III. Masa “Kürt Meselesi ve Münazarat” Hanımlar Grubu

Canan ÖZELLİ
Gülşah YILMAZ
Büşra YALÇIN
Ayfer UZUN
Fatma Özlem KOÇ
Elif Beyza OCAK
Tükez YILMAZ

1- Köklü bir geçmişe sahip olan Kürtler asırlardır Osmanlı bünyesinde barış içinde yaşamışlardır. Lozan’da olduğu gibi Kürtlerle ilgili azınlık vurgulamaları itibar görmemiş, iki millet de “Osmanlı’da Müslüman azınlık yoktur.” diyerek birlikteliklerini ilân etmişlerdir.

2- Cumhuriyet döneminde patlak veren bu sorunun temelini devletin dindeki lakaytlığı ve din dışı laiklik anlayışı oluşturmuştur. Bazı isyanların Kürt isyanı olarak lanse edilmesi ve bu isyanların Türk milliyetçiliği adına zulüm ve işkence ile bastırılması sorunu derinleştirmiştir.

3- Bu noktada; hayatı boyunca dönemin idarecilerine ikazlarda bulunup tesbit ve tavsiyeler sunan, ırkçılığın ve bölücülüğün her türlüsüne karşı çıkan, Doğu’daki kimi ayrılıkçı isyana ve isyan girişimlerine karşı müsbet hareket edip yatıştırıcı uyarılarda bulunan ve Müslüman Kürtlerin devletten kopmalarını, devletle çatışma içerisinde olmalarını engelleyen,  vatan birliğine dikkat çeken, başlattığı iman ve irşat hizmetleriyle hakikî anlamda “Türk-Kürt kardeşliğinin sağlanmasında” büyük katkıları olan ve birlik-beraberliğimizi bozmayı amaçlayanlara karşı tedavi reçeteleri yazan ve bunları Münâzarât’ta toplayan Bediüzzaman Said Nursî’nin hikmet ve hakikat imbiğinden geçmiş feyizli görüş, tesbit ve hal çareleri mutlaka dikkate alınmalıdır.

4- İnsanları milletlere ve kavimlere bölüp dillerini ve renklerini farklı kılan Allah’tır. Irkçılıkta zımnî olarak Allah’a karşı bir düşmanlık ve husûmet vardır. Zira fiili beğenmemek zımnî olarak faili beğenmemek demektir. Halbuki âyet şöyle söylüyor: “Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması onun âyetlerindendir.” (Rum Sûresi: 22)

5- Menfî milliyetçilik düşüncesinin temelini “ene” kavramı üzerinde kurulan bir düşünce sistemi oluşturmaktadır. Yalnızca ‘ben’ diyen insanların menfaatleri üzerine ve onları dışlama olarak şekillenen bu düşünce, başkalarının da kendi varlığını gösterme, ispatlama gayretine düşmesine sebep olmaktadır. Bu ‘tepki milliyetçiliği’ni doğurmaktadır.

6- Bediüzzaman, milliyetçiliği önlemenin yegâne çözümü olarak bir ‘üst kimliği’ önermektedir.  Bu ‘üst kimlik’ tüm milletleri eşit tutmalı, hepsine aynı pencereden bakmalı, bir milleti diğer milletle kıyaslamamalıdır. Bu ‘üst kimlik’; Bediüzzaman’ın dediği gibi yalnızca ‘İslâm’dır.

7- Kürt sorununun çözüm yollarından biri de empatidir. Bizde olanların onlarda da olmasını istemek çözüm için önemli bir adım olacaktır.

8- Sivil toplum kuruluşları, basın vs. yumuşak söylemlerle empati için zemin oluşturabilir. Bu noktada ittifak noktalarına vurgu yapılmalı, uçurumu derinleştiren ihtilâf noktalarından kaçınılmalıdır.

9- Bediüzzaman’ın Medresetüzzehra projesi yegâne çözüm yollarından biridir. Bu proje sadece Doğu’nun değil, bütün Türkiye’nin, İslâm âleminin ve hatta dünyanın problemlerini çözebilecek niteliktedir.

 

10- Kürtlere kendi dillerini, kendi kültürlerini bilme ve geliştirme imkânı verilmeli; Kürtler de kendi kültür ve edebiyatlarını tanımalı ve tanıttırmalıdır. Doğu’yu Batı’ya, Batı’yı Doğu’ya tanıtacak ve kaynaştıracak zemin bu kültür ve edebiyat zenginliğidir.