V. Masa “Azınlıklar ve Münazarat” Erkekler Grubu


Mehmet KAPLAN
İbrahim
Abdülhamit KARAGİYİM
Yunus SARAÇLAR
Bayram SATILMIŞ

1- İslâm hukukunda inananlar bir millet, inanmayanlar bir millettir. Azınlık olarak Gayr-i Müslimler kabul edilmektedir. Her iki grubun da hakları İslâm hukukunca mahfuzdur.

2- İnsanlar barınma, giyinme ve gıda gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için bir takım sanatlara ihtiyaçları vardır. Bunun için diğer insanlarla teşrik-i mesai edecektir. Bediüzzaman’ın “Sanatta maharet tercih edilir” düsturu çerçevesinde sanatta ittifak sağlanabilmelidir.

3- Hukukta eşitliği devlet otoritesi sağlamalı, her gruba eşit mesafede durmalı, insan hakları adına toplumda yer alan farklı grupların inançlarına ve kültürlerine müdahale etmemelidir.

4- Cumhuriyetin kurucu elitlerinin ortaya attıkları politikalar ötekileştirici ve dışlayıcı olmuştur. Bu politikalarla aynı dine inanan insanlar bile dışlanmış, gerek etnik gerekse azınlıklar konusunda ortak ittifak sağlanamamıştır. Bugün İslâm’ın kucaklayıcı ve hoşgörülü anlayışına ihtiyaç duyulmaktadır.

5- Fikirlerin rahat tartışılacağı hürriyet zemini sağlanmalı, hiçbir grup düşüncesinden dolayı cezalandırılmamalı, hiçbir grup azınlık olduğu için dışlanmamalı ve hiçbir grup kendi içine kapalı kalmamalıdır. Bediüzzaman’ın “kanun-u adalet ve te’dipten başka hiç kimse kimseye tahakküm etmesin. Herkesin hukuku mahfuz kalsın, herkes harekât-ı meşruasında şahane serbest olsun.” yaklaşımı esas kabul edilmelidir.

6- İslâm’ın hoşgörü ve güzelliğini halimizle yaşayıp gösterebilirsek azınlıkların (gayr-i müslimler) İslâmiyet’e girmesine sebep oluruz. Böylece Bediüzzaman’ın “Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalatını ef’âlimizle izhar etsek sair dinlerin tabileri elbette cemaatlerler İslâmiyet’e girecekler, belki küre-i arzın bazı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyet’e dehalet edecekler.” müjdesi tahakkuk edecektir.

7- Osmanlı çok uluslu bir cihan devleti olduğu halde inansın-inanmasın kendi tebasına hizmetkâr, hadim olmuştur. Devlet hizmetkâr olmalı, hakem olmalı, taraf olmamalıdır.

8- Azınlıkların da kaymakam, vali ve milletvekili olması durumuna Bediüzzaman, siyasetin sanat olma cihetinden yaklaşmakta ve sanatta maharetin tercih edileceğini, bir Ermeninin saatçi, makineci, süpürgeci olduğu gibi kaymakam veya vali de olabileceğini, bir ayyaşın sarhoş olmadığı vakitte güzel saat tamiri yapabileceğini söylemektedir. Bu yaklaşım ülkemizin huzur ortamına kavuşması için bir anahtardır.

9- Lozan’da azınlıklara verilen haklar, Müslüman çoğunluğa da verilmeli. Devlet Lozan’da azınlıkların kültürüne, diline, inançlarına karışmayacağına söz vermiştir. Aynen bunun gibi çoğunluğu teşkil eden Müslümanların da diline, kıyafetine inancına karışmamalıdır.

10- Toplum içinde tabiî olarak farklı gruplar ve azınlıklar mevcuttur. Her grubun kendi varlığı ve kimliği hakkındaki talepleri toplumdaki sosyal bütünleşmeyi bozmayacak düzeyde olmalıdır. Bediüzzaman’ın tarifi ile “Milletimiz yalnız İslâmiyet’tir. Zira Arap, Türk, Kürt, Arnavut, Çerkez ve Lâzların en kuvvetli ve hakikatli revabıt ve milliyetleri İslâmiyet’ten başka bir şey değildir.”

11- Azınlıkların terörizm ve anarşizm hareketlerine kalkışmalarına ve başka devletlerin kışkırtmalarına mahal vermemek için demokratik adımlardan korkmamalı, meşrû dairede azınlıklara hakları verilmelidir.

12- Azınlıklar ile eşitlik şerefte ve fazilette değil, İmam-ı Ali’nin (ra) bir Yahudi ile muhakemesinde olduğu gibi hukukta olmalıdır.

13- “Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin” buyuran Kur’ân âyetini dikkatli bir şekilde yorumlamalıdır. Buradaki nehyin [yasaklamanın] onların dinlerine, batıl itikatlarına dostluk beslemeyi kasteden yasaklama olduğu; yoksa insanî yönlerine, sanat ve maharetlerine sıcak bakmakta sakınca olmadığı, “Her zamanın bir hükmü vardır” diyen Zamanın Müçtehidi Bediüzzaman’ın açıklamalarından anlaşılmaktadır.