IV. Masa “İslam Toplumlarının Geleceği ve Münazarat” Hanımlar Grubu

Büşranur KASAPOĞLU
Banu KARAVİRAN
Emine DURAN
Neriman BİRGÜL
Ahsen TOLA/ Ebrar CİHANGİR
Emiş VARIŞLI / Hatice İŞCAN

1- İslâm toplumlarının maddeten ve manen terakkîsi şahısların fikirlerini özgürce dile getirmesine bağlıdır. Toplumun düşünceleri ile değil de tek bir şahsın düşüncelerini uygulatan ve gerilemeye sebep olan istibdat anlayışı; Bediüzzaman’ın tavsiye ettiği meşru hürriyet ile son bulacaktır.

2- Bediüzzaman İslâm toplumlarının geri kalış sebeplerinden bir kısmını “yeis, üstünlük taslama meyli, acelecilik, kendini düşünme (bencillik), Allah’ın vazifesine karışma ve rahatlık meyli” olarak tesbit etmiştir. Bediüzzaman bu hücumata karşı şevkimizin kırılmaması gerektiğini, sabırlı bir şekilde çalışmaya devam etmemiz gerektiğini ihtar eder.

3- Azametli bahtsız bir kıt’anın, şanlı talihsiz bir devletin, değerli sahipsiz bir kavmin reçetesi İttihad-ı İslâm’dır. Bediüzzaman ittihadın sağlanması için cehaletten kurtulmanın gerektiğini savunur. Bu amaç doğrultusunda yapmamız gereken ilk şey her Müslümanın İslâm’ı en iyi şekilde yaşayarak örnek olmasıdır. İman hakikatlerine sahip çıkmak evvela en elzem düsturdur.

4- İslâm toplumlarının terakki edebilmesi için Bediüzzaman’ın İttihad-ı İslâm modeli örnek alınmalı; maddî ve manevî bir birliktelik sağlanmalıdır. İslâm toplumları sadece hac mevsiminde değil her namazda bir araya gelmekte ve aynı kıbleye yönelmektedirler. Müslümanların birbirleriyle muhabbet ve istişare etmeleri için önemli bir buluşma yeri olan Hac, şahsî bir ibadetin ötesinde Müslümanların fikir kongresi haline gelmelidir.

5- Müslümanlar gelecekte dünya üzerinde söz sahibi olabilmeleri için birbirleriyle tesanüt halinde olmalıdır. Bu yolda şahs-ı manevî anlayışı benimsenmeli, her mü’min kendi görevini yaparken diğer mü’min kardeşine yardımcı olduğunun bilincinde olmalıdır.

6- İslâm toplumlarının birbiri ile sistematik olarak iletişime geçmesi meşveret ve şûrâ ortamıyla sağlanacaktır. Ulvî bir gaye etrafında toplanan milletler İslâm adına en doğru kararı varacaklardır.

7- Kur’ân’ın manevî mu’cizesi olan Risale-i nur ikna yoluyla fikrî hakimiyeti kazandırmıştır. Asr-ı Saadeti model alan Bediüzzaman tam hürriyeti yaşamanın İslâm ahlâkı ile olacağını belirtmiştir.

8- İslâm devletleri menfî milliyetçilik fikriyle ayrılığa düşmüşlerdir. Oysa ki Bediüzzaman, tek bir milliyetin olduğunu ve bunun İslâm milliyeti olduğunu söyler. Mü’minler ortak payda olan Kur’ân ve Sünnet çerçevesinde ümmet duygusunu yaşamalıdırlar.

9- Müslümanlar arasına atılan fitne ve nifak tohumlarının kökleşmesinin önüne; uhuvvet, muhabbet, tesanüd, sadakat ve ihlâs düsturlarına yapışarak geçilebilir.

10- İslâm dini kardeşliği, hoşgörüyü, barışı esas alan bir dindir. Dil, din, ırk farkı gözetilmeksizin bütün dünyada barış ortamını sağlamak İslâmiyet’in düsturlarını uygulamakla mümkün olacaktır.