I. Masa “İman ve Sünnet-i Seniyye” Hanımlar Grubu

Masa’da iman, küfür, marifetullah, ala-yı illiyin, esfel-i safilin gibi anahtar kelimeler çerçevesinde “İman ve Sünnet-i Seniyye işlendi.”

Masa’nın katılımcıları: Gülşah Yılmaz- İstanbul; Zehra Örnek- İstanbul; Kübra Örnek- Safranbolu; Esmanur Alyakut- Safranbolu; Elif Zeynep Kuranlı-Kırklareli; Nurefşan Kuranlı-Kırklareli; Zeynep Furat- Kırklareli; Sümeyye Yılmaz-Bursa; Kübra Ağbaş-Bursa; Emine Görsöz-İstanbul; Esra Yavuz- Adana

İmanın temelinde muhabbet vardır
1.  Eşref-i mahlûkat olan insan ancak iman nuru ile ‘insan’ vasfına erişebilir. Öyle ki iman nuru mertebesi nisbetince Rab ile abd arasında bir intisap olur. İmanın nurunu ve kuvvetini hakikî mânâda elde etmek, sadece dil ile değil aynı zamanda kalben, ruhen, aklen tasdik etmekle olur. Bunun için de bir muallim gerekir ki O da Asr-ı Saadetin gülü Hz. Muhammed’dir (asm).
2. Rabbimizi bize tarif eden üç küllî muarrif vardır. Peygamberimiz de (asm) bu üç muarriften biridir. Peygamberimizin (asm) sözleri, fiilleri ve halleri Sünnet-i Seniyye’nin kaynağıdır. Sünnet-i Seniyye’ye uyan insan Rabbinin emrettiği gibi yaşamayı öğrenir.
3. İmanın temelinde muhabbet vardır. Ve kâinat Efendimizin (asm) muhabbetinden hâsıl olmuştur. Ve âyet-i kerime der ki: “De ki: Allah’a muhabbetiniz varsa bana uyun ki Allah’ta sizi sevsin.” (Al-i İmran: 31) (…) Hayatımıza Sünnet-i Seniyye yerleştiği ölçüde imanımızın derecesi artar.
4. Sünnet-i Seniyye saadet-i dareynin temel taşıdır ve kemalatın madeni ve menbaıdır. Velâyet yolları içinde en güzeli, en müstakimi, en parlağı, en zengini Sünnet-i Seniyyeye ittibadır. Sünnete ittiba etmek Resul-ü Ekrem’i hatıra getiriyor (…)
5. Sünnete ittiba velâyet makamıyla eşdeğerdir. Sünnet-i Seniyye’yi esas maksat yapan Habibullah’ın zılli altında makam-ı Mahbubiyete mazhardır. İmam Rabbani şöyle buyuruyor: “Ben seyr-i ruhanide  kat-ı meratip ederken, tabakat-ı evliya içinde en parlak, en haşmetli, en letafetli, en emniyetli Sünnet-i Seniyye’ye ittibaı esas tarikat ittihaz edenleri gördüm. Hatta o tabakanın ami evliyaları sair tabakatın has velilerinden daha muhteşem görünüyordur.”
6. Sünnet-i Seniyye, hayatımızı Allah’ın razı olduğu şekilde devam ettirebilmemiz için, Cenâb-ı Hakk’ın Kur’ân ile birlikte, hemen onun yanı başında göndermiş olduğu hidayet rehberidir; büyük bir rahmet tecellisi ve hediyedir. Bu sebeple din-i İslâmı güzelce yaşayıp hakikî imanı elde etmek isteyen herkes Sünnet-i Seniyye’ye sımsıkı sarılmak durumundadır.
7. İmanların tahrip edildiği, günahların hücum ettiği, vesveselerin hadsiz olduğu ahir zaman karanlığında Resul-i Ekrem’in sünnetleri birer yıldız vazifesi görmektedir. Zulmetli dalâlet yollarında herbir sünnet güneş gibi parlamaktadır. Maddî ve manevî hastalıkların tezayüd ettiği bu asırda Müslümanlar ancak sünneti referans yaparak kurtulabilir.
8. Sünnet, Peygamberin (asm) Rabbinden aldığı risaleti tebliğdir. Dolayısıyla O’na uymak, Allah’a uymak demektir. Biz dahi hal ve tavırlarımızla sünneti yaşatmakla tebliğ vazifemizi yerine getirmiş oluyoruz.
9. Nur Talebelerinin yolu ehl-i sünnet yoludur. Bu yolun dört evradı vardır. Bu evradlardan ilki sünnete tabi olmaktır. Daha sonra feraizi işlemek, kebairi terk etmek namazı tadil-i erkân ile kılıp arkasındaki tesbihatı yapmak gelmektedir. Bu da iman yolunda sırat-ı müstakimde gidebilmek için Nur Talebelerinin sünnete verdiği önemin bir göstergesidir.