günümüzdeki hazcı ahlâk anlayışı yerine, maddi manevi feragati esas alan, kendi nefsini kardeşinin nefsine tercih eden Kur’ân-î ahlâk anlayışı esas alınmalıdır.
6.Günümüz insanı medyanın etkisine diğer zamanlardan daha fazla maruz kalmaktadır. Yapılan yayınlardaki dünyevileşme vurgusu toplumun geleneksel kültür ve ahlakî yapısını bozmaktadır. Bunun için yayınlara muhatap olurken seçici olmakta yarar vardır.
7.Hukuk kuralları insan fıtratına uygun olmalıdır. Fıtrata uygun olmayan hukuk kuralları fertlerin ve toplumun ahlâk yapısını bozup beşerin saadetini selb etmektedir.
8.Beşerdeki bütün ihtilallerin ve ahlâksızlığın menbaı olan; “ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne” ve “sen çalış ben yiyeyim” kelimeleri medeniyetin tedavi edemediği beşerin kanayan iki yarasıdır. İslâm medeniyetinde “faizin haram”, “zekatın farz” kılınmasıyla bu iki yara tedavi edilmekte ihtilallerin ve ahlâksızlığın önü kesilmektedir.